English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ L ] / Lı

Çeviri Portekizce

662,405 parallel translation
Buradaki kan dağılımına bak.
Olha para a distribuição do sangue aqui.
Eğer bunu yapan bir insansa hayvan saldırısı gibi göstermekte çok başarılı.
Se um humano fez isto, fez um trabalho bastante convincente para fazer parecer o contrário.
Maharishi ile takıntılı olduğunu söylediniz.
Disse que ela estava obcecada com os maharishi.
Diyelim ki bir şövalye grubuyla birlikte maceraya atılıyor, ama kendisi dışında gruptaki herkes ölüyor.
O que é isso? Imagina que um cavaleiro sai numa aventura e leva o seu grupo, mas todos do grupo morrem, excepto o cavaleiro.
Şövalye krala karşı dürüst ve saygılı olmaya yemin etti, ama yine de abarttı.
O cavaleiro jurou ser honesto e honrar o seu rei, mas ele exagerou porque...
Bu izin kenarındaki zayıflığa bakılırsa da muhtemelen bacağını sürüklüyor.
E podem ver pela ponta desta pegada que provavelmente está arrastar a perna.
İki tanesini bulamadım, ama genetik işaretlere bakılırsa buralı olabilirler.
Não identifiquei os outros 2. Mas as marcas genéticas indicam que são locais.
Annem gibi konuşmak istemezdim ama... Bu kılıkta mı gideceksiniz?
Não quero parecer a minha mãe, mas vocês vão assim vestidos?
1954 yılı.
Estamos em 1954.
Zaman makinesinin pilotu, biz 2017 yılından geldik.
Ele é o piloto da máquina do tempo, e nós somos de 2017.
Ya da benim yazılımlarımla saatler sürer.
Ou horas, com o meu software.
Rufus'54 yılındayken, gözlerimi açamamıştım, ama söylediğin her şeyi duydum.
Rufus, em 1954, eu não conseguia abrir os olhos, mas ouvi tudo o que disseste.
Belki olasılıklara açık olmalıyım artık.
Talvez eu devesse estar aberto às possibilidades.
Neyin olasılığına?
Possibilidades de quê?
Zaman yolculuğu gerçek, ve ilk görevime çıktığımda 1937 yılına Hindenburg'a gittim, ve giderken bir kız kardeşim vardı, ama döndüğümde... artık yoktu.
Viajar no tempo é possível. E na minha primeira missão, fui ao desastre do Hindenburg, em 1937. Quando parti, tinha uma irmã, e quando voltei, ela tinha desaparecido.
Çok akıllıydı, komikti, sosyoloji okumuştu. Karate de siyah kuşağı vardı ki bu gerçekten çok garip, ve hayatını nasıl yaşayacağına dair hiçbir fikri yoktu,
É engraçada, licenciou-se em Sociologia e é cinturão negro em karaté.
Tammi'nin 12 saat içinde karayı vurması bekleniyor ve yazılışı kadar korkunç bir kasırga olmasından endişe ediliyor.
Espera-se que chegue a terra nas próximas 12 horas e promete ser tão horrível quanto esta forma de escrever Tammi.
Bir iddia için seninle takılıyorum.
Só me dou contigo por causa de uma aposta.
"İ" ile yazılan Tammi, Manhattan'ı Haiti'ye çevirmeden marketler boşaltılıyor.
As mercearias estão a esvaziar-se, enquanto o Tammi-com-um-I ameaça transformar Manhattan no Haiti.
Kullanılıp atılmış.
usada e deitada fora.
Başarılı oldum.
Tive sucesso.
Benim kılığıma girmiş o canavarı.
O monstro que se mascara de moy.
Evet, nihayet yapılıyor.
Finalmente é real.
Janjanlı çatı partine beni nasıl davet etmezsin Stacy?
Não estou convidado para a tua festa finória no telhado, Stacy?
Bu yıl Nepal'e bir kere daha gelmiştik.
Ambas viemos ao Nepal o ano passado.
Böyle korkunç bir şey nasıl olur?
Como é que acontece algo tão horrível?
- Aşırılığı açıklar.
- Explicaria a brutalidade.
Biraz araştırdım, Pemba'nın asıl adı Dave Dennis.
Fiz uma pesquisa, e o verdadeiro nome do Pemba é Dave Dennis.
Bayan Seger, geçen yıl bu vadide kaç kişi...
Srta. Seger, sabe quantas pessoas morreram neste vale
Tüm kurbanlar geçen yıl içinde kaybolmuş gibi.
Parece que todas as vítimas desapareceram no último ano.
Jack, nasıl bir travma normal bir insanı böyle...
Jack, que trauma seria preciso para tornar uma pessoa normal em alguém...
Biz nasıl yapıIdığını bilmiyoruz.
Nós não sabemos fazê-lo.
Peki o zaman, onu nasıl durduracağız?
- Então, como é que o paramos?
Diğer tarafta olmak nasıl hissettiriyormuş?
Qual é a sensação de estar do outro lado?
Bence siz... nasıl tarif ediyorsunuz?
Como gosta de dizer?
- Evet, nasıl yardımcı olabilirim?
- Em que podemos ajudar?
Nasıl?
Como?
Nasıl biri olduğumu saklamıyorum.
Eu não tenho ilusões sobre quem sou.
Nasıl olduğunu tahmin edemiyorum.
Nem imagino como isso é.
Her seferinde geri döndüğümde, sana nasıl hissettiğimi söyleyecektim, seni sevdiğimi.
Jurava sempre que, quando voltasse, iria dizer-te o que sentia, que... Que te amo.
Nasıl gidiyor?
Como estás?
Tanrım, nasıl yaşayacağını biliyor muydu ki, o benim en iyi arkadaşımdı.
Ela não sabe o que quer ser, mas sabe viver a vida. - E é a minha melhor amiga.
Nasıl bir aile olduğumuzu hatırlasaydın, eğer bir gün uyansaydın ve ben birden yok olmuş olsaydım, sen de aynı şeyi yapardın.
Se conseguisses lembrar-te como éramos como família, se um dia acordasses e eu tivesse desaparecido, - terias de fazer a mesma coisa.
Babanla nasıl tanıştığımı sanıyorsun?
Como achas que conheci o teu pai?
Bu alanın tarihî önemini nasıl koruma altına alacaksın?
O que estás a fazer para proteger a importância histórica deste sítio?
İnsanlar bunu nasıl karıştırıyor?
Porque é que toda a gente faz esta confusão?
Ama nasıl olur?
Mas como?
Ar-Ge'ye de para yatırıyorlar ama ilacın onay aldı mı, patenti yirmi yıl sende.
Gastam imenso em pesquisa, mas quando o medicamento é aprovado ficam com uma patente de vinte anos.
Karım beş yıl önce öldü.
A minha mulher morreu há cinco anos.
Kırk yıl önce mi?
Há quarenta anos?
İkinci Cadde metrosundan ümidi keseli kırk yıl oluyor.
Desisti do metro da Segunda Avenida há quarenta anos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]