But not too much translate Turkish
393 parallel translation
Let them do their thing, but not too much.
Bırakın işlerini yapsınlar, ama çok değil.
But not too much.
Nasıl olsa içki bol!
Yes, but not too much.
Evet, fakat çok fazla değil.
But not too much.
Çok sıkı tutma.
A bit of cold, but not too much.
Biraz soğuk ama çok soğuk olmasın.
Yes, but not too much?
Evet... ama çok fazla değil ha?
But not too much, otherwise you wouldn't be here today.
Yine de çok değilmiş. Aksi halde bugün burada olmak istemezdin.
But not too much independence either, I hope.
Ama umarım çok fazla özgürlük de yoktur.
For oklahoma, but not too much.
için hız almalı ama çok değil.
Take some from the fridge, but not too much.
Buzdolabından biraz al, çok değil ama.
Sure you may, but not too much.
- Elbette içebilirsin, ama çok değil.
Sure you may, but not too much, because it's unealthy, OK?
Elbette içebilirsin, ama çok değil. Çünkü sağlığa zararlı, değil mi?
HE is a nice, timid chap, not that young but much too naive.
ERKEK, hoş, biraz ürkek, o kadar genç değil ama fazlasıyla saf biri.
Yes, but do we not exalt that gift too much, Chancellor?
Evet ama sizce de bu yeteneği biraz fazla abartmıyor muyuz?
I don't resent your not paying me for the past two months... but the thought that I should split my bank account with you... that you should take half of my life's savings... that is really too much for me, sir.
Son iki aydır bana ücretimi vermemenize gücenmedim. Ama banka hesabımı sizinle paylaşma fikri... hayatımın birikiminin yarısını almanız... benim için çok fazla efendim.
It's just a young girl's fancy, but one must not inflame it... with too much opposition, but let it spend itself harmlessly in a few dances.
Sadece bir genç kız arzusu ama buna itiraz ederek alevlendirmemeli, bırakalım birkaç dansla kendisi zararsızca tükensin.
Yes, it is wonderful, but let's not have too much running for the first day.
Evet, harika ama ilk gün onu fazla koşturmayalım.
Nor do not saw the air too much with your hand, thus, but use all gently, for in the very torrent, tempest, and as I may say, whirlwind of your passion, you must acquire and beget a temperance that may give it smoothness.
Elini kolunu da havalara savurma öyle, ölçüsünde, tadında bırak her şeyi. Duyduğun coşkunluk bir sel, bir fırtına, bir kasırga gibi de olsa, onu dindirecek bir hava bulmalı, buldurmalısın.
When a man wins everything in this world, when he succeeds too much, he feels, somehow, a thousand small displeasures with himself, whose whole sum is not quite remorse but rather a sort of vague disgust, dry illusions, pained regrets.
Bir araya gelince hepsi, vicdana ağır basmaz ama, içinde bir sıkıntı yaratır.
God hears people's prayers, but he does it kind of secretly, so as not to have too much fuss made about it.
Tanrı insanların dualarını duyar, fakat çok yaygara kopmaması için, gizlice gerçekleştirir.
I hope it's not too much... but would you write my wife and tell her to do like you and come out to see me?
Ama umarım sizden karıma ondan sizin yaptığınız gibi yapıp buraya gelmesini yazmanızı istemekle çok olmuyorum.
Not too many, but with that much alcohol...
Çok değil ama alkolle karışınca...
You drink too much, but that's not what I want to tell you
Öncelikle, çok içtin. Ama söyleyeceğim bu değil.
I'm just a poor old boy. I work hard for not too much. But dogs and kids like me.
Ben fakir bir çocuğum, çok çalışır az kazanırım.
I may not be much in the muscle department, but I got a few things goin'for me too, you know.
Ben kaslı biri olmayabilirim ama yine de iyi yaptığım şeyler vardır.
But then thou'rt too much my friend... and I'll not wish thee to her.
Yine de senin kadar yakın bir dosta Bu kadını önermeye içim elvermiyor.
But he's much too small. Dogmatix is not too small.
- Dogmatix çok küçük değil.
Jim, not often, but sometimes, you talk too much.
Jim, pek sık olmasa da bazen çok konuşuyorsun.
Before he left home, he hid something under his jacket but I decided not to pay too much attention.
O gün evden ayrılmadan önce Victor, ceketinin altına bir şey gizledi. Bunu fark etmemiş gibi yapmaya karar vermiştim.
They are too much, but, it's not bad at all.
Belki çok fazlalar, ama bu da kötü bir şey değil.
But God does not mean that we should miss too much what he takes from us.
Ama Allah bizden aldıklarına çok özlem duymamızı istemez
But do not play the game too much, dushechka.
Ama o oyunu çok oynama, hayatım. Tamam mı?
I was... not exactly green, but there weren't too many in our particular unit that had had much in the way of any combat experience.
Tam anlamıyla tecrübesiz sayılmazdım ancak birliğimizde bulunan askerlerin çoğunun da öyle ahım şahım bir savaş tecrübesi yoktu.
- Too much, but not when I'm working.
- Sevmez misin? Çok, ama çalışırken içmem.
Oh yeah but it's not too much you know?
- Gerçi fazla yok.
If it hurts you too much, here it's not the best of brands, but it'll do the trick.
Eğer yaran acırsa bunu kullan İyi kalite değildir ama iş görür.
I've drunk a bit too much today But your footwork's not bad
Bu gün biraz fazla içtim ama senin ayak çalışmaların fena değil.
" But it better not be very big or eat too much.'
" Ama çok büyük veya çok yiyor olmasın.'
I'd call myself a reporter, but actually, there's not too much to report.
Kendimi muhabir olarak tanımlıyorum ama burada haber yapacak fazla bir şey olmuyor.
But do not let too much take you.
Ama fazla coşmamaya dikkat et.
You know too much, but not enough.
Çok şey biliyorsun, ama henüz yeterince değil.
I think she's got too much... here, but she's not bad.
Bence şurası biraz fazla büyük ama fena değil.
But try not to get into too much trouble, okay?
Ama fazla belaya bulaşmamaya çalışın, olmaz mı?
But there's not too much work for us these days. But no reason why hedges can't become art. You're fired!
Ama günümüzde bu konuda iş bulmak zor ama çitlerin de sanat eseri olmaması için sebep yok, değil mi?
But not too much!
Azıcık.
But the real reason for the whole thing was that it was just too much effort not to have a war.
Ama, bütün olanların asıl sebebi insanların savaşmamak için çok fazla gayret göstermemeleriydi.
I might not know too much about accounting, but I do know millions of Foundation dollars have dribbled down into some rat hole called Special Projects Fund.
Muhasebeden pek anlamayabilirim ama milyonlarca Vakıf dolarının Özel Tasarımlar Fonu dedikleri bir yere hortumlandığını biliyorum.
"Maybe it's my sense of duty... " but something tells me not to say too much.
Belki bu görev anlayışımla ilgilidir ama bir şeyler bana fazla konuşmamam gerektiğini söylüyor.
- Not bad. You know, you're probably much too smart to need this... but I think I'm gonna give it to you, anyway.
Biliyor musun, sen muhtemelen bunun için çok zekisin fakat... sanırım gene de sana bunu vereceğim.
But if that darned wall in Berlin town can come down then maybe it's not too much to expect the wall between us to come down too.
Fakat o Berlin'deki lanet duvar yıkılıyorsa aramızdaki duvarında yıkılmasını beklemek çok olmasa gerek.
Excuse me, but too much light is not good for my eyes.
afedersiniz, ama fazla ışık gözlerime iyi gelmiyor.
but not today 139
but not for me 77
but not impossible 44
but not right now 44
but not now 180
but not 178
but not me 232
but not yours 20
but not yet 76
but nothing serious 18
but not for me 77
but not impossible 44
but not right now 44
but not now 180
but not 178
but not me 232
but not yours 20
but not yet 76
but nothing serious 18