Imkansız değil Çeviri Portekizce
373 parallel translation
- Bu imkansız değil ki.
- Não é impossível.
Ama hiçbir şey imkansız değil.
Mas nunca se sabe.
Zor, ama imkansız değil.
Difícil mas não impossível.
Teklifin kalanına gelince, bu imkansız değil neredeyse olasılık dışı. Ve hepsinden öte, küstahlık.
Quanto ao resto da proposta não é uma impossiblilidade é meramente improvável e, sobretudo, uma impertinência.
- Hayır, imkansız değil, Mrs. Lowe.
- Não, não é impossível, Sra. Lowe.
Bu yol zor olabilir ama imkansız değil.
É difícil, mas não impossível.
Zor olacak. Ama imkansız değil.
Vai ser difícil mas é realizável.
Bu beyefendi, imkansız değil, ne kadar fantastik gözükse de.
Isso, senhor, não é tão fantástico e impossível como parece.
Geleneklere uymaz, fakat imkansız değil.
Nada convencional, mas näo é impossível.
Bana inanın, imkansız değil.
E não é, acredite em mim.
- Amerika'da hiçbir şey imkansız değil.
- Na América nada é impossível.
Yani o kadar da imkansız değil.
Ou seja, é realmente impossível?
Bu, imkansız değil.
É possível.
Hiçbir şey imkansız değil.
Nada é impossível.
Ama imkansız değil, Mr Spock.
Mas não é impossível, Sr. Spock.
- Bu ülkede hiçbir şey imkansız değil.
- É impossível. - Nada é impossível neste país.
Acılı olur, ama imkansız değil.
Doloroso, mas possível.
Zor olabilir, ama imkansız değil.
Bom, seria difícil, mas não impossível.
Zor, Teğmen Starbuck ama imkansız değil.
Difícil, Tenente Starbuck, mas não impossível.
Aslına bakarsan biraz bıyık sivri bir dil ve seğiren bir gözle hiçte imkansız değil.
Na verdade, com um bigode, uma língua de cobra, um olho a piscar, há uma forte possibilidade.
Senin için hiçbir şey imkansız değil.
Nada é impossivel, pelo menos para ti.
Bu imkansız değil.
Não é impossível.
Ama bu imkansız, değil mi?
Mas não podiam ter estado.
Hüner ya da değil, Bu kadar iyi ekmek yapmam imkansız
Com ou sem truque, nunca saberei fazer pão tão bom.
Hayır, bu imkansız değil.
Não é impossível.
Çocukken oynadığım yerlerle ilgili, şunu bunu düşünmeye başlamam imkansız bir şey değil.
Assim não foi difícil começar a recordas isto ou aquilo. relacionado com lugares onde eu brincada quando criança.
Bu imkansız, Cinayet işledi, özgürlüğü satıIık değil.
É impossível. foi condenado por homicídio. Sua liberdade não está à venda.
İmkansız değil, değil mi?
Não é impossível, pois não?
İnanmak neredeyse imkansız, değil mi?
É quase impossível acreditar nela, não é?
Hiç bir şey imkansız değil.
Nada é impossível.
- Zor. İmkansız değil.
Difícil, mas não impossível.
Sana değil. Bu imkansız...
Não, não és tu.
Bulduğumuz tüm bulgular Karın Deşen Jack'i gösteriyor, bu ise imkansız, değil mi?
Tudo o que descobrimos aponta para Jack, o Estripador, o que é uma impossibilidade, não é?
İmkansız veya değil hepimiz bir an evvel medeniyete dönmeliyiz.
Impossível ou não, temos de voltar à civilização breve.
Henry Kissinger'ın ne zaman... uğrayacağını bilmek imkansız, değil mi?
Nunca se sabe quando o Comichoso-Mor vai aparecer.
- Ne demek istediğimi iyi biliyorsun. Haydi, söylesene. O kadar imkansız bir şey değil, Ondan hoşlandığını biliyorum.
Não é impossível, sei que ela te agrada.
- İmkansız değil.
- Não é impossível.
Bu yüzyılları değil 10.000 yılı bulacak fakat imkansız olmayan bir süreç.
É um objectivo não para 100 anos, mas para 1000 ou 10.000 anos, mas é em princípio possível.
İmkansız olduğundan değil, gereksiz olduğundan.
Não que seja impossível, mas porque é inútil.
- İmkansız gibi görünüyor, değil mi?
- Parece impossível, não?
İmkansız, değil mi?
É impossível, não é?
Ve ona aşık olman imkansız, değil mi?
E nunca poderias estar apaixonada por ela, não é?
Sizi memnun etmek imkansız, değil mi?
Não fazemos nada bem para si, pois não?
İmkansız değil!
Não é impossível!
İmkansız değil... büyük suçlar insan adaletinden kaçar.
Não é de modo algum possível. Os maiores crimes não são aqueles que vêm nos jornais. Muitos escapam á justiça dos homens.
Gözlerimi kapatmak sorun değil, ama onun için nefesimi tutmak... O, imkansız!
Fechar os olhos não é problema, mas suster a respiração por ela... é impossível!
İmkansız değil, sadece biraz vakit alacak.
Não é impossível. Apenas vai levar mais algum tempo.
Cesedi yerde sürüklemek imkansız bir şey değil.
Não é impossível arrastar o corpo pelo chão.
Şiddet, ahlaka aykırıdır, çünkü sevgiden değil, nefretten doğar. Toplumu yıkar ve kardeşliği imkansız kılar.
Promove o monólogo ao invés do diálogo.
Bizi öldürmek kolay değil, ancak imkansız da değil.
Não são fáceis de matar. Mas não é impossível.
- İmkansız değil. Gerçeklere bak.
- Claro que temos. olha os fatos.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25