English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ P ] / Parası iyi

Parası iyi Çeviri Portekizce

433 parallel translation
Bizim zamanımızda farklıydı. Parası iyi, adil bir işti.
Havia bom dinheiro e igualdade para todos.
Parası iyi. Bir kaç ay yatacaksa sabretsin o zaman.
Mas se são poucos meses, porque não os faz ele?
Parası iyi mi bari?
É bem paga?
- Parası iyi.
- O dinheiro é bom.
Parası iyi olduğu sürece yaparsın.
Desde que o dinheiro valha a pena.
"parası iyi olsun da..."
"não interessa o trabalho, desde que seja pago."
Parası iyi çünkü normal insanlar gece çalışmayı sevmiyorlar.
Paga bem pois a gente normal não gosta de trabalhar à noite.
- İşimi seviyorum, parası iyi...
Eu gosto do meu trabalho. É bom dinheiro.
Ayrıca, parası iyi, ve heriflerin bazıları da çekici.
E as massas são boas, alguns tipos até são giros.
Parası iyi.
A massa é da boa.
Neyse, her ne yapıyorsa, parası iyi.
Bem, seja lá o que for, paga bem.
Parası iyi mi?
É bem pago?
Parası iyi, değil mi?
É bem pago, não é?
Parası iyi.
É bem pago, é.
Kısa bir görev ama parası iyi.
Missão curta... mas lucrativa.
- Onun parasını alsam iyi olur.
- É melhor aceitar o dinheiro dele.
Benim tavsiyem onlara etlerin parasını iyi niyetle ödeyip gitmelerine izin vermektir.
O meu conselho é carregar na conta de "relações com os índios" e deixar como está.
Ama parası fazla değil. Ama geleceği iyi.
- Não ganha muito dinheiro, mas terá um bom futuro.
Bize parasıyla daha iyi bir yol mu göstereceksin?
Arranja-nos uma solução melhor, por um preço?
Parasını geri ver ve otelin en iyi odasını ver, 3 numara.
Devolva-lhe o dinheiro e dê-lhe o melhor quarto na casa, é por nossa conta.
İşimi seviyorum, parası da çok iyi ve her yıl bir Paris seyahati oluyor.
O trabalho é agradável, pagam bem, e vou todos os anos a Paris.
İyi olduğun tek şey parasızlık konusunda yakınman.
Só serves para te lamentares de não teres dinheiro.
Bütün parasını bana verdi ve kendimi daha iyi hissetmem için beni Jennings Koleji'ne yolladı.
Ela deu-me as poupanças que tinha... e mandou-me para o colégio em Jennings... para me educar.
İyi ki o kadar parası var.
É bom que ele possa pagar.
Parasını versen iyi olur Eddie.
É melhor pagar-lhe, Eddie.
Ama öncelikle iyi bir emeklilik parasına ihtiyacımız var.
Mas antes, queremos juntar um pé de meia.
Tavsiye etmeme rağmen, çok iyi bir tahvili nakde çevirdi. Parasını almak için beni görevlendirdi.
Vendeu aquele título óptimo e obrigou-me a dar-lhe o dinheiro.
Elbette, çıraklığın sırasında parası pek iyi olmaz, ama bileğine bir altın bilezik geçirmiş olursun, değil mi?
Claro, o dinheiro não é muito enquanto você fores aprendiz, mas vais aprender uma profissão, não é? Bem, o que acha?
Blackthorne Beldesi şerifi çok iyi ödül parası toplamış.
Vejo que o Xerife de Blackthorne recebeu uma gratificação.
Beni iyi dinle mızmız velet! Ya kekelemeyi bırak, ya da defol git.
Ouve-me, pieguinhas, ou paras de gaguejar, ou ponho-te a milhas daqui.
İyi bir adam benziyor, çok parası var.
Pareceu-me pacífico, carregado de massa.
Parası bitince, dikkatli olsan iyi olur.
Quando o dinheiro acabar, é melhor que tomem cuidado.
Haftada 50 dolar ödemen gerekiyor. Ama bu iyi bir fiyat, ve bunu okul parasından düşebilirsin.
Terá de pagar 50 dos seus dólares americanos por semana, mas é um preço bom, e poderá descontá-lo do que paga aqui.
Kolay, üstelik parası da iyi.
Porque é fácil e bem pago.
Mezar taşını yapana versem daha iyi olur. Parasını hiç alamadı.
Preferia acertar a conta do pedreiro, nunca lhe pagaram pelo trabalho.
Beni başgöz etmek istedikleri koca yüzünden çektiğim acılarda onun da payı yok değil. İyi bilin ki insanların hisleri hiç hesaptan anlamaz. Böyle bir adamın duyguları parası kadar bol değildir, küçük tatsızlıklar olacaktır ama uzun sürmez.
Confesso que os sentidos não se reconfortarão ao vê-lo e que tereis alguns desgostos com este esposo, mas isso não durará muito tempo, e a morte dele, acreditai, irá deixar-vos em situação de poder escolher melhor esposo,
Bu durumdan hoşlanmayan varsa parasını alıp defolsun! O aramıza katıldığından beri işler pek iyi gitmiyor.
Eu trato dos despedimentos e quem não gostar, pode ir!
Baban iyi birisi, ama buranın parasını o vermedi.
O teu pai é simpático, mas não sinalizou esta casa.
Aşk hayatın beni ilgilendirmiyor fakat beş parasız birisi için gayet iyi görünüyorsun.
Não estou interessado na sua vida amorosa mas, para alguém que anda sempre teso, parece estar bem.
Bak, bize kısa süreliğine biraz iyi niyet parası lazım.
Temos de depositar um sinal em cima da hora.
Üniversite rektörüyüm. Parası daha iyi.
Administrador da Universidade.
Onun parası da seninki kadar iyi.
O dinheiro dele é tão bom como o seu.
Onun parası ve tasdik mührü olmadan o kadar iyi bir yatırım değilim.
Sem o dinheiro e a aprovação dele deixo de ser um bom investimento.
Yani, ekmek parasını sen kazanıyorsun ve iyi bir araba senin hakkın!
Quer dizer, és o ganha-pão, trabalhas arduamente e mereces ter um bom carro.
Sen ne demek istiyorsun? Söylemek istediğim şu, Albay : Senin için neyin iyi olduğunu biliyorsan, her şeyin peşinden koşmaktan vazgeç!
Que se tu souberes o que é bom para ti paras de dar ordens a toda a gente.
Ve bir sonraki kurban Bulow gibi zengin olmayacak. Hatta fakir ve iyi bir avukat bulmaya parası yetmeyen birisi olacak.
E a próxima vítima não será rica como o von Bulow, será um pobre diabo que não pode pagar nem encontrar um advogado decente.
Parası öğretmenlikten iyi.
Dà mais dinheiro do que ser professor.
Onun iyi olduğunu söylemiştin. Kafanı toparla biraz!
Não paras de dizer que ele está de boa saúde, portanto decide-te.
Yol parasını da ödedi, çok iyi biri... üstelik düşünceli.
Também pagou a viagem, ele foi maravilhoso. Muito discreto.
Indy, arkadaşın için endişelenme. Ona iyi bakılıyor, yediriliyor, giydiriliyor. İşçi olup da kendi parasını kazanmak zorunda olsaydı hayatı çok daha sert geçecekti.
bem alimentado e vestido. a vida seria muito mais dura.
Parası çok iyi, değil mi?
É bem pago, não é?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]