English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bızım

Bızım Çeviri Portekizce

9,692 parallel translation
Arkamızda bırakacağımız tek şey cesetler olacak.
E só vamos deixar corpos.
- Pardon, amcayı rahat bırakır mısınız?
Desculpe, não é assim. Largue o tipo.
Arkadaşımız Abby Sciuto işimize dönmemizi istiyor. Konuşmayı bırakıp çalışmaya başlasak nasıl olur?
Ouça, você, a nossa amiga Abby Sciuto aqui disse que precisamos de voltar ao trabalho, então...
Seni çok fazla yalnız bırakmışım.
Deixei-te sozinha demasiado tempo.
Seni yalnız bırakmayacağım.
Não te vou deixar sozinha.
Kılıçlarını kuşanmaları için onları yalnız bırakayım.
Devemos dar-lhes tempo para rangerem os dentes.
Biraz yalnız bırakır mısın, lütfen?
- Pode dar-me privacidade, por favor?
Onu uzun süre yalnız bırakmayalım.
Não acho que devemos deixá-la só por muito tempo.
Ne yapacaksın yani? Onu burada bırakacak mıyız?
Nós vamos deixá-la aqui?
Bu Allah'ın belası yeri ve çok sevdikleri teröristlerini rahat bırakacağımızı söyle.
Diz-lhe que saímos desde buraco de porcaria e que o deixamos a ele e ao seu pequeno bando de terroristas viver em paz.
Önümüzdeki birkaç hafta için dışarda olacağım, bana bir mesaj bırakırsanız en kısa sürede sizi ararım.
Estarei incontactável nas próximas semanas portanto deixe mensagem e eu telefonarei de volta assim que puder.
Lütfen beni yalnız bırakın. Başım ağrıyor ve yatmam gerekiyor.
Estou com dor de cabeça e preciso deitar-me.
Böyle bıraktığımız sürece daha da fenalaşacak.
Se demorar, ele vai piorar.
E bırakmam lazım, maksadımız da bu zaten değil mi?
Tenho que largá-los. É esse o propósito, não é?
Gelin, bırakalım kral oğullarınız için çalışmaya devam etsin.
Vinde, deixemos que o Rei cuide do resgate dos vossos filhos.
Neden bu savaş kazanılana kadar farklılıklarımızı bir tarafa bırakmıyoruz?
Porque é que não pomos as nossas diferenças de lado até a guerra estar ganha?
Adli uzmanımız gerekli incelemeyi yaptı. Yüzbaşı Landis'i öldüren bıçak olduğu kesin.
Analisamos a sua faca e ela confere com a que matou o capitão Landis.
Şimdi farklılıklarımızı bir kenara bırakalım ve Marjorie'nin iyileşmesini kutlayalım.
Vamos pôr as nossas diferenças de lado e forcarmo-nos na recuperação da Marjorie.
Ben sizi yalnız bırakayım.
Deixar-vos-ei.
Bu işi polise bırakıp bir adım ötede durmalıyız.
Temos de levar isto à Polícia e afastar-nos disso.
Yalnız bırakayım seni.
Vou deixar-te sozinha.
- Bırak kızımı.
Larga-a.
Ya da bizi boş yere karanlıkta bırakarak hayatlarımızı kaç kez tehlikeye attığını unuttun mu?
Ou esqueceste as vezes em que arriscaste as nossas vidas... por um descuido de deixar-nos no escuro?
- Sizi yalnız bırakayım.
Certamente. Vou deixá-los com isto.
Ben sizi yalnız bırakayım.
Vou deixá-lo dar aula.
- O zaman sizi yalnız bırakayım.
- Vou deixá-los a sós.
Onları geride bıraktığımız fikrinden kurtulamıyorum.
Não consigo parar de pensar que as estamos a abandonar.
Eğer bağrışmayı bırakmazsanız sorularınızı yanıtlamayacağım.
Não vou responder às vossas perguntas... Se as fizerem todos ao mesmo tempo.
"Adınızı ve numaranızı..." Kapıları açık mı bırakmış?
- Deixe o seu nome... - Deixou estas portas abertas?
Bana bir mesaj bırakırsanız en kısa zamanda sizi ararım.
Portanto, deixe mensagem e eu entrarei em contacto assim que for possível.
Hastaları onlarla bırakırsak da Tanrı yardımcımız olsun.
E levar os pacientes também. Deus nos ajude.
Gelini yalnız bırakmamalıymışım.
Fazer-lhe companhia.
Hastayı bıraktığımız için üzgünüm.
Desculpa-me por deixar lá o paciente.
O zaman neden bıraktığımız yerden devam edemiyoruz?
Então porque não podemos retomar onde ficámos?
Yani burada çürümesi için bırakacak mıyız?
Então, deixamo-lo a apodrecer aqui?
Seni yalnız bırakalım.
Vou deixar-vos a sós.
Bunun güvenlik sorunu olduğunu benim sarhoş olduğumu aklen dengesiz ya da oğlum için tehlike arz ettiğimi düşünmüyorsanız eğer bırakın da çocuğumu alayım.
A não ser que ache que é uma questão de segurança, que estou bêbeda, mentalmente instável, ou que sou um perigo para o meu filho, é obrigada a deixar-me levá-lo.
Her ne yapıyorsan bırak. Konuşmamız lazım.
Largue o que quer que esteja a fazer.
İhtiyacımız olan... daha barut kokusu üstünde, bir silahtan çok... - ki bu beklediğimden de dramatik olurdu. - Kanlı bir bıçak...
Precisamos... não queria utilizar a expressão "prova cabal", isso seria demasiado dramático, mas... uma "prova concreta"?
- Kanlı bıçağımız orada.
Aí está... - Aí está a tua prova concreta.
Seni bir daha yalnız bırakmayacağım.
Nunca mais te vou deixar sozinho.
Geri dönerek toplanıp, B planımızı görüşmeliyiz.
Temos que voltar, reagrupar, preparar um plano B.
Lois, çantalarımızı şuraya bırakalım da iki gün boyunca giysilerimiz nerede diye meraklanalım.
Muito bem, Lois, vamos deixar aqui as nossas malas e pensar onde estão as nossas roupas durante os próximos dois dias.
Takım arkadaşımızı arkamızda mı bırakacağımızı düşündün?
Pensaste que íamos deixar um companheiro para trás?
Şu B Planı, elma suyu kızı mı?
Era a miúda da pílula do dia seguinte?
Onları göndermeye çalıştım ama seni bu zor durumda yalnız bırakamazlardı.
Tentei que eles fossem embora, mas eles não quiseram deixar este sítio.
Öz kızımı bırakıp gitmek için cebime para koyabileceğini mi sandın?
Pensaste que podias pagar-me para me afastar da minha própria filha?
Ama hala diyorlar ki ; "Neden bu insanlara kapımızı sonuna kadar açık bırakıyoruz?"
E ainda dizem : "Porque deixamos a porta aberta a esta gente?"
Ama hala diyorlar ki ; "Neden bu insanlara kapımızı sonuna kadar açık bırakıyoruz?"
Mas dizem : "Por que deixamos as portas abertas a esta gente?"
Ama bu özel anınızı bozmak istemeyiz. Yeni bebeğinizle sizi yalnız bırakalım biz.
Mas não queremos estragar este momento especial, por isso porque não o deixamos com o seu novo bebé?
Bırak gitsin, yoksa gerçekten başımız belaya girecek.
Mais vale deixá-lo ir ou ainda nos metemos em problemas sérios.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]