English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Ş ] / Şanslıymış

Şanslıymış Çeviri Portekizce

396 parallel translation
Oliver yine şanslıymış.
Oliver deseja parabéns de novo.
Şanslıymışım ki kendini toparladın.
Felizmente, passou-te.
- Barrow şanslıymış ki ciddi değil.
- Ainda bem para ele que não é grave.
Şanslıymış.
Teve sorte.
- Yaşadığı için şanslıymış.
- Tem sorte em estar vivo.
Şanslıymış ki mahkemesi yapıldı.
Ele tem sorte em ter um.
Doktorun yanında tentürdiyot olduğu için şanslıymış.
Não é uma sorte que haja trazido iodo, Doc?
Şanslıymış.
Ela é uma mulher de sorte.
Evet. " Fella çok şanslıymış.
" Caramba, aquele Fella teve sorte.
Daha şanslıymışım.
Já não vejo o meu pai desde que era miúdo. Eu fui mais felizardo.
Şanslıymışım ki evdeydim.
Foi uma sorte que estava em casa.
Şanslıymış.
Ele tem sorte.
- Şanslıymış.
- Teve sorte.
Şanslıymış... Paçasını zor kurtardı... Benim hatam değildi...
... tive sorte escapei por um fio não foi culpa minha...
Oradan sağ salim kurtulduğu için şanslıymış.
Ele teve muita sorte em sair de lá vivo.
Şanslıymış.
Ele teve sorte.
- Şanslıymış!
- Está com sorte!
Şanslıymış. 41 yaşındaydı.
- Ele tinha 41 anos.
Öyle mi? Amma da şanslıymışım.
Tenho ou não sorte?
Şanslıymış.
Teve sorte,
Geldiğim için şanslıymışım. Yoksa onlar benim evime geliyormuş!
Disse que foi uma sorte eu ter aparecido. lam à minha casa!
Çatısında kocaman delikler vardı. Ev? Evde yaşadığınız için şanslıymışsınız.
Vivíamos naquela casa minúscula, a desmoronar-se com grandes buracos no telhado.
Mobilyasızdı, zeminin yarısı yoktu. Düşme korkusuyla hepimiz bir köşede sıkışmıştık. Odanız olduğu için şanslıymışsınız.
Nós vivíamos num único quarto, éramos 26, sem mobília, metade do chão nem existia, e amontoávamo-nos todos num canto com medo de cair.
Çok şanslıymış.
Teve muita sorte.
Şanslıymış.
Que bom para ele.
- Şanslıymış.
- Que sorte.
Orada olmadığım için şanslıymış! O küçük domuzun bağırsaklarını parçalardım! - İntikamını aldın mı?
Se tivesse aqui, arrancava as tripas a esse diabrete!
Şanslıymışız.
Tiveram sorte.
Şanslıymış, çelik yelek hayatını kurtarmış.
Teve sorte. O colete à prova de bala salvou-lhe a vida.
Şanslıymışım.
Que sorte a minha.
Söylediklerine göre şanslıymışım.
Disseram que tive sorte.
Çok şanslıymışım.
O tipo disse que eu estava em maré de sorte.
Sanırım şanslıymışız.
Acho que ambos tivemos sorte...
Şimdi tüm vücut üzerinde kontrolünü kaybediyor. O kız doğru hareketleniyor, ama şanslıymış tam zamanında oradan uzaklaşıyor.
Atira-se na direcção da pobre moça... mas felizmente ela vai embora a tempo.
Ne kadar şanslıymışım diyorum, çünkü bazen kafam bir dünyayken küçük kızlarımı arabayla gezdiriyordum.
Sei o afortunada que fui, porque tem vezes quando levei a meus filhas em auto... se me foi da cabeça.
Ne kadar da şanslıymışım.
Do que eu me livrei!
Çok şanslıymışsın. Bir ara, eyaletin güneyinde bulunan parçalanmış cesedin sen olduğunu sandık.
Pensámos que tinha sido morta e mutilada.
Şanslıymış senin gibi bir arkadaşı olduğu için.
Sorte dela ter tido uma amiga como tu.
Sanırım şanslıymışım.
Tive sorte.
Diğerlerinden daha şanslıymış.
Acalme-se, Imediato.
- Çok şanslıymışız. Burada başka kimse yok.
- Tivemos sorte, não há mais ninguém.
Diyor ki, şanslıymışsın ama şans kapıyı iki kere çalmazmış.
Ela disse que tem tido sorte, mas que a sorte não bate duas vezes à mesma porta.
Daha şanslıymış.
Ela teve mais sorte.
- Şanslıymışız.
Que sorte.
- Çok şanslıymışım.
- Sorte a minha.
Durumu nasıl? Çok şanslıymış.
Teve sorte.
Vatandaş şanslıymış.
- Um cidadão com azar.
Çok şanslıymış.
Tivemos muita sorte.
Amma şanslıymışım.
Sorte minha.
Şanslıymışız.
Quem quer que se aproximou do general não deixou só pegadas.
- Şanslıymışız.
- Que sorte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]