English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Breathe

Breathe translate Turkish

14,284 parallel translation
- I can't breathe.
- Nefes alamıyorum. - Tamam.
Okay, breathe in through your nose.
Tamam, burnundan nefes al.
Wow, Charles looks like he can barely breathe.
Charles zor nefes alıyor gibi.
The truth is, every time that he comes to town, I can't breathe.
Aslında, ne zaman şehire gelse nefes alamıyorum.
Breathe normally now, Mr Remacle.
Artık normal şekilde nefes alıp verebilirsiniz Bay Remacle.
Try to breathe normally.
Normal nefes almaya çalış.
Just breathe normally.
Sadece normal nefes al.
You breathe again and I'll fucking kill you for real.
Bir kere daha nefes alırsan seni gerçekten öldürürüm.
Just breathe.
Nefes al.
What I want is just to be able to breathe again.
Tek istediğim tekrardan nefes alabilmemiz.
And I was back in every box in every dark tight space that "A" ever put me in, and I couldn't breathe.
A'nın beni koyduğu her kutuya, her karanlık anıma geri dönmüştüm ve nefes alamadım.
First tip of diaper changing, never breathe through your nose.
Bez değiştirirken asla burnunuzdan nefes almayın.
Breathe. - Ma'am, get some water for these boys.
- Hanımefendi, çocuklara su getirin.
Breathe.
Nefes al.
That's our red dragon, and for it to breathe fire, oil refinery right behind it.
Ejderha buydu, ve ateş püskürmesi de petrol rafinerisinin dumanlarıydı.
The medical staff at City Memorial, everyone at the mayor's office, and the media, for allowing us a moment to breathe and begin the healing process.
City Memorial'deki sağlık çalışanlarına başkanlık binasındaki herkese ve iyileşmemize müsaade edip bizi rahat bırakan medyaya da teşekkürler.
In one of them, I'm trapped in an aquarium, - and I can't breathe, I can't get out.
Bunların birinde bir akvaryumda kapalı kalıyorum, nefes alamıyorum, dışarı çıkamıyorum.
I'm underwater and I see the floating crayons and I can't breathe.
Suyun altındayım, yüzen kalemler var ve nefes alamıyorum.
'Give me your tired, your poor, your huddled masses yearning to breathe free, the wretched refuse of your teeming shore.
'Bana bezginleri gönderin ve yoksulları, özgür soluk almak isteyen üst üste kalabalıkları, kalabalık sahilinizdeki o sefil artıkları.
- Tiny nose can hardly breathe.
- Küçük burunla zor nefes alırsın.
Slean, I will never breathe a word of what you have done, of what happened here today.
Slean, bugün burada yaptıklarını ve neler olduğunu kimseye anlatmam.
- - Breathe, breathe, come on! -
Derin derin nefes al.
And then when you're ready, you just breathe...
Hazır olduğunda nefesini tut ve... Vay canına!
- If you breathe slowly...
- Eğer yavaş nefes alırsan...
You're gonna tell yourself that, and you're gonna breathe.
Bunu aklından çıkarma ve sakin olmaya çalış.
I miss Charlie so much, I can barely breathe, but there's- - there's got to be another way, something that doesn't have us working for Snyder.
Charlie'yi o kadar özlemişim ki zar zor nefes alabiliyorum. Ama başka bir yolu olmalı. Snyder için çalışmadığımız bir yol.
You just gotta breathe.
Nefes al.
I can barely breathe as it is.
Böyle bile zar zor nefes alıyorum.
I'm not going to be able to breathe with all these blankets on me as it is.
Tüm bu battaniyelerle daha da zor nefes alacağım şimdi.
And breathe. - And eat.
Bir de nefes aldığımda.
Tell me or you will never see her breathe again!
Söyle, yoksa onu bir daha nefes alırken göremezsin.
Breathe into the eyeballs.
Göz bebeklerinden nefes al.
- I can't... breathe!
- Nefes alamıyorum!
- From now on, the 50 of you will live, breathe, and train together.
- Şu andan itibaren elliniz de beraber yaşayacak, nefes alacak ve eğitim göreceksiniz
I can't breathe!
Nefes alamıyorum!
I'll be right back. Breathe!
Hemen geliyorum.
Breathe in.
Nefes alın.
Breathe into the pain.
Acıya göğüs ger.
I can't breathe.
Nefes alamıyorum.
Breathe in some fall air.
Biraz sonbahar havası çekin.
- I can't breathe.
- Nefes alamıyorum.
And you're gonna... breathe into your body.
Sonra da nefesini vücudunu uyandırmak için alacaksın.
I can't breathe.
Nefes alamıyorum ki.
Breathe through your nose.
Burnundan nefes al.
You're gonna shut off your brain... and breathe into your body.
Beynini tamamen kapatacaksın ve nefesini vücudunla alacaksın.
Matt, can you breathe?
Matt, nefes alabiliyor musun?
breathe, slow down, slow down, breathe, hold on.
Sakin ol, derin nefes al. Bekle.
He can't breathe.
Nefes alamıyor.
Yeah, just breathe this in.
Tamam, soğuk havayı içine çek.
Just breathe.
Sadece nefes al.
- Just breathe.
- Nefes al.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]