Can it be done translate Turkish
868 parallel translation
Can it be done?
Yapïlabilir mi?
- No, it can't be done.
- Hayır, bunu yapamam.
- It can't be done, Denham.
- O olmayacak, Denham.
Mr. Carton, I told you this afternoon that it can't be done.
Bay Carton, bu gün size söylediğim gibi bu iş olmaz.
- It can't be done.
- Bu iş olamaz.
No, Rembrandt. It can't be done.
# Hayır Rembrandt, olmaz.
The thing can't be done as you imagine it.
Hayal ettiğiniz gibi olması imkansız.
If not, it can't be done.
Yoksa mümkün değil.
Well, that's a pity, because I'm afraid it can't be done.
Çok yazık, korkarım bu mümkün değil.
Look, darling, it's got to be done though.
Bak canım, bunun yapılması gerek.
It can't be done.
Olamaz.
I'll see if anything can be done about it.
Bakayım yapabileceğim bir şey var mı.
Mighty tempting', but I - I'm afraid it can't be done.
Oldukça cazip ama - Sanırım olamaz.
Then see if there ain't something that can be done about it.
Bu konuda yapılabilecek bir şey var mı diye arayabilirim.
- It can be done.
- Halledilebiliyor.
- Can't nothing be done about it?
- Yapılabilecek hiçbir şey yok mu?
I can't believe the Lord means for the strong to parade their strength... but I don't mind doing it if it's got to be done.
Tanrının güçten bahsederken kaba kuvveti kastetmediğini biliyorum fakat yapılması gerekeni yapmakta hiç tereddüt etmem.
You see, I believe in the Bible, and I'm a-believing that this here life we're living is something the Lord done give us. And we got to be a-living it the best we can.
Yani, ben incile inanıyorum ve tanrının bize vermiş olduğu yaşama da inanıyorum ve onu en iyi şekilde yaşamak mecburiyetindeyiz.
Well, it's just like Pastor Pile done told me. I reckon I can just be a-trusting in something that's a heap bigger than I be.
Sanırım sadece benden daha büyük birşeye güvenebilirim.
- It can't be done.
- Böyle bir şey olamaz.
It can't be done.
Bu kesinlikle olmaz.
If there's translating to be done they can do it themselves.
Çeviri yapılması gerekirse kendi kendilerine yapsınlar.
You can see that it's got to be done, can't you?
Bu işin mutlaka yapılması gerek, anladın değil mi?
But it can be done.
Ama yapılabilir.
- We'll see what can be done about it.
- Bununla ilgileneceğiz.
If it has to be done, I guess it can be done, but... not to be with children...
Yapılması gerekiyorsa, sanırım yapılabilir. - Çocuklarla olamamak?
But I can tell you this... if Mr. Bone had done it, we wouldn't be able to prove it.
Fakat size şunu anlatabilirim ki... Bay Bone bunu yapmış ise, bizim bunu ispatlamamız mümkün değil.
It can't be done.
Mümkünatı yok.
- It can't be done.
- İmkansız.
It can't be done.
Bu yapılamaz.
- If it can be done, I'd bet on you.
- Senin yapacağına bahse girerim.
And if you can ever undo any scrap of what you've done amiss, in keeping part of her right nature away from her, it will be better to do that than to bemoan the past through a hundred years.
Ve eğer, hakkı olan şeyi ondan uzak tutarak... yarattığınız zararı azaltacak... bir şey varsa yapın... bu, geçmişe takılıp kalmanızdan daha iyidir.
- Is that any reason why it can't be done?
- Yapılamaması için bir sebep mi bu?
It can be done. It's been done before, and it'll be done again.
Yapılabilir, daha önce yapıldı ve yine yapılabilir.
It can be done here... by us.
Burada, bizim tarafımızdan yapılabilir.
Why can't it be done?
Niye olamıyormuş?
It can't be done.
Mümkün değil.
You know it can't be done.
Mümkün olmadığını sen de biliyorsun.
- It can be done.
- Mümkün.
It can't be done.
Mümkünü yoktur.
They know it can't be done, not unless they've got an angle.
Mümkün olmadığını bilirler, elbette bir açık yoksa.
So, if there's anything I can do, or anything that ought to be done, I'd appreciate you telling me about it.
Yani yapabileceğim yahut da yapılması gereken bir şey varsa bana bu konudan bahsederseniz müteşekkir olurum.
Without artillery, it can't be done.
Silahsız hiçbir şey yapamayız.
- It can't be done any other way.
- Başka türlü tamir etmenin yolu yok.
It can't be done.
Bu mümkün değil.
It can be done.
Yapılabilir.
Confidentially, Dan, it can't be done.
Bir sır vereyim Dan, mümkün değil.
Look, Betty, it can't be done.
Yapamam.
It's a terrible nuisance, but there's nothing to be done.
- Can sıkıcı bir durum ama yapacak bir şey yok.
- But it can't be done that way, Nanny.
- Ama bunu böyle çözemeyiz, Nanny.
I don't know what can be done about it. I'll...
Artık ne yapabilirim bende bilmiyorum.
can it 278
can it wait 153
can it be 33
can i ask you something 847
can i help you 3179
can i call you back 206
can i ask you a question 620
can i go to the bathroom 24
can i see you 43
can i come 228
can it wait 153
can it be 33
can i ask you something 847
can i help you 3179
can i call you back 206
can i ask you a question 620
can i go to the bathroom 24
can i see you 43
can i come 228
can i come in 862
can i get you something to drink 121
can i come over 34
can i tell you something 197
can i get you anything 321
can i trust you 126
can i 1769
can i see it 212
can i go now 288
can i come with you 95
can i get you something to drink 121
can i come over 34
can i tell you something 197
can i get you anything 321
can i trust you 126
can i 1769
can i see it 212
can i go now 288
can i come with you 95