Can it translate Turkish
236,127 parallel translation
Is it a migraine, honey?
- Migren mi canım?
If it turns out Baracus wasn't complicit in Weckler's death, then you can help the city's first zombie mayor through a time of crisis.
Baracus'ün Weckler'ın ölümüyle bir alakası yoksa kriz zamanında zombi belediye başkanına yardım edebilirsin.
And if it turns out he was, you can keep an eye on him, see what he's going to do next.
Alakası varsa da onu izleyebilir ve daha sonra ne yapacağını görebilirsin.
It's possible the rest are still alive, maybe captured, now the zombies are trying to get whatever intel they can out of them.
Diğerlerinin hayatta olma şansı var. Belki yakalanmışlardır ve zombiler onlardan bilgi almaya çalışıyordur.
I'm going to a party with my boyfriend, and I absolutely can't miss it.
Erkek arkadaşımla partiye gideceğim, kesinlikle kaçıramam.
Maybe we can boost your signal with it.
Belki de sinyali bununla güçlendirebiliriz.
Maybe not, but they can't keep it hidden forever.
Belki bilmiyoruz ama bunu sonsuza kadar saklayamazlar.
It can't be.
- Bu olamaz.
You can wield it to do the opposite.
Sen onu tam tersini yapmak için kullanabilirsin. Kullanmak mı?
Yeah, but, Kanan, that doesn't mean she can fight with it.
Evet fakat Kanan, bu onunla savaşabileceği anlamına gelmiyor.
- No, it can't.
- Hayır, değişemez.
You can walk away and forget about it.
Buradan uzaklaşıp her şeyi unutabilirsin.
I know she can do it, but it just seems like Kanan is asking her to learn everything at once.
Bu işi yapabileceğini biliyorum fakat öyle görünüyor ki Kanan ondan her şeyi bir anda öğrenmesini istiyor.
There's pull. Can you feel it?
Bir çekim var bunu hissediyor musun?
- Can you open it?
- Açabilir misin?
Now, we both know you can't go back to any time you already exist, so it's not like you can stop the murder or even... even stop Wes.
İkimiz de var olduğun bir zamana geri gidemeyeceğini biliyoruz, bu yüzden cinayeti veya Wes'i durduramazsın. Hayır.
You can call it a truce, or whatever, but they gonna want you all to come on in.
Buna bir ateşkes ya da başka bir şey diyebilrsin ama onlar hepinizi gözetim altında istiyorlar.
You can call the car, they have it all in hand.
Araba çağırabilirsin, ellerinde hepsi var.
We can't run from it any longer.
Artık bundan daha fazla kaçamayız.
It's like, if you can document that change, you can reveal this to the public in a powerful way.
Bu değişimi belgeleyebilirsek, bunu halka etkili bir şekilde gösterebiliriz.
[Vevers] I'm zooming in on Hawaii, and you can see here, it's 4.7 degrees hotter than it should be at this time of year.
Hawaii'yi gösteriyorum. Burada, yılın bu döneminde, olması gerekenden 4.7 derece daha sıcak olduğunu görebilirsiniz.
[Orlowski] Otherwise, we can't take it on the plane.
Yoksa onları uçağa alamayız.
You also can't communicate with your team, other than through sign language, and we are not good at it.
Ayrıca işaret dili dışında, ekibinle konuşamıyorsun ve biz de bunda hiç iyi değiliz.
They're better than the ones that we can produce, because they're growing and rebuilding it all the time.
Bunlar, bizim yaptıklarımızdan daha iyidir çünkü bunları sürekli yeniden üretirler.
It's unfortunate that I can't look at this thing and still see the beauty.
Artık onlara bakıp güzelliği görememem çok acı verici.
You can't even describe it.
Bunu tarif etmek mümkün değil.
And you can't blame them for it. It's just... almost typical of all of humanity. I mean, it's...
Onları bu yüzden suçlayamazsınız.
- It's not even- - You can't even accept it.
Bunu kabul bile edemiyorsunuz.
And then you open your eyes, and it's dead as far as you can see.
Sonra gözlerinizi açıyorsunuz ve hepsi göz alabildiğince ölü.
You can't let it just die, and it becomes an old textbook.
Öylece ölmesine ve kitaplarda kalmasına izin veremezsiniz.
Can you believe it?
İnanabiliyor musunuz?
If there is a sample that's potentially positive, where can you stop it from being reported?
Pozitif olma ihtimaline sahip bir numune varsa bunun ihbar edilmesi nerede önlenebilir?
It's recommended until the end of the week, because I am the only man who can kill both sides.
Hafta sonuna kadar böyle olması önerildi çünkü iki tarafın da başını yakabilecek tek kişiyim.
Yes, it can be a defining moment, and I think it should.
Evet, belirleyici bir olay olabilir, bence olmalı da.
It gave me definitions, it gave me coordinates how you can apply to your life.
Bana hayatta uygulanabilecek tanımlar ve koordinatlar sundu.
So under properties of the file, you can see it was created Tuesday, January 21st, from the ministry.
Dosya özelliklerine bakarsan 21 Ocak Salı günü bakanlıkta oluşturulduğunu görürsün.
It's the only way you can get it off.
Anca o şekilde açılabiliyor.
From Nagornykh, in preparation to Sochi, it was strict order to develop procedure how we can have new bottles, new caps or open cap.
Soçi'ye hazırlanırken, Nagornykh'dan yeni şişe, kapak ya da açık kapak kullanmak için bir prosedür geliştirme emri geldi.
If this all can be proved, it's quite mind-blowing.
Bunlar kanıtlanabilirse şok etkisi yaratır.
All I can say is that we are lucky it was a benevolent race like the Monks, not the Daleks.
Tek söyleyebileceğim, şükür ki Dalekler değil de Keşişler gibi iyi niyetli bir ırka teslim olmuşuz.
Ok, well, ah, let's put a pin in it for now, as they say, and, ah, see if we can think of something else.
Peki o halde şimdilik halk arasında dedikleri gibi buna bir virgül koyup başka bir yol bulabilmek için kafa yoralım.
I can almost hear it.
Neredeyse duyabiliyorum.
Can't do it with this hand though.
Ama bu elimle yapamıyorum.
Her voice, her smile, the Monks can't get near it.
Sesine, gülüşüne Keşişler yaklaşamıyor bile.
And it's broadcasting it to the world, because it can't help it.
Ve eli mahkum olduğu için bütün dünyaya yayınlıyor.
Otherwise, it can seem scary.
Yoksa biraz ürkütücü olur.
First it's dating, and then he's graduating, and then he's moving out into the world. We can't protect him, and that's terrifying.
Önce çıkmak, sonra mezuniyet ve sonra onu koruyamayacağımız bir dünyaya taşınması, bu korkutucu.
Everyone who worked on the translation and everyone who subsequently read it is now dead.
Tercüme üzerinde çalışan herkes ve akabinde onu okuyan herkes canından oldu.
It's your planet - I can't just give it away.
Gezegen sizin, öylece teslim edemezsiniz ki!
I think I can contain it.
Sanırım izole edebilirim.
I can't open it.
Açamıyorum.
can it wait 153
can it be 33
can it be done 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
can it be 33
can it be done 16
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
it's cold 680
it is good 116
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584