Can it wait translate Turkish
2,564 parallel translation
- Can it wait till I get to my office?
- Ofisime gidene kadar bekleyebilir mi?
Can it wait?
Bekleyebilir mi acaba?
Can it wait?
Bekleyebilir mi?
Can it wait, because Spe -
Bekleyemez mi?
Listen, is this something that we need to discuss right now, or can it wait till I'm done?
Dinle, bunu şimdi tartışmalı mıyız, yoksa işim bitene kadar bekleyebilir mi?
Can it wait till tomorrow?
Yarına kadar bekleyemez mi?
Um, well, can it wait?
Bekleyebilir misin?
Can it wait?
- Bekleyemez mi?
Hey, I need to talk to you. Can it wait a second?
- Hey, seninle hemen konuşmam gerek.
Well, unless you're going to do your job, it can wait.
- İşe gitmiyorsan bekleyebilir.
I can't wait to see it on you.
Seni elbiseyle görmeyi iple çekiyorum.
I'm sure it is, Kate, and I can't wait to hear all about your marriages.
Öyle olduğundan eminim Kate. Diğer evliliklerini duymak için de sabırsızlanıyorum zaten.
I can't wait to see you in it.
Seni içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
I really very much do, but I have to go do something right now, and it can't wait.
Gerçekten çok isterim ama şu an gidip bir şey yapmak zorundayım ve bu çok acil bir şey.
Oh, can't wait to see it!
Görmeyi iple çekiyorum!
It's a challenge I can't wait to meet.
Bu göreve başlamak için sabırsızlanıyorum. Güzel.
- Can't it wait?
Bir toplantım- -
Can I get a copy of that picture that you took with my family or should I just wait for it to show up above the fireplace?
Ailemle çekildiğin fotoğrafın bir kopyasını alabilir miyim? Yoksa şöminenin üzerine koyana kadar beklemem mi gerekecek?
Wait, I will take that ifwe take it ourselves fingers will be cut I couldn't steal the money in day time I can steal only at night
Bekle, çıkaracağım! Yoksa parmakların gidecek! Gündüz para çalamam!
It turns out that you have to wait three months before you can request another drug test.
Orada yazdığına göre bir kere teste girdikten sonra 3 ay içinde yenisini isteyemezsin.
It can't wait, so if you've got time...
Bekleyemez, eğer zamanın vars...
It can wait.
Bekleyebilir.
I can't wait to get back to work. It's just- -
ise dönmek için sabirsizlaniyorum.
It just feels like, I don't know, like everything that's coming out of your mouth these days is about how you feel so misunderstood, and how you can't wait to jet off to London.
Bilmiyorum sanki bugünlerde her şey senin nasıl hissettiğin hakkında. Nasıl yanlış anlaşıldığın, Londra'ya gitmek için nasıl sabırsızlandığın hakkında.
♪ I can tell that this is gonna be one of them nights ♪ ♪ Whatever you need is on the dance floor ♪ ♪ Can't wait any more, because it don't last forever ♪
d I can tell that this is gonna be one of them nights d d Whatever you need is on the dance floor d d Can't wait any more, because it don't last forever d d No-oh, so turn up that spotlight d
Sue, I know you can hardly wait until I'm out of the picture, and I know it's been a thrill whispering lies into Maggie's ear - -
Sue, benim aradan çekilmem için sabırsızlandığını biliyorum ama Maggie'nin kulağına yalanlar söylemek heyecanlı olmalı.
Uh, Hanna, whatever it is, it can wait.
Hanna, her neyse, bekleyebilir.
I can't wait to see her face when Sutton wins. - It's going to be epic.
Sutton kazandığında yüzünün halini görmek için sabırsızlanıyorum.
It can wait till you finish your work.
İşini bitirdikten sonra getirebilirsin.
Aren't you off to Shenzhen? It can wait
- Shenzhen'e gitmiyor muydun sen?
Your brother, on the other hand, can't wait to get back to town and get'the little man squeezed', as he puts it.
Diğer taraftan kardeşin, bir an önce şehire giderek kendi deyimiyle "ufaklığı eğlendirmeyi" plânlıyor.
I can't wait to... Jimmy, for the love of God, stop it!
Jimmy, Allah aşkına kes şunu!
No, it can't wait.
- Hayır, bekleyemez.
Can't it wait?
Bekleyemez mi?
Can't wait to hear all about it.
Anlatacaklarını duymak için sabırsızlanıyorum.
Come on, Duck, it can wait.
Hadi Duck, sonra bakarsın.
Oh, no, it can wait.
Yok canım, acelesi yok.
So I'm just supposed to sit here and wait for you guys to have a fight so I can settle it?
Ne yani, burada sadece ikiniz kavga edince kavgayı yatıştırmak için mi bekliyorum?
It can wait.
Bu bekleyebilir.
We can't wait for it to come to us.
Bize gelmesini bekleyemeyiz.
Can't wait to get out of Moscow. I haven't enjoyed it very much.
Moskova'dan çekip gitmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to talk about it with you.
Seninle bunu konuşmak için can atıyorum.
I feel like maybe you're right, you know, maybe it's just too soon for us to find an activity that all of us can enjoy together, we should just wait.
Sadece-- - senin haklı olduğunu hissediyorum, belki bize etkinlik bulmak için çok çok erkendir. Sadece beklemeliyiz.
- Nothing, it can wait.
- Hiç, sonra söylerim.
I can't wait to see it.
Görmek için sabırsızlanıyorum.
- It can't wait.
- Bekleyemez.
I can't wait to try it on.
Denemek icin sabirsizlaniyorum.
If you don't have it now... It can wait till next time.
Efendim, şu an yoksa, gelecek sefere verirsiniz.
- Okay, it can't wait. - You don't understand.
- Sonra konuşamayız.
You can hide it among other documents, wait till he gets very drunk, as usual, and let him sign it.
Diğer evraklar arasına saklayabilirsin, çok sarhoş olana kadar bekle, her zamanki gibi, ve imzalasın.
Wait, I can't take it off.
Çıkar onu.
can it 278
can it be 33
can it be done 16
wait 72755
wait a minute 9883
waiting 432
waiter 420
waitress 109
waits 33
waiting for you 189
can it be 33
can it be done 16
wait 72755
wait a minute 9883
waiting 432
waiter 420
waitress 109
waits 33
waiting for you 189
waiting for me 66
waited 24
wait a second 3080
wait up 853
wait for it 485
wait here 1289
wait for me 1097
wait and see 133
wait a sec 321
wait for me there 44
waited 24
wait a second 3080
wait up 853
wait for it 485
wait here 1289
wait for me 1097
wait and see 133
wait a sec 321
wait for me there 44