But not always translate Turkish
1,450 parallel translation
It is true that men make their own history but not always just as they please.
İnsanların kendi tarihlerini yazdıkları doğru fakat her zaman istedikleri gibi olmuyor.
- But not always, otherwise it'd get annoying.
- Ama hep olmaz, o zaman rahatsız edici olur.
Our life may not be perfect, but he's always there for me when I really need him.
Hayatımız kusursuz değil tabii ama ihtiyacım olunca o hep yanımda.
But I always say, "The absence of evidence is not the evidence of absence."
Her zaman söylerim, varlığın yokluğu,... yokluğun varlığı demek değildir.
But have pity on these men, because they were not always what they have become.
Ama bu insanlara acıyın, çünkü her zaman böyle değillerdi.
It's not the Mansion, but we can always have chicken wings at Hooters?
Yine de, Hooters'da her zaman kanat yiyebiliriz.
No, but I can't not go because she's always really nice to me.
- Çünkü bana karşı hep çok naziktir.
You may not believe this, but there's always been this empty place in me, and now that i've seen how you grew up and where... and how much you're loved, it feels a little less empty.
Buna inanmayabilirsin, ama içimde daima bir boşluk vardı, ve şimdi senin nasıl büyüdüğünü gördüğümde nerede... ne kadar çok sevilerek, artık boşluk biraz daha küçük.
I know I'm not Rory, but if you need to talk to someone you can always call me.
- Bak, ben Rory değilim. Ama biriyle konuşmak istersen beni arayabilirsin.
I don't always expect you to be a great help around here... but how about not being a super-colossal hindrance to us all, okay?
Her şeye yardım etmeni beklemiyorum ama hiçbir şeye mani olmasan hiç fena olmazdı.
If there were something you'd always dreamed of doing but you've not the courage. And then you found a way, but the way was more than dubious what would do you do?
Eğer yapmayı hayal ettiğin ama cesaret edemediğin bir şey varsa bir yolunu bulurdun, ama ama o yol hayli belirsiz ise o zaman ne yapardın?
I was always going to be born, but I'm not what you expected.
Dünyaya geleceğim yazılmıştı, ama beklediğin gibi çıkmadım.
I'd been hearing the voice for about a year, but there were always people around, and for a long time, I was able to... not listen.
Yaklaşık bir yıldır sesler duyuyordum. Ama etrafta hep insanlar vardı ve uzun bir süre dinleyememiştim.
You're the same person you've always been, but that's not a list of who you are.
Sen her zamanki insansın.
Now, listen, I may not always be able to give you everything but I can do this.
Şimdi, dinle, sana her zaman herşeyi veremiyor olabilirim ama bunu yapabilirim.
I may not always know what I'm doing. But I'll try to make things better.
Ne yaptığımı her zaman bilemiyorum ama hep daha iyisini yapmaya çalışıyorum.
We started out playing ball together, I have always thought of you not only as an outstanding athlete I have always thought of you not only as an outstanding athlete but as a man's man.
Senin sadece muhteşem bir sporcu değil, örnek teşkil edecek bir erkek olduğunu düşünmüşümdür.
You know, The Today Show has been a trusted source... of morning news for more than fifty years... but it's not always boring.
Biliyorsunuz, The Today programı elli senedir sabah haberlerinin güvenilir adresi oldu, ama her zaman o kadar sıkıcı değildir.
He does not always remember my name, but I have enjoyed working for him.
Her zaman ismimi hatırlamıyor... ama onunla çalışmaktan çok keyif alıyorum.
She always thinks I'm not around but I hear things.
Her zaman düşünürdü. Etrafta olmazdım ama duyardım
Is it true that you have specific guidance not to use the wond "genocide" in isolation, but always to preface it with this word "acts of"?
Tecritte'soykırım'kelimesinin yerine'soykırım fiilleri'tamlamasının kullanılması konusunda özel bir politika mı güdüyorsunuz?
But the deportations in Poland did not always go the way the Nazis wanted.
Polonya'daki sınır dışı operasyonları hep Nazilerin istediği gibi gitmiyordu.
Again and again my wife reproached me and said you must think not only of the service always, but of your family too.
"Karım sürekli bana sitem eder..." "... Her zaman sadece görevini değil, aynı zamanda aileni de düşünmelisin derdi. "
I'm not saying turn the page, but I don't see why you always celebrate this morbid anniversary.
Sana sayfayı değiştirmeni söylemiyorum ama neden hala bu hastalıklı yıldönümünü kutluyorsun, anlamıyorum.
Not always, but yes.
Ama sürekli ya da çok sık değil.
I always wanted to be a writer, but I'm not.
Her zaman yazar olmak istedim, ama değilim.
They may not like it or want to know it, but they always know.
Belki bunu sevmeyebilirler ya da bilmek istemeyebilirler fakat eninde sonunda öğrenirler.
So not only do I have bad breath always but I'm a dick because I don't take it personally?
Yani, nefesimin kötü kokmasıyla kalmayıp bir de üstüne hıyarın tekiyim, çünkü alınmıyorum, değil mi?
I may not always relate, but I can promise I'll empathize.
Sürekli hikaye anlatamam, ama uyum sağlayacağıma söz verebilirim.
- Although I could not get the truth I'm seeking for from Jiu Kyou but I always held onto my faith, which kept me invincible in the Go world even in the most tumultuous times -
... Jiu Kyou'da aradığım gerçeği bulamasamda kendime olan güvenim her zaman vardı, ki bu, GO dünyasındaki yenilmezliğimi sürdürdü. Hatta en kargaşalı zamanlarda.
Mr. A always robs in disguise and yet he wants the whole world to know who he is the signature says it all... He thinks he's an artist, not a thief an unknown artist! Such a artist, though he is between all, but hidden!
A her zaman kılık değiştirerek soygun yapar..... ve henüz tüm dünyanın onun kim olduğunu bilmesini istemiyor..... imza herşeyi anlatıyor... kendini bir sanatçı olarak görüyor, bir hırsız olarak değil.
I always thought you hurt those you love the most... But that's not true...
En çok sevdiklerini incittiğini düşünmüştüm.
I realize that the point isn't that at all, because it's not really about doing things that you love to do always, but it is about doing things with the person that you love.
Çözümün hiçbiri olmadığını anlıyorum, çünkü bu senin gerçekten yapmaya bayıldığın şeyle alakalı değil, fakat bu bunları, sevdiğin insanla yapmanla alakalı.
I tried hard to get it, but there always some strength pulled me backward, just like I was not myself.
Almak için çok çabaladım, ama hep beni geri çeken bir güç oldu, tıpkı kendim değişmişim gibi.
I will toss to all of less, but I should go because if not, I will always wonder what it had happened.
Herkesi özleyeceğim ama gitmek zorundayım. Aksi takdirde hep neler olacağını merak edip duracağım.
I said, "Maybe not always predictable, but always enjoyable."
Ben de "Öyle olabilir ama her zaman eğlencelisiniz" dedim.
I would, happily, and always do when I can, but this time the gift is not for me.
Seve seve hallederdim, her zaman yaptığım gibi ama bu sefer, gelen hediye benim için değil.
"with the news always getting worse, not better, " must put up sometimes with deranged " but at the same time very personal insults,
Durum iyileşmeyip sürekli kötüye giderken bazen dengesizce davranışlara ve aynı zamanda kişisel hakaretlere dayanmalı....... ve bütün bunların arasında bir şekilde gülümsemeyi öğrenmelidir.
But he did not always tell you the truth.
Ama size her zaman doğruyu söylemedi.
Now, to some extent, there has always been seasonal melting and moulins have formed in the past, but not like now.
Şimdi, belli bir dereceye kadar, burada her zaman mevsimlik erimeler olmuş ve geçmişte de değirmenler oluşmuştur ama bu şimdiki gibi hiç olmamıştır.
But the descent is not always easy.
İşte bu yükselmeden iniş her zaman kolay olmaz. Bazen de...
He always said the shine was not quite right, but he died with it still unfinished.
Her zaman, parlaklığın gerçekten tam olmadığını söylerdi. Fakat onu tamamlayamadan öldü.
But you always said the Foxy Boxing girls were neither foxy not good at boxing. I'm ready to be proven wrong.
Ama her zaman Seksi Boks kızlarının ne seksi olduklarını, ne de boks yapmayı bildiklerini söylerdin.
I will always love you, but I will not help you.
Seni sonsuza dek seveceğim ama sana yardım etmeyeceğim.
it's not always been this bad, but since you started with all this kale, i'm just a little out of control.
Bak. hep bu kadar kötü değildi. Ama şu karalahanadan sonra biraz kontrolden çıktım.
When you get older, you're not gonna remember their names, but you know what? They're always gonna remember yours.
Büyüyünce onları hatırlamayacaksın ama onlar senin adını hep hatırlayacak.
But, I mean, if you're always looking for reasons not to be with somebody, then you'll always find them.
Ama birileriyle beraber olmamak için sebepler aradıkça, o sebepleri daima bulursun.
Well, dad, we may not always get along, but we'll never be that lame.
Evet baba, belki her zaman iyi geçinemeyeceğiz ama onlar kadar da mal olmayacağız.
It's not always a scrub nurse... ... but it's always Africa.
Sürekli ameliyat hemşireliği değil belki ama hep Afrika.
But the world is not always a rational, methodical place.
Dünya her zaman akılcı ve sistemli bir yer değil.
Not to get into a freewill debate right now, Mr. Sloane, but... you've always had a choice.
Bir tartışmaya girmek istemiyorum Bay Sloane ama her zaman bir seçeneğiniz vardı.
but not today 139
but not for me 77
but not impossible 44
but not right now 44
but not 178
but not now 180
but not me 232
but not yours 20
but not too much 51
but nothing serious 18
but not for me 77
but not impossible 44
but not right now 44
but not 178
but not now 180
but not me 232
but not yours 20
but not too much 51
but nothing serious 18