All around the world translate Turkish
569 parallel translation
With "Arizona Jim" your pills will sell all around the world
"Arizona Jim" sayesinde haplarınız dünyanın dört bir yanında satılacak.
You must have taken the navy all around the world and discussed each ship separately.
Filoyu dünyanın dört bir yanına götürmüş ve her bir savaş gemisini tek tek tartışmış olmalısınız.
You mean a complete tour all around the world in 80 days?
80 günde dünyanın etrafında tam bir turu mu kastediyorsun?
He traveled all around the world, and everywhere he went
Bütün dünyayı gezdi ve her yere gitti
You know, the Virgin has appeared thousands of times, all around the world!
Bildiğiniz gibi, Meryem, dünyanın birçok yerinde binlerce kez görülmüştür.
All around the world, lies.
Yalanlar dört bir yana yayıldı.
I would've sold it all around the world.
Bunu dünyanın dört bir yanında satardım.
I thought, one day we will found a big cinema that we will travel all around the world, that we will make movies that we will go away from this... desert.
Düşünmüştüm ki, birgün büyük bir sinema kurup dünyayı dolaşıp, filmler yapıp öylece kurtulabileceğimizi... bu çölden.
A communications vault linking RTX and our associates in Virginia with tracking stations all around the world.
Bir iletişim çemberinde. Bu çember, RTX'e ve bütün dünyadaki gezici istasyonlarımıza bağlıdır.
I've been all around the world, seen a lot of places and a lot of people.
Bütün dünyayı dolaştım. Çok şey gördüm.
It will change community relations all around the world.
Bu sayede bütün dünyada polisin toplumla ilişkisi değişecek.
It would be the crowning achievement of my career... if I could close this seminar... by bringing instructors from all around the world... here to watch the C.O.P. program in action.
Bu seminerin sonunda... dünyanın her yanından eğitimcileri... "Devriye" programını uygulama halinde izlemek üzere... buraya getirebilmek kariyerimi taçlandıracak bir başarı olur.
All around the world.
- Dünyanın dört bir yanında.
Because it wasn't until 50 that he met his lovely wife, Claire, that he had two sons and four daughters, and then like a biblical patriarch began to spread his message of hope to his adopted children all around the world.
Çünkü ellisine geldiğinde kendisine iki oğul ve dört kız çocuk veren sevgili karısı Claire ile tanıştı ve sonra İncil'e layık bir aile reisi gibi tüm dünyadaki evlatlıklarına umut mesajı yaymaya başladı.
He travels all around the world.
Bütün dünyayı dolaşır.
Not to mention millions of fans all around the world.
Tüm dünyadaki milyonlarca hayranını da unutmayalım.
My kind of way of telling him is kind of going all around the world. - But it's the journey that's worth it.
yöntemim biraz dolambaçlı olabilir.
All French working people are, are looking to us in Spain, probably all around the world and I think it is not the right time to fight, to fight each other but together.
Tüm Fransız emekçileri bizi, İspanya'yı izliyor.. muhtemelen dünyanın her yanı da. ve zaman bence kendi içimizde kavga etmenin değil, birleşmenin zamanı.
It became clear that these volcanoes were part of a single vast chain of volcanic mountains that runs down the middle of the world's ocean basins, all the way around the planet.
Bu volkanların, tüm gezegenin çevresi boyunca dünya'nın okyanus çanaklarını saran tek bir muazzam volkanik dağ sırasının parçaları olduğu açığa çıktı.
The world grew up around him, that's all.
Etrafındaki dünya büyüdü, hepsi bu.
There's Casey Tibbs, five-time World Champion Rider twice All-Around Champion Cowboy of the World.
İşte Casey Tibbs, beş kere Dünya Şampiyonluk Sürücüsü ve iki kere Dünya Kovboy Şampiyonu.
You know, I've read all your stories from around the world.
Dünyanın dört bir köşesinden geçtiğiniz bütün haberleri okudum.
the world is full of lots of people here and there and all around
Dünyada bir çok insan var. Burada, orada ve her yerde.
Oh. When the clock strikes midnight all the evils of the world circle around us.
Saat gece yarısını vurduğunda dünyanın bütün kötülükleri etrafımızda toplanır.
''A mark, a yen, a buck or a pound Is all that makes the world go around.
" Bir mark, bir yen, bir papel yada bir pound dünyayı bunlar döndürür.
Now here's the grand marshal of this year's rodeo... twice world champion, all-around-cowboy Casey Tibbs.
Bu seneki rodeonun sunucusu, iki kez şampiyon olan Casey Tibbs.
Like two years ago... when we were going to go on a trip around the world, the two of us... all expenses paid.
İki yıl önceki gibi. Tüm masrafları ödenmiş bir dünya turuna çıkacaktık.
You see all around the boys of the whole world.
Her yanınız her çeşit oğlanla dolu
Sometimes I wish I were all alone with you in the world... with nobody around us.
Bazen, keşke etrafta başkaları olmasaydı, dünyada yalnızca sen ve ben olsaydık, diye düşünüyorum.
I wish you people would send Douglas a globe of the world... to remind him we have obligations all around it.
Keşke Douglas'ı dünyanın bir ucuna gönderip ona tüm dünyada yükümlülüklerimiz olduğunu hatırlatsanız.
Oh, I didn't give a damn about you wandering around the world all that time.
Sürekli dünyayı aylak aylak dolaşman zerrece umurumda değildi.
In keeping'with our halftime theme... of Champions of the World, you're gonna get to meet... one of the all-time great cowboys, five-time all-around world champion, Sonny Steele!
Dünya şampiyonları temamıza uygun olarak karşınızda tüm zamanların en büyük kovboylarından beş kez dünya şampiyonu Sonny Steele!
Special rides for the kiddies with five-time all-around world champion, - Hey, Sonny!
Çocuklarınız için özel atlar ve beş kez dünya şampiyonu...
Ladies and gentlemen, tonight's halftime highlight, the all-time great cowboy, five-time all-around world champion, Sonny Steele!
Bayanlar baylar, bu geceki devre arasının yıldızı tüm zamanların en büyük kovboylarından beş kez dünya şampiyonu Sonny Steele!
I look around the world and all I see is human suffering.
Etrafa bakıyorum ve bütün gördüğüm çekilen acılar.
- And I wonder why a lovely wife like Louise Reed who's just seen the brave new world is sitting around with a cynical bastard like me instead of trotting all over Russia with her idealistic husband.
Öyle değil. - Ama ben cesur bir dünyayı gören Louis Reed gibi bir iş hanımının neden idealist kocasıyla Rusya'ya gitmek yerine benim gibi alaycı bir serseriyle oturduğunu merak ediyorum.
People do it all around the deprived countries, quote, unquote, "deprived countries of the world."
Dünyanın her yanında, gelişmekte olan ülkelerde bile kadınlar doğal yollarla dünyaya çocuk getiriyorlar.
Around these ordinary people, following common rules, all the while seeking out strong desires and pleasures... and hanging on to a little happiness, there exists a vast and fearful world of darkness beyond our time and space.
İnsanlar güçlü tutkularının ve zevklerinin peşinde koşup ellerindeki küçük mutluluklara tutunarak normal bir şekilde hayatlarını yaşamaya devam ederken zamanımızın ve gezegenimizin ötesinde, karanlık büyük bir dünya bulunmakta.
The devil is outside us, in the world all around us.
Şeytan dışımızda, etrafımızdaki bu dünyada.
Mr. McWilde, as a man of the world, what do you make of all these friends of Mussolini flitting around America?
Bay McWilde, bir dünya vatandaşı olarak, Mussolini'nin yakın dostlarının Amerika'da bulunmalarına ne diyorsunuz?
To all power sources around the world, this is TSC.
Bütün güç kaynaklarının dikkatine burası T.S.C.
It probably goes... all around... the world.
Muhtemelen... dolaşıyor... tüm dünyayı.
All the missing scientists around the world, and those that are mysteriously dying... that's all part of the recruiting process.
Bunu duymuş muydun? Dünya genelinde kayıp olan bilim adamları ve şu... esrarengiz şekilde ölenler... bunların hepsi adam toplama işleminin parçası.
Now, of course, if you spent all your time wandering around the world, gasping at everything and saying " how wonderful, how amazing!
Tabi ki, zamanınızın tümünü dünyayı dolaşıp, herşeye heveslenerek şunları söylerseniz : " Ne harika! Ne kadar ilginç!
It's all turned around here in the real world.
Gerçek dünyada hepsi buranın etrafında dönüyor.
And So the next day this was not just in all the New York papers it was across the United States and around the world.
Bernays'in yarattığı düşünce şuydu, eğer bir kadın sigara içiyorsa,... bu onun daha güçlü ve bağımsız olduğunu gösteriyordu.
Now is the time The more difficult the situation, Will be more determined to follow us And when workers around the world understand it, When all lend a hand Then we can act And is not necessary to strike.
Doğru zaman, işlerin zorlaştığı zamandır. Bu durumda işçiler bizi izleyecektir. Dünya işçileri birleştiğinde, el ele verdiğinde, grevsiz bile ayaklanırız.
All right, then to decide it I propose a race around the world.
Tamam o zaman dünya çapında bir yarışma düzenleyelim.
Well, in the chemical - laden world in which we live... impurities are all around.
İçinde yaşadığımız kimyasallarla bezeli dünyada... hiçbirşey saf değil.
Arid lands around the world, not only here in South Africa, but in Australia and Arizona, all respond to rain by rapidly producing dazzling displays of colour.
Dünyanın her yerindeki, sadece Güney Afrika'daki değil Avustralya ve Arizona'daki kurak topraklar da hızlı şekilde göz kamaştırıcı renk cümbüşünü oluşturarak yağmura cevap verir.
Are you saying that all the women on your world walk around naked?
Sizin dünyanızda kadınlarınız etrafta çıplak mı geziyor diyorsun?