English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Z ] / Ze

Ze Çeviri Portekizce

814 parallel translation
Önemsiz birine konuşmayı öğretip, ismini gazetelere çıkardım.
Pego num zé-ninguém, digo-lhe o que deve dizer e ele aparece nos jornais.
İŞTE BÜTÜN MESELE BU.
"tou bi or not tou bi contra o seu peito, it iz ze question"
Dü şün ce mi ze rehber lik eden kuram sal dayanak Leninizm'dir.
O fundamento teórico a partir do qual se QUE O nosso pensamento marxismo leninismo!
Sensin ağustos böceği olan, boş gezenin boş kalfası, bir an için bile kararlı değilsin, harcıyorsun hayatını, oysa sen...
Devia trabalhar, é um zé-ninguém, vive para o momento, não assenta, desperdiça a sua vida, e podia ser alguém...
Yani asla böyle birine rastlayamazsınız Böyle bir hiçle karşılaşamazsınız.
Não se encontra nada assim... Ninguem conhece um ze ninguem assim.
Ze plegm... tüplerden geliyordu.
Ze plegm... zat que vêm nos tubos.
Uh... ze, za...
Isto, este, o...
Senin gibi birini gebertmek ancak... itibarımı zedeler
Matar um Zé Ninguém como tu arruinaria a minha reputação.
Ben yarın gitmiyorum, nasılsa son gün.
Tomorrow'z ze last day.
Kendini, Amerikalıların deyimiyle çok enerjik sanıyor.
Ele acha que é um verdadeiro Zé-Ninguém, como dizem os Americanos.
İki silik adamız, hiç kimseyiz.
Somos uns zé-ninguém.
Gözlük takan önemsiz biriyim.
Um zé-ninguém que usa óculos.
Ford, Hearst ya da herhangi birinden ne farkı vardı?
No que ele diferia de um Ford, um Hearst ou um Zé-ninguém?
İşte burada takdiri hak eden bir tane var.
"A Morte de um Zé-Ninguém" Aqui está, este servirá admiravelmente.
Bu yüzden en yakın arkadaşı sobaydı.
Por isso, o seu fiel companheiro é o Zé Fuligem, o fogão.
Bunu ben de bilmiyorum.
Zé Carioca!
Boogie ritmiyle bana ayak uydur Joe.
Batida, Zé!
İki profesyonel katil küçük bir kasabaya geliyor ve bir benzin istasyonu çalışanını vuruyor, sıradan birini.
Dois assassinos profissionais aparecem numa pequena cidade e acabam com um empregado de uma estação de serviço, um Zé ninguém.
Seni taşralı!
Seu zé-ninguém!
Hele ki sadece sadece bir hiç iken... Her sabah şehre akın eden binlerce insanın arasında.
Quando era um mero... um mero zé-ninguém, entre os milhares que todas as manhãs afluíam à "City".
O tamamıyla hiçbir şey.
Ele é um zé-ninguém.
Sen hiçbir şeysin.
És um zé-ninguém.
Sen kendini hiçbir şey yaptın salak!
Tornaste-te um zé-ninguém, rufia!
- Bence Macreedy zararsız biri. Bir hiç. - Öyle mi?
- Acho que o Macreedy é um zé-ninguém.
Macreedy gibi bir hiç bile bir sürü dert çıkarabilir.
Um zé-ninguém como o Macreedy pode armar muita confusão.
Önemli olan şu, diyelim ki ortadan kayboldu... Macreedy gibi bir hiçi kim arayıp sorar?
A questão é quem iria dar pela falta de um zé-ninguém, se ele desaparecesse?
Tom, Dick ve Harry... Hayır.
Qualquer Zé-Ninguém...
Tom, Dick ve Sid... Harry onun arkadaşıydı.
Qualquer João-Ninguém, o Zé era o amigo.
- Sen değil, Kimse.
- Tu não, Zé-ninguém, pira-te.
- Kimsenin seni sikledigi yok, hain göt!
Seu zé-ninguém de merda!
- Kimse mi?
Zé-ninguém?
Sen bir komutansın.
É comandante, não um zé-ninguém.
- Saat kaçta? - Biz gelemeyiz.
Sou um zé-ninguém.
Başka bir hiç kimseyi bulur onu da adam ederim.
Encontrarei outro zé-ninguém para o tornar alguém.
Yani bay hiç kimseyi alalım ve sonra...
Ou seja, arranjar um zé-ninguém e...
- Hayır, öyle değil, böyle...
Não é "ze", é "the".
Bir hiç olması beklenene değil!
Não apenas um zé-ninguém!
Kimsenin tanımadığı biri.
Um zé-ninguém.
Hiçbiriniz İngilizce konuşmaz mı?
Há aqui algum Zé que fale inglês?
Şehirde bir hiçim. Hiçbir şey olmayı sevmiyorum.
Na cidade seria um Zé Ninguém e isso eu não gosto.
Bu eve geldin. Misafirimiz oldun. Kimsesiz, küçük zavallı!
És um convidado nesta casa... um zé-ninguém, sem eira nem beira... acolhemos-te...
Kimdir, nerelidir bilinmeyen bu adam karımla sevişirken, sanırım yapmam gereken, arkama yaslanıp rahatlamak.
A moda, agora, deve ser ficar calmo e descontraído ao ver um zé-ninguém, de lugar nenhum, atirar-se em cima de minha mulher!
Geçmişi eskiye dayanan bir çiftçi soyundan geliyorum sıradan biri değilim.
Venho de uma antiga família de lavradores... e eu não sou um zé ninguém.
Bu sizin sorununuz. Herkesle aynı kafa yapısında değilim.
É esse o nosso problema... não posso confrontar-me com um "zé-ninguém".
yani Apollo Creed 1 Ocak'da sıradan yerel bir boksöre fırsat verecek.
Então o apollo Creed, no 1º de Janeiro, dá uma oportunidade a um zé-ninguém.
El değmemiş bir boksöre.
Um zé-ninguém branco.
.. hayatımda ilk kez, bir.. .. sokak serserisi olmadığımı anlayacağım.
vou perceber, pela primeira vez na vida, que eu não era só mais um zé-ninguém cá do bairro.
Sanırım, gene bir hiç olmaya başladım.
Acho que me estou a tornar num Zé-Ninguém.
Bir hiç olmaya geri dön!
Volta a ser um Zé-Ninguém!
Süvariler'e geçen bir Charlie.
Só um zé-ninguém que andava com os carabineiros.
Trenle git, ya da şehre giden bir ademoğlundan seni de almasını iste.
Apanhe o comboio. Peça boleia a um Zé-ninguém qualquer que apareça.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]