All things considered translate Turkish
325 parallel translation
All things considered maybe you'd better come back in.
Bunları göz önünde tutarak içeri gelsen iyi olacak.
All things considered, she took it well.
Aslına bakarsan hepsini çok iyi karşıladı.
All things considered, Gershwin and Armstrong have defeated Karl Marx.
kısaca, Gershwin ve Armstrong Karl Marx'ı yendi.
Well, sweetheart, all things considered, it was the least I could do.
Kabul et tatlım, elimden bu kadarı geldi.
The honor of God, gentlemen, is a very good thing and all things considered one gains by having it on one's side.
Beyler, tanrının şerefi, çok büyük bir şeydir. Ve onu kendi yanına alan bir insan kendini, her şeyi yanına çekmiş sayabilir.
I don't think Caracas will hurt, all things considered.
Her şeyi göz önüne alınca bana kalırsa Caracas iyi gelecektir.
I think we've been having a real good evening, all things considered.
Her şey göz önüne alındığında, bence, cidden çok hoş bir gece geçiriyoruz.
That, all things considered, it is preferable to be your friend.
- O halde, tekrar düşündüm de... arkadaşınız olmayı tercih ediyorum.
All things considered, Obelix for the very first time, I'm going to give you... some of the magic potion.
Herşey gözönüne alındı, Obelix ilk kez olarak, sana sihirli iksir vereceğim...
All things considered, hanging is better.
Her şey düşünüldüğünde, asmak daha iyi.
Well, I'm not surprised, all things considered.
- Bizim için sürpriz olmadı, herşeyi hesapladık.
All things considered, Clerici, - some time in a Fascist jail may be better. - Excuse me.
Nasıl bir yere döndüğünü düşünürsek bir faşist hapishanesinde bir ay geçirmek daha iyi olabilir.
All things considered, Mr. Murphy, I find your modesty rather touching.
Her şey göz önüne alınırsa, Bay Murphy, tevazuunuz oldukça dokunaklı.
[Sighs] - You holding up okay? - All things considered...
Walt, işte... işte kara kapsül.
You look well, all things considered.
Her şeye rağmen iyi görünüyorsun.
But all things considered, you are the most qualified.
Ama tüm değerlendirilmelerimize göre, en iyisisin.
You'll probably think it's an extravagance, but it's not, all things considered.
Savurganlık olarak düşünebilirsin ama değil. Ben her şeyi düşündüm.
You know, Herbert, all things considered, you don't have to be afraid of prison.
Herbert, aslına bakacak olursan hapishaneden korkmamalısın.
All things considered, it's no different from outside.
Aslında düşününce dış dünyadan hiç farkı yok.
- Well, all things considered, it was kind of fun.
- Her şeyi hesaba katarsak, eğlenceliydi.
All things considered, I'd like to do this in the Bahamas next time.
Düşündüm de, gelecek sefer bunu Bahamalar'da yapmak istiyorum.
All things considered, you got it pretty easy.
Hepsini göz önünde tutarsak, bunu kolaylıkla halletmen lazım.
But all things considered, I think we might have to consider some sort of temporary... working relationship.
Ama her şey bir yana, geçici de olsa, bir çeşit işbirliği... düşünmemizde fayda var.
I mean, all things considered.
Yani genel olarak düşünürsek.
Anyway, all things considered, you've done an amazing job, lad. Amazing.
Her neyse, aslında çok güzel bir iş yaptın, lad.
It's a better environment for Clay, all things considered.
Clay için daha iyi bir ortam. - Ne?
All things considered in this cockamamie world, you're shooting par.
Bu çılgın dünyadaki her şey düşünülünce, başabaş noktasına geldin.
Well it is strange we are unaquainted, all things considered. Is it?
Şöyle düşününce şimdiye dek tanışmamış olmamız tuhaf.
Seemed pretty cheerful, all things considered.
Bütün olanlara rağmen oldukça neşeliydi.
You know, Kate... all things considered...
Biliyor musun, Kate? Her şeyi düşünce, onlarla anlaşmış olmam gerekirdi.
All things considered... it had turned into a pretty rotten birthday.
Olanları düşünürsek, oldukça berbat bir doğum günü oldu.
Well, all things considered...
Neyse, her şey bir yana...
All things considered, being shot is not as bad as I always thought it might be.
Her şeyi hesaba katarsak,... vurulmak sürekli kafamda canlandırdığım kadar kötü bir şey değilmiş.
Not such a bad way to go, all things considered.
Her şey dikkate alındığında, fena bir seçim değil.
All things considered, I won't put this on your record.
Her şeyi düşündüm bunu kayıt altına almayacağım.
Well, not too bad, all things considered.
Tüm olan biteni düşününce, çok da kötü değil.
All things considered, this is a safe neighbourhood.
Genel manada düşünülürse, güvenli bir mahalledir.
All things considered I feel pretty good.
Her şeye rağmen oldukça iyiyim.
Yeah, I had my 15 minutes of fame and made a lot of money but I guess, all things considered, everything turned out okay.
Evet, 15 dakikalık ünümü yaşadım ve çok para kazandım ama sanırım her şey düşünüldüğünde, sonuçları iyi oldu.
But I think, all things considered I'll just let this pass.
Ama bence, her şey göz önüne alındığında..... sadece bunun geçmesine yardımcı olacağım.
But all things considered, I think things turned out pretty well.
Ama düşünüyordum da her şey gayet güzel sonuçlandı.
Admit it, all things considered, you had fun tonight.
Hadi ama, itiraf et, yaşadıklarımızı düşününce, bu gece çok eğlendin.
You know, it is amazing, all things considered...
Biliyorsunuz, büyüleyici bir şey, her şey düşünüldü...
So, all things considered, as Henry Hayter was wild about it and my daughter as bad, we thought let them marry now and make the best of it.
İşte bütün herşey hesaba katıldığında, Henry Hayter bunun için deli oluyordu ve kızım da ondan geri kalmıyordu, en iyisini yapıp evlenmelerine izin vermemiz gerektiğini düşündük.
-... all things considered.
Yani şartlar göz önüne alınırsa.
Now, all things considered...
Şimdi, bütün bunları göz önüne alırsak...
Oh, he's fine, you know, all things considered.
- İyi sayılır.
Rather nice tea, all things considered.
Diğerlerini düşününce, güzel bir çayı tercih ederim.
I'm sorry, but sometimes one is forced to consider the possibility that affairs are being conducted in a way which, all things being considered, and making all possible allowances, is, not to put too fine a point on it, perhaps not entirely straightforward.
Üzülerek söylemek durumundayım Bakanım bazen insan, meseleyi bir şekilde idare etmek ve her ihtimale hazırlıklı olmak için lafı dolandırarak söylemek zorunda kalabilir.
You told the truth and gave the money back. All things considered, you're shooting par.
( Carl ) Gerçeği söyledin ve parayı geri verdin.
However, isn't it ironic, the very things you stand for... free love, swinging parties, are all now in the nineties... considered to be... evil?
Aslında, bu birbiriyle çelişmiyor mu? , Sizin hayat biçiminiz olan... serbest aşk, dans partileri, hepsi doksanlı yıllarda... "Kötü" olarak görülmesini hesaba katıyor musuz?
all things are possible 16
all things being equal 21
all the world's a stage 17
all this time 373
all the way up 39
all the time in the world 18
all the way home 19
all the time 1146
all the way down 60
all the way back 32
all things being equal 21
all the world's a stage 17
all this time 373
all the way up 39
all the time in the world 18
all the way home 19
all the time 1146
all the way down 60
all the way back 32
all these years 280
all the single ladies 21
all the while 44
all those years ago 44
all that matters 18
all these years later 16
all the way 252
all this stuff 25
all the same 273
all that shit 30
all the single ladies 21
all the while 44
all those years ago 44
all that matters 18
all these years later 16
all the way 252
all this stuff 25
all the same 273
all that shit 30
all that 276
all these people 52
all the better 80
all the things that make us 45
all the best 179
all the 77
all the more reason 40
all there 16
all these 25
all this 330
all these people 52
all the better 80
all the things that make us 45
all the best 179
all the 77
all the more reason 40
all there 16
all these 25
all this 330