Hâyâl Çeviri Portekizce
74 parallel translation
Beni hâyâl kırıklığına uğrattınız.
Vocês desapontaram-me!
Uçanların balinalardan da büyük, şehir büyüklüğünde kilometrelerce genişlikte canlılar olduğunu hâyâl edelim.
Imaginámos flutuadores com quilómetros de diâmetro, muitíssimo maiores do que a maior baleia que já se viu, seres do tamanho de cidades.
Hadi, Georgie oğlum, hâyâl gücünü kullan.
Vamos, Geogie. Usa a tua imaginação.
Hâyâl etsenize! Pawtucket Patriot'ın fabrikası!
Imaginem ver a cervejaria Pawtucket Patriot brewery por dentro
O harekete geçiyor. Ama hâyâl âleminde değil.
"Aquele que age, mas que não sonha..."
Seni hâyâl kırıklığına uğratacağım.
Eu vou desapontar-te.
McCann'ın yapacağı şeylere 30 saat göz yumarsak, bir hâyâl uğruna Sefton B dolaylarında Cumhuriyetçi bir örgüt tarafından saldırıya uğrarız.
E se fecharmos os olhos ás actividades do grupo do Sr McCann nas próximas 30 horas, sabem o que vamos estar a fazer? Vamos estar a trocar um confirmado ataque de uma célula Republicana por uma fantasia sobre Sefton B.
Senin için hâyâl edilebilecek birşey bu, Harry.
Está a manter-se conforme tinhamos planeado. Isso é muito imaginativo da tua parte, Harry.
Bu sayfanın hâyâl ötesi bir gücün yolunu gösterdiğine inanıyormuş.
Acreditava que esta página revelaria o caminho para um poder inimaginável.
Ayrıca, dört yıllık hâyâl kurmadan sonra beklentileri karşılayabileceğini sanmıyorum.
Além disso, depois de imaginar uma coisa durante quatro anos acho que nunca estaria à altura das minhas expectativas.
Ömür boyu burada durmayı hâyâl edebilirsiniz ama şu anda, yukarıdan size bakarken, ben...
Podemos sonhar em estar aqui, a vida inteira mas, neste momento, ao olhar para vocês todos, eu...
- Beni gerçekten hâyâl kırıklığına uğrattınız.
- Estou decepcionado com o senhor.
- Evet. Yıllar önce babam bana burayı bıraktığında, bu kızları hâyâl ederdim.
Quando o meu pai me deu esta loja há anos eu sonhava com estas raparigas.
Biz hâyâl ediyorken, Simon onları yapıyordu.
Se nós o sonhávamos, Simon construía-o.
Yunuslar, farklı durumlara farklı tepkiler gösterirler. İnsanlarla ilişki kurarlar,... farklı şekillerde, hâyâl güçlerini kullanıp hareket ederler.
Os golfinhos sabem manipular situações, relacionar-se com pessoas, criar inovadoramente a partir da sua imaginação.
Geri kalan herşey tamamen hâyâl gücünüze bağlı.
Tudo o resto está à vossa imaginação.
Hâyâl gücünüzü kullanın.
Usem a vossa imaginação.
Sonunun iyi biteceği bir durum hâyâl etmeye çalışıyorum ama bir türlü bulamıyorum.
Estou a tentar pensar numa maneira em que isto tudo acaba bem, e eu não consigo pensar numa.
Senin birisine bağırdığını hâyâl bile edemiyorum.
Bem, eu não consigo mesmo imaginar-te a gritar com alguém.
Bukalemunlar, kısa zamanda, ağaçlarda avlanmaya adapte olmuşlar. Öyle ki, başka bir çevrede yaşamalarını hâyâl etmek bile çok zor.
Resumindo, os camaleões estão tão adaptados a uma vida passada a caçar em árvores, que dificilmente os imaginamos a viver noutro lugar.
Sevdiklerinizin hayatlarının geri kalanını mutlu, mesut ve keyifli bir şekilde yaşadıklarını hâyâl edin.
Imagine os seus entes queridos a viverem o resto das suas vidas naturais num mundo onde estão sempre felizes, sempre contentes e sempre cuidados.
Benimle dalga geçmeye başladı. Alay edip, hiçbir zaman, hâyâl ettiğim yerlere gelemeyeceğimi söyleyip durdu.
Então, ela começa a provocar-me, sugerindo que não tenho o que é preciso para chegar a patamares mais altos.
Beni- - Beni hâyâl kırıklığına uğrattın.
Desilude-me.
Bir ceset için, asansörün yanında bekleyen, güzel, genç bayanı hâyâl kırıklığına mı uğratacaksın?
Querem ajuda com uma identificação. Vais desiludir aquela linda jovem por causa de um cadáver em Oakland?
- Anlaman gerekir. Donmuş gülümsememi yüzüme yerleştirmiştim bile. Tam bir bekâr evi hâyâl etmiştim.
Tens de perceber que tinha um sorriso artificial pronto, esperava uma casa de solteiro.
O hâlde seni hâyâl kırıklığına uğratayım.
Deixa-me adiantar-te.
Bir hâyâl diyelim.
Um sonho.
Ne saçma bir hâyâl ama, değil mi?
Sonho palerma, não é?
Bence harika bir hâyâl.
É um sonho perfeito.
Hâyâl mi? Kabus demeliydin!
Era um pesadelo!
Onu nasıl hâyâl ediyorsunuz, hangi şekilde, ne tür bir görüntüde?
Isso faz pensar em quê, como forma, como representação?
"Mütevazi ama aynı zamanda işlevsel olarak hâyâl dünyasını sömürüyorlar".
"... mas que absorvem, de forma plana e funcional, o mundo pictórico com uma alegria silenciosa ".
Dün gece başka bir kadınlayken seni hâyâl ettim.
Sonhei contigo esta noite, enquanto dormia com outra.
Seni hâyâl kırıklığına uğratmak istemem Susan, ama karım ölmedi.
Lamento desapontar-te, Susan, mas a minha mulher não está morta.
Daha fazlasını hâyâl et dostum.
Vai sonhando, meu.
Hâyâl bile edemiyorum.
Não posso imaginar.
Sadece seni gerçek bir evde yaşarken hâyâl etmemiştim hiç.
Apenas nunca te imaginei a morar numa casa de verdade.
İnsanlara geleceklerini hâyâl etmeleri için yardım ediyorum sadece.
Só estava a ajudar as pessoas a visualizar o futuro.
Neden böyle bir hâyâl kırıklığı yaşadığımı anlamanı beklemiyorum ama öyle.
Não espero que entenda porque sinto que falhei, mas sinto isso.
Hâyâl kırıklığına uğradım.
Decepcionante. - Fora do caso?
Çünkü Bay Rome'un avukatı bana yeni bir tanık listesi gönderdi ve içinde Jayden Stephens ismi de var, bu bana ilginç geldi çünkü bildiğim kadarıyla Jayden Stephens Bay Rome'un hâyâl ürünü bir tanığı.
Porque o advogado do Sr. Rome enviou-me uma nova lista de testemunhas com o nome Jayden Stephens nela, o que é interessante, porque até onde sei, o Jayden Stephens é um fruto conveniente da imaginação do Sr. Rome.
Sekiz yataklı odalar. Bir hâyâl edin.
Quartos de oito camas, imaginem.
Şöyle söyleyelim hâyâl ettiğiniz şu korkutucu adam olduğumu farz edelim.
Está bem, vamos imaginar que sou esse homem assustador que pensa.
10 yılımı yaşlı şişman sarhoşlara ve berduş, yetersiz denyolara bacaklarımı ayırarak harcadım. Dinle, Danny. ... ama her seferinde daha iyi bir şeyi hâyâl ediyordum.
Passei os últimos anos da minha vida a abrir as pernas a velhos gordos e bêbados, mas, durante esse tempo todo, sempre sonhei com algo melhor.
Şu an senin neler çektiğini hâyâl bile edemiyorum.
Não consigo imaginar o que está a passar.
Bu gece hayırlı bir maksat amacıyla toplandığımız balo salonunun yani Casa Encantar'ın perili bir köşk olduğunu hâyâl edelim.
Esta noite e por uma boa causa, vamos imaginar, que este salão de hotel de mau gosto, é na verdade, a Casa Encantar, a casa encantada.
Öfkeni içindeki kırmızı bir dumanmış gibi hâyâl et.
Visualize a sua raiva como uma nuvem vermelha no seu corpo.
Hâyâlperestler kendi yollarında yararlıdır ama bizler hâyâl aleminde yaşamıyoruz, değil mi?
Os sonhadores são úteis de certa forma, mas não vivemos de sonhos, pois não?
Hâyâl âlemindesin.
"... tem tendência a sonhar. "
Kocanın ne düşüneceğini hâyâl etsene.
Imagina o que pensaria o teu marido.
Ve aslında, hâyâl edebilirseniz...
Bem...
hayal 40
hayalet 78
hayaller 22
hayal et 37
hayal kırıklığı 16
hayal meyal 31
hayal bile edemezsin 21
hayaletler 48
hayalet mi 23
hayal gücü 25
hayalet 78
hayaller 22
hayal et 37
hayal kırıklığı 16
hayal meyal 31
hayal bile edemezsin 21
hayaletler 48
hayalet mi 23
hayal gücü 25