English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Brilliant man

Brilliant man translate Turkish

317 parallel translation
Dr. Moreau is a brilliant man and a great scientist.
Dr. Moreau harika bir insan ve sıra dışı bir bilim adamıdır.
Brilliant man Sherlock Holmes.
Mükemmel adam Sherlock Holmes.
A brilliant man.
- Zeki bir adam.
My husband is the most brilliant man I've ever known.
Kocam hayatımda tanıdığım en zeki adamdır.
You're a very brilliant man.
- Çok zeki bir adamsın.
- You're a brilliant man, but conceited.
Zeki fakat kibirlisiniz.
- Brilliant man.
- Çok zeki biriydi.
You're a fine, brilliant man.
Siz mükemmel bir insansınız.
- He's a brilliant man.
- O harika biri.
You know, he was a very wise and brilliant man and I know how you felt when you learned of his death.
Biliyorsun, o çok bilge ve zeki biriydi. Öldüğünü öğrendiğinde hissettiklerini anlayabiliyorum.
You're a brilliant man, Broden, and no doubt a good scientist, but you're not much of a doctor, or a human being, either.
Broden, çok zeki bir adamsınız ve şüphesiz iyi bir âlimsiniz. Ama bir doktor olarak, hatta bir insan olarak beş para etmezsiniz.
- Jim, he was a brilliant man.
Çok zeki bir adamdı.
You're a brilliant man, but you're not very mechanical That's what wives are for
Zeki birisin fakat pek mekanik değilsin. Eşler bunun içindir.
The prosecutor's a brilliant man!
Savcımız çok zeki bir adam.
- He's a brilliant man. - Very sensitive.
- O çok zeki ve duyarlı.
Brilliant man, Kingsley.
Zeki adam, Kingsley.
- You're a brilliant man.
-... zeki bir insansınız.
You're just the wrong brilliant man for this job.
Ama bu iş için yanlış zeki adamsınız.
He's not a brilliant man.
O kadar zeki değil.
But for such a brilliant man to drive himself mad... what a terrible waste.
Fakat, bu kadar zeki bir adamın, kendini deli etmesi ne acı bir kayıp.
There's a professor there whom I hope to study with a brilliant man, Dr. Howard Bannister.
Orada birlikte çalışmak istediğim bir profesör var... çok zeki bir adam, Dr. Howard Bannister.
Brilliant man, of course, but an academic.
Pırlanta gibi birisiydi, ancak bir akademisyendi.
He's the most brilliant man I ever met.
Tanıdığım en zeki adam.
Brilliant man!
Zeki biri!
He was the most brilliant man I've ever met.
Fakat tanıdığım erkeklerden en akıllısı oydu.
Brilliant man, that Mengele.
Mengele zeki bir adammış.
He's the most brilliant man I've ever known.
Şimdiye kadar tanıdığım en zeki insan.
You must be proud to be married to such a brilliant man.
Böyle zeki bir adamla evli olmaktan gurur duyuyor olmalısın.
- He's a brilliant man.
- Parlak bir adamdır.
I drew every ray of light I had within my being... and worked very hard to become the brilliant sun that I was meant to be. So, that I can return and stay at the side of the man that I love.
Sevdiğim kişiye dönmek için toplayabildiğim kadar ışık toplayıp en parlak güneş olmak için çalıştım.
Herr Frankenstein is a most brilliant young man, yet so erratic.
Herr Frankenstein çok parlak bir genç, ve çok da değişken.
On this solemn occasion, when the Machine has proven that if it can replace the hand of man, it cannot replace his brain, allow me first to pay homage to the brilliant creator behind the destiny of this magnificent factory.
Bu önemli günde makinenin, insan gücünün yerini alacağı buna karşın insan beyninin yerini hiçbir şekilde dolduramayacağı gerçeği bu olağanüstü fabrikanın ruhunun arkasındaki harika yaratıcısına saygılarımı sunmama olanak sağlıyor.
But if I didn't pretend you were, now and then, I couldn't possibly live with so wonderful and brilliant a man.
Bunu bilmiyormuş gibi davransaydım senin gibi zeki ve mükemmel bir adamla yaşayamazdım.
Fascinating man, your friend... and a brilliant bluff about those children.
- Arkadaşınız ne etkili bir adam. - Çocuklarla Generale iyi blöf yaptı.
- He's a young man for whom I prophesy a brilliant future.
- Önünde iyi bir gelecek olan bir genç adam.
He was a rather wonderful man, not brilliant or dashing or anything like that, but just rather wonderful.
Daha çok harika bir insandı... parlak veya cesur biri değildi... fakat sadece harika biriydi.
Then, Lieutenant Gerard, with your reputation as one of the most brilliant police officers in the state, you were forced to conclude that there never was a one-armed man.
O zaman Teğmen Gerard, eyaletteki şöhretli amirlerden biri olarak asla tek kollu biri olmadığı sonucuna mecburen vardınız.
You're a brilliant young man.
Çok parlak bir genç adamsınız.
The man you are looking at is Nicholas Groat, whose reputation as a brilliant chess master has given him entree and enabled him to con and steal on an international scale.
Gördüğün adamın adı Nicholas Groat kendisine giriş izni ve dolandırıp çalması için yetki verilmiş çok zeki ve ünlü bir satranç ustası.
How could a man as brilliant, a mind as logical as John Gill's have made such a fatal error?
John Gill gibi parlak biri nasıl böyle bir hataya düşer?
The man you're looking at is Dr. Erich Rojak, the brilliant scientist who is being held in an underground laboratory by a totalitarian enemy government.
Görmüş olduğun kişi Dr. Erich Rojak, totaliter bir düşman hükümeti tarafından yeraltında bir laboratuvarda tutulan üstün zekalı bir bilim adamı.
Personally, I'd be delighted for a talented young man like you- - As your father's old friend- - With your brilliant literary future- -
Şahsen, babanın da eski bir arkadaşı olarak senin gibi yetenekli, parlak edebiyat geleceği olan genç bir adamdan memnuniyet duyarım.
Since she is beautiful, she needs man who is brilliant.
Kendisi güzel olduğuna göre zeki bir erkeğe ihtiyacı var.
He was a marvelous man, a brilliant artist.
Harika bir insan, muhteşem bir sanatçıydı.
Brilliant... except when I die, that box gets opened in the presence of my wife... her lawyer, two bank officers and a man from probate court.
Çok zekice... yalnız ben ölünce kasa ; karım, avukatı, 2 banka çalışanı... ve vesayet mahkemesinden birinin huzurunda açılır.
He was a practical man who understood that the treatment of a patient depends on diagnosis, he was a brilliant diagnostician, and on direct application by the doctor himself, he broke with the tradition by which the physician was a learned academic
Hasta tedavisinin teşhise bağlı olduğunu çözmüş,... pratik zekalı bir adamdı ve teşhisleri çok başarılıydı. Bir doktor aracılığı ile de olsa,... fizikçilerin, bilimi eski kitaplardan öğrenen akademik insanlar olma geleneğini yıktı.
I am considered a literary person. A brilliant business man.
Bilge ve zeki bir işadamı olarak tanınıyorum.
I give you the greatest war hero... America has ever known, our finest leader of men, our most brilliant strategist, a man of inspiration and a man of action...
Sizlere Amerika'nın şimdiye dek gördüğü en büyük savaş kahramanını sunuyorum, en iyi liderimiz en parlak stratejistimiz hem ilham veren hem de icraat yapan biri...
Not only was he a model police officer... a brilliant detective... admired and respected by his fellow officers... and all those who were fortunate enough... enough... enough to know him... he was above all else... a modest man.
Sadece örnek bir polis müfettişi değil... zeki bir dedektif... tüm arkadaşları tarafından saygıyla anılan ve takdir edilen birisi... ve tüm bunlara rağmen onu yeterince... yeterince... yeterince tanıyanlar bilirki.. o daha ziyade çok... alçakgönüllü biriydi.
I was tired of submerging my identity to a brilliant, dominating man. He's a genius.
Akıllı ve beni ezmeye çalışan bir adamın kişiliğimi yok etmeye çalışmasından bıkmıştım.O bir dahiydi.
You're the most brilliant brain man working today.
Bence siz en akıllı beyin cerrahısınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]