Zaman Çeviri Rusça
276,087 parallel translation
Yakında gidecek, o zaman zaten bitecek.
Она уезжает, и сказка всё равно кончится.
O zaman sonra görüşürüz.
Что ж, тогда до встречи.
O zaman daha kısa boylu... daha çekici ve komik.
Итак... Кто-то пониже, обаятельнее и смешнее.
O zaman ben de... ikisi için de... karışık bir durum, derim.
Я бы ответила... что это сложная ситуация. Для вас обоих.
O zaman ayrılmak daha kolay olurdu.
Было бы настолько проще расстаться.
Anlat o zaman.
Объясни мне.
O zaman neden sen üstlenesin?
Тогда зачем это ТЕБЕ?
Babamın öldüğü doğruysa bile zaman kazanmamız lâzım.
Даже если это правда, мы должны выждать
O zaman benimle dövüşme.
Не сражайся.
Ne yapmalıyız o zaman?
И что будем делать?
O zaman cevabın nedir ey bilge zat?
Так каков ответ, мудрейший?
Geldikleri zaman da zafer hikâyelerini zevk içinde dinleyeceğim.
И когда они придут, я буду греться в лучах их славы.
Hatırlıyorum, uzun zaman önce birkaç evden oluşan bir iskeleydi sadece.
Я помню, что давным-давно здесь было лишь несколько домов и один причал.
Frankia'nın içinde her zaman bizden bir parça olacaktır.
Всегда будет часть Франкии, которая будет частью нас.
Bir kere ihanet eden, her zaman ihanet eder.
Предатель однажды - предатель навсегда.
Her zaman, her zaman kendi düşüncelerin olsun.
Всегда, всегда думай своей головой.
O zaman kutsal bir yer.
Тогда это священное место.
Bana kalırsa, ne kadar dikkatli olduğunun bir önemi yok. Her zaman savunmanın zayıf noktaları olacaktır.
Я считаю, что неважно, насколько ты осторожен, в обороне всегда найдутся слабые места.
Ne kadar dikkatli olduğunun önemi yoktur her zaman savunmada zayıf noktalar olur.
Не важно, насколько хорошо продумана защита, в ней всегда окажутся слабые места.
Anlaştık o zaman.
Значит, решено.
- Başardığım zaman Norveç'in kralı olduğum zaman saçlarımı kesebilirim ve seninle evlenebilirim.
- Когда я добьюсь своего, стану королем Норвегии, то смогу обрезать волосы и жениться на тебе.
Hadi o zaman.
Давайте же.
Şimdi savaş zamanı!
Сейчас - время войны!
Şimdi nefret zamanı!
Время ненавидеть!
O zaman ne istediğimi söyleyeyim.
Тогда я скажу тебе, чего хочу.
Ben ne zaman süreceğim?
Когда я буду за рулем?
Araba benim, yani, hiçbir zaman.
Моя машина. Так что... Никогда.
Pekala, her zaman olduğu gibi güzel bir yer.
Ладно, лучше места не найти.
Mola zamanı.
Тайм аут.
Hayvanat bahçeleri hiçbir zaman umrumda olmadı.
Никогда не нравился зоопарк.
İyi bir zaman gibi görünüyor, Milagro.
Похоже, хорошо проводишь время, чудо.
Daha zamanı değil?
Еще не время!
Şimdi zamanı olabilir.
Может быть пора.
Her zaman olduğu gibi dakikasında.
Пунктуальна, как и всегда.
Ama gördüğün gibi galip olan her zaman benim.
Но как видишь, я всегда выхожу победителем.
Kuleye geri dön o zaman.
Тогда возвращайся в Башню.
Ölümsüzlüğün ihtişama geçmesinin zamanı geldi.
Для нас пришло время перейти от бессмертия к славе.
Bir şey almak için zamanım olan tek şey buydu.
Единственное, что я успела взять.
Uzun zaman olmuştu.
Много времени прошло.
Çok uzun zaman.
Слишком много.
Ölülerle konuşuyorum, çünkü bedenleri ne kadar çürümüş olursa olsun her zaman hayatlarından bir parçası yaşıyordur.
Я говорю с мертвыми, ведь неважно, как сильно сгнило тело, всегда остается крошечный огонек жизни.
Yeterince uzun zaman bekledim, Deathstroke.
Я уже достаточно долго ждал, Дефстроук.
Ne yazık ki seni daha fazla kırmak için zamanım yok.
Жаль, что у меня пока нет времени, чтобы сломить тебя.
Ölülerle konuşuyorum. Çünkü bedenleri ne kadar çürümüş olursa olsun her zaman hayatlarından bir parçası yaşıyordur.
Я говорю с мертвыми, ведь неважно, как сильно сгнило тело, всегда остается крошечный огонек жизни.
Her zaman değil ama bazen biz giderdik.
Не всегда иногда уходили мы.
Sırf o zaman görüşmüş olsan bile seni burada izlediğini biliyorsun.
Даже если то был единственный раз, ты знаешь, что она наблюдала за тобой здесь.
Zamanımız yok Nas.
У нас нет времени, Наз.
Sınıftan çok burada zaman geçiriyordu.
Он в этом кабинете провёл больше времени, чем в классе.
Afrika'da ve Orta Doğu'da çok zaman geçirdi.
Провела много времени в Африке, на Среднем Востоке.
Tüm bunların nereye çıktığını anlamak için zamanımız daralıyor.
Время на исходе, а мы всё ещё не понимаем, что к чему.
Binayı boşaltıyoruz ama 50 kat dolusu insanı çıkarmak... -... zaman alıyor.
Мы эвакуируем здание, но вывести людей со всех 50 этажей займёт время.
zamanı 41
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37