But not translate Turkish
166,757 parallel translation
Say it all again, but not so many big words this time.
Bir daha söyleyin ama bu sefer çok fazla büyük laflar olmasın.
Regina, I know you want to believe in her, but not everyone is redeemable.
Ona inanmak istediğini biliyorum Regina... ama herkes bağışlanabilir değildir.
Someplace nice, but not too nice so there's room for growth.
Güzel bir yer olsun ama çok da güzel olmasın ki geliştirmek için alan kalsın.
Maybe someday, but not here.
Bir gün belki ama burada olmaz.
- But not yet. - Oh.
Ama şu an için yapamıyor.
This place- - it- - have food, have money- - but not so easy to be happy.
Burada yemek var para var ama mutlu olması o kadar kolay değil.
But not this.
Ama bu kadar değil.
I'm sorry, gentlemen, but I'm not leaving this spot because of a communications failure.
Kusura bakmayın beyler bir iletişim sorunu yüzünden burayı terk edemem.
Not to be morbid, but if they were blown to bits, there'd be, well, bits.
Marazi olmak için değil, ama eğer paramparça olsalardı etrafta parçaları olurdu.
But it's not because I don't like you anymore.
Fakat artık seni sevmediğim için değil.
He's not a genius. There are other options that he can't figure out but I can.
Benim bulup onun bulamayacağı başka seçenekler de var.
But my mom's not a piece of junk, my mom's great.
Ama annem hurda yığını değil ki, annem harikadır.
Maybe there is a reason that I'm here, but it's not to save her.
Belki de burada olmamın bir sebebi vardır... ama bu onu kurtarmak değildir.
Maybe it's just teenage stuff, but sometimes I just- - I get the feeling that maybe everything's not all right in Paige Land.
Belki ergenliktendir ama bazen Paige'in Dünyası'nda her şey yolunda değilmiş gibi bir hisse kapılıyorum.
He did the right thing, not for money or because I twisted his arm, but because he wanted to prevent a lot of innocent people from getting hurt.
Doğru olanı yaptı. Para için ya da zorladığım için değil bir sürü masum insanın canının yanmasını önlemek istediği için.
But here it's- - You don't like something, it's not a crime.
Ama burada bir şeyi sevmezsen suç değil.
Not as bad as you, but... we went hungry a lot.
O ölmeden önce yeterli yiyeceğimiz yoktu. Seninki kadar kötü değildi ama çok aç kaldık.
I like to say Mary Kay can't change your genes- - not that you gals need any help in that department- - but our rich, creamy foundation will seal in moisture and keep your skin silky, smooth, and sassy.
Hep şöyle derim, Mary Kay genlerinizi değiştiremese de gerçi siz hanımların o konuda bir yardıma ihtiyacınız yok ama zengin ve kremli fondötenimiz nemi hapsederek cildinizin ipek gibi pürüzsüz ve canlı görünmesini sağlar.
I'm sorry, but now is not such a good time.
Kusura bakmayın ama şu anda pek müsait değiliz.
But I feel like there's something he's not telling us.
Ama bize söylemediği bir şey var gibi.
I mean, not- - not the spy part, but just about what they're doing with the grain?
Casusluk kısmı değil tabii de tahıllara yaptıklarını yani.
I mean... he seemed kind of moody, but that's not so unusual for him. Mm.
Biraz durgun gibiydi bizimki ama hiç yapmadığı şey değil sonuçta.
Another think that he's boss, but he not boss.
Bir başkası patron sanıyor kendini, ama değil.
I've been having a really nice time, but... we're not compatible.
Çok iyi vakit geçiriyordum ama aramızda uyum yok.
It's not absolutely conclusive yet, but they just translated an intercept from Thailand showing travel for a group of known KGB officers coming in and out of the country at the same time Gaad was murdered.
Henüz kesin değil ama Tayland'dan gelen bir sinyali yeni çevirdiler. Bilinen KGB ajanlarından bir grubun Gaad'ın öldürüldüğü sıralarda ülkeye girip çıktıklarını gösteriyor.
He wanted to send you a letter, but it's not allowed.
Sana mektup göndermek istedi ama izin verilmiyor.
I mean, I'm- - I'm glad he's doing so well at school, but he's not the kind of kid- -
Notlarının iyi olmasına ben de seviniyorum ama o tarz bir çocuk değil...
But don't make a mistake like that again. It's not worth it.
Ama bir daha böyle bir hata yapma, buna değmez.
But it's not all bad.
Ama o kadar da kötü değil.
But... they're not doing it now.
Ama yapmıyorlar şimdi.
He's not telling me, but I know.
Bana söylemiyor ama ben biliyorum.
But with the situation here, and everything... most of which you know about, and, really, everything that goes along with it... um, it's not much better either...
Ama buradaki durumlar ve büyük bir kısmından haberdar olduğun her şey ve onların getirdiği her şey pek de iyi değil yani.
But there's a lot about life here that's not so great...
Ama buradaki hayatta da çok da güzel olmayan şeyler var.
But we're not- - we're not sure it's her?
Ama onun gerçekten Anna olduğundan emin değil miyiz?
But it's not enough.
Ama bu yeterli değil.
But at least the killer will not be born.
Ama en azından katil doğmayacak.
I'm not, but I do have a million in cash in case something goes down.
Ben değilim ama bir şey olursa diye nakit bir milyon dolarım var.
You think, that would be too big on me, but is it not just maybe perfect?
"Çok büyük olur." diye düşünebilirsiniz ama aslında mükemmel değil midir?
We do not know what we're doing, uh, so we go see a therapist, and we don't know if it's helping, but we have written a song about her.
Ne yaptığımızı bilmiyorduk, biz de terapiste gittik. Yardımcı oluyor mu, bilmiyorduk fakat terapistimize şarkı yazdık.
Not personally, but we have a friend in common,
Şahsen tanımıyorum ama ortak bir arkadaşımız var.
You know, I might not be a fancy doctor like you, Des, but I help people ease their existential pain.
Senin gibi süslü bir doktor değilim Des, ama insanlara acılarında yardım ediyorum.
Like we should all follow the same patterns of grief. But it's not like that.
Sanki hepimiz kederin aynı yollarını izlemeliymişiz gibi.
But just to be clear, you're not gonna stab anyone, are you?
Bir konuda anlaşalım ama, kimseyi bıçaklamayacaksın, değil mi?
FYI, Becca Thorton is a cancerous prolapsed anus of a human being, but as a systems engineer, she's not all bad.
Bu arada, Becca Thorton kanserli, kayık götlü bir yaratık olabilir fakat sistem mühendisi olarak fena değildir.
Not material success or wealth, but this, the spirit of innovation...
Maddi başarıya veya zenginliğe değil. İşte buna, yenilik ruhuna.
Yes, um, but what's important... at least we think... is not whether Gavin is gone, but what brought him to us in the first place, and that's the tech.
Evet, ama bizce önemli olan durum Gavin'in gitmesi değil, ilk etapta size ne getirdiğimiz.
Okay, it's insurance. It's not ideal, but, you know, it...
Sigorta sektörü biliyorum, çok istemezsiniz.
I know you're looking for something to do, but this is not it.
Yapacak bir şeyler aradığını biliyorum ama bu o değil.
I don't know who you think you are, but you're not supposed to be at this table.
Kim olduğunu bilmiyorum ama bu masada olmaman gerekiyor.
Not that you asked, but you handled that very poorly.
Sorduğundan değil ama durumu epey kötü idare ettin.
- but it's not doing anything.
- Bir işe yaradığı yok.
but not today 139
but not for me 77
but not impossible 44
but not right now 44
but not now 180
but not me 232
but not yours 20
but not yet 76
but nothing serious 18
but not too much 51
but not for me 77
but not impossible 44
but not right now 44
but not now 180
but not me 232
but not yours 20
but not yet 76
but nothing serious 18
but not too much 51