English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ I ] / Inanın

Inanın Çeviri Portekizce

1,835 parallel translation
Üzgünüm millet. Daha önce bahsettiğim Fırtınanın bir bölümüne yakalandık.
Desculpem, chegamos à tempestade que mencionei anteriormente.
Seraph'ların kibrit, fırtınanın ateş olduğunu varsayarsak geriye benzinin nereden geldiğini bulmak kalıyor.
Os serafins são o fósforo e as tempestades, o fogo. Resta saber de onde vem o combustível.
Ama bir türlü fırtınanın sebebini açıklayamıyorsunuz değil mi?
Mas você não consegue explicar o que aconteceu. A razão pela qual não conseguem detectar estas tempestades... é porque não começam aqui, mas porque começam aqui e são empurradas para baixo. Verdade?
Bu fırtınanın kalabalık bir bölgeyi vurmasını istemiyorum.
Não quero que as tempestades afectem áreas povoadas.
Üniversiteye giderken, fırtınanın tam ortasına gidiyor olacaksınız.
Se vão para a universidade, vão directamente para o centro das tempestades.
"Fırtınanın Son Ayaklanışı" "Fırtına Sezonu"
"A Última Defesa de Storm"? "A Estação de Storm"?
Seçimim dün gece elimi kesip beynimdeki fırtınanın dinmesiydi.
A minha escolha a noite passada foi entre cortar a mão ou estoirar os miolos.
Fırtınanın en çok vurduğu köylerden birinde bir sağlık ocağım var.
Eu tenho um clínica numa das aldeias mais atingidas pelo furacão.
Allison fırtınanın ortasındasın.
Allison, estás no centro da tempestade.
Artık sadece her yüzyılda bir büyük fırtınanın olduğu dönemlerde değiliz, fakat bir fırtınalar dizisi güçlenerek tekrar tekrar gelmekte.
Agora estamos a descobrir não só a tempestade do século, mas uma série de tempestades do século, que vêm uma após a outra.
Beyninden parazit alınanın sen mi olmasını diliyorsun?
Queria ter tido alguém a remover parasitas do seu cérebro?
Kimi iddialara göre bir balınanın gözlerine bakmak yaşamı değiştirebilecek türden bir deneyim.
Alguns argumentam que olhar no olho de uma baleia é uma experiência que muda a vida.
Fırtınanın emdiği hayvanlar tüm okyanus boyunca taşınır. ve buraya canlı olarak inmek. için olağanüstü bir şansa gerek vardır.
Um animal sugado pelo vento, levado através do oceano e chegar aqui vivo é uma questão de grande felicidade.
Peki depremlerin, fırtınanın ve bir çok hortumun aynı zamanda oluşması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mas então como explica um terramoto, um furacão e múltiplos tornados, todos ao mesmo tempo, por todo o mundo?
Peter özellikle borcunu ödemediği için sahibinden alınan evleri tümünü sessizce satın alır ve onlara karı ile geri satar.
O Peter negocia exclusivamente com clientes que compram casas hipotecadas e depois revende-as com bastante lucro.
Aldığımız ücretlerin düzelmesi gerekirken, ev harcamalarımız GSMH'nın tamamını oluşturana dek borç alınan parayla yaşamaya teşvik edildik.
Em vez de serem pagos com salários decentes, fomos encorajados a viver de dinheiro emprestado até que a dívida das famílias foi de quase 100 % do PIB.
Onlar esrarengiz adamın peşindeler Heisenberg adıyla tanınan ağır top.
Andam atrás de um tipo misterioso, um traficante da pesada chamado Heisenberg.
İspanya'da rehin alınan ilk teröristler olduklarını söylüyorlar.
Que é a primeira vez em Espanha que os terroristas são feitos reféns.
Yeni taşınan aileyi gördüm. Karavan parkının en seksi annesi hâlâ benim.
Expulsei a nova família, ainda sou a mãe mais atraente do parque das roulottes.
Ama o öldükten sonra filmdeki yakınan adam olmayı diledim babasını rahatlatacak bir şeyler yapabilirdi.
Mas depois dele morrer, desejei que o tipo queixinhas pudesse ter sido algum conforto para o pai.
Soyguncuların kaçtığı tekneyle ve yattan çalınan mallarla bulduk.
Encontramo-lo com o barco da fuga e as coisas roubadas no seu iate.
İyi bir haber var. Çalınan bilgisayarınızda kablosuz bağlantıyla yer tespit özelliği var.
- Aqui vão as boas notícias, localizamos o seu portátil cruzando com o wi-fi.
Derek Powell'ın çalınan bilgisayarı hâlâ bizde mi?
Ainda temos o portátil roubado ao Derek Powell?
Kocası başka bir kadın tarafından çalınan kadına nasıl seslenirsin?
E uma mulher cujo marido foi roubado por outra, como se chama?
Babanın kıçı kırık kalıntılarını çalmak seni fırtınanın ortasında bırakacaktır.
Sabes...
Bayım, bana çalınan şeylerin nereden alındığını gösterebilir misiniz?
Senhor, quer mostrar-me de onde é que os itens roubados foram tirados?
Çalınan her şeyi yazın ve listeyi bize fakslayın.
Escreva tudo o que foi roubado e envie-nos o formulário por fax.
Boynundaki yaradan alınan örnekte elma, tarçın ve yağ çıktı.
Os vestígios na ferida do pescoço mostravam maçã, canela e gordura.
Buna rağmen eğitim camiasının en hafife alınan üyeleri biziz.
No entanto, somos os membros menos valorizados da comunidade escolar.
Dinle Benjamin. "Yan kafa kemiğine alınan darbe saldırganın üst vücudunun çok kuvvetli olduğunu göstermektedir."
Escute Benjamín : a fractura do osso parietal direito, demonstra uma grande força nas extremidades superiores do agressor.
Kurbanın çalınan cüzdanına ne oldu?
O que aconteceu à carteira roubada da vítima?
Andy'nin uzayılar tarafından çalınan taşaklarının geri gelmesini böylece bir erkek olup sıkıcı kız arkadaşından ayrılması için dua ediyorum.
Rezo para que os ETs devolvam os tomates ao Andy, para que possa ser homem e deixe a seca da namorada! AUTOCARRO ESCOLAR
Güneye gidip çalınan beratı geri getirmek için Ne gerekiyorsa yapacaksın.
Irás para o Sul e farás o que for necessário para reaver o que foi roubado.
Bu aşamada, soruşturma ile alakalı İstihbarat bakanlığından Alınan takip kayıtlarını sunmak istiyoruz.
Agora, gostaríamos de apresentar imagens de videovigilância, adquiridas pelo Ministério da Inteligência que colabora nesta investigação.
Aslında şu çalınan malların fotoğraflarını eve götürebilir miyim diye sormaya gelmiştim. Mücevher fotoğraflarını mı?
Vim cá perguntar-te se podia levar para casa algumas fotos dos bens roubados.
Michael, tarayıcılarıma göre... Galt'ın taşıdığı çanta, çalınan HXP serumunu içeriyor.
Michael, de acordo com os meus scanners, a mala que o Galt está a transportar contém o soro HXP roubado.
Sadece Fulcanelli ismiyle tanınan gizlemli simyager, 1920 de sadık masonların Gotik Katedrallerinde yer alan mesajlarını çözdüğünü iddia etmekte.
O misterioso alquimista, conhecido apenas por Fulcanelli, alega que, na década de 1920, decifrou os símbolos maçons nas catedrais góticas.
Eğer sebebini bilseydim, ki bilmiyorum, şu an başka bir kadının yanına taşınan bir adamdan başkası değilsin.
Se eu soubesse porquê, mas não sei. Portanto neste momento, não passas de um fulano que foi viver com outra mulher.
Dalağı alınan hastanın taburcu evraklarını imzalar mısın?
Preciso da tua assinatura no formulário do paciente da esplenectomia.
Belki de şaşırtıcı şekilde, genellikle hayvanların kralı olarak tanınan bu tür en çok acı çekendir.
Surpreendentemente talvez, a criatura muitas vezes apelidada de rei dos animais é a que mais sofre.
Bu çalınan kitabın içinde ne varmış.
O que havia no livro que foi roubado?
Gördüğüm tek şey, insanları öldürmek için bahanelerin ardına sığınan bir psikopat ve Luthor tarafından kullanıldığını fark edemeyecek kadar salak biri.
Vejo é um louco que agarrou-se a uma desculpa para matar pessoas... e que é tão estúpido que não percebe que está a ser usado pelo Luthor.
- Çabalarınız için tekrar teşekkür ederim, dedektifler. Şu an, çalınan eserleri Papakotalar'ın evinden müzelere nakletmekle meşgulüz.
Agora estamos no processo de transferência dos artefactos roubados da casa dos Papakotas para o museu.
Bu demek ki çalınan tüm müşteriler de satın alındı. Peki, Dwight.
Portanto, os clientes que nos roubaram também foram comprados.
Çalınan bilgisayar dosyalarının yazılı çıktıları.
Cópias dos ficheiros informáticos roubados.
Hayır, çalınan dosyaların hepsinin üstünden geçtim.
Não, procurei em toda a lista dos ficheiros roubados.
Şu kalbi alınan kadını buldukları dondurucu işte.
Onde encontraram aquela mulher com o coração arrancado do corpo.
Çalınan aşı değiştirilmiş B-Tipi No. 9'du.
Mas a vacina que desapareceu era modificada Tipo-B Nº 9.
Kalın bağırsağının üçte biri alınan o ama bitap düşen benim.
É a ela quem vão remover um terço do cólon, mas sou eu que estou arrasada.
Pop şarkılarının bizim tarzımız haline geldiğinin farkındayım ama geçmişte kazananlar üzerinde biraz araştırma yaptım... ve hakemlerin tanınan şarkıları sevdiğini öğrendim. Bildikleri şarkılar.
Temos feito várias músicas pop mas pesquisei antigos vencedores e os juízes gostam de músicas mais acessíveis, que eles conhecem.
Lüks sosyetede tanınan bir adamla nişanlıyım ve bu düşük sınıf müzik salonunda çalışıyorum.
O meu noivo é bastante conhecido na alta sociedade... e não sabe que trabalho nesta espelunca.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]