Charge me translate Turkish
1,712 parallel translation
He'll charge me.
Parasını alır.
I won't charge you if you won't charge me.
Senden para almam sen de benden almazsan.
Just because you brought me to the airport,.. .. you can't charge me whatever you wish!
Beni sadece havaalanına getirdin senden başka bir şey istemedim ben!
So you can charge me for theft, but I ain't taking heat, on this other thing.
Beni hırsızlıkla suçlayabilirsiniz. Ama öbür suçu üstüme almam.
They're gonna charge me with treason!
Beni vatan hainliğiyle yargılayacaklar!
You can't charge me for driving around in my car.
Sen beni şarj edemiyorum Arabamda etrafında sürüş.
Don't you have to charge me or something?
Buraya getirmek için bir şeyle suçlamanız gerekir.
Take him away. Charge me?
Beni mi suçlayacaksınız?
Hey, you're not gonna charge me... for this, are you?
Bunun için benden para istemeyeceksin, değil mi?
You'II charge me?
Benden para mı alacaksın?
Nobody told me you two were in charge now.
Bu işte ikinizin yetkili olduğunu kimse söylemedi bana.
You took a charge of me if you like, give it fast, because I... Hey, hurry, hurry, hurry!
Acele et, bebek.
So tell me your charge.
Bana suçunu söyle haydi.
I charge in you, looking after the 2 people on this island... meaning more to me, than anything in the world.
Seni bu adada benim için dünyada herşeyden değerli iki kişiye göz kulak olmakla görevlendiriyorum.
Scuse me, I'm looking for the detectives in charge of the Garza case.
Afedersiniz, Garza davasına bakan dedektifleri arıyordum.
Cum laude grade me and I do charge the concierge.
Kapıcıya not yazayım da beni şarj etsin.
He's left me in charge of a right old mess.
Bu pisliğin yönetimini de bana bıraktı.
I know you can kill me like a dog but I will be in charge of my own life.
Beni bir it gibi gebertebileceğini biliyorum ama artık hayatımı kendim yöneteceğim.
They called me from the office of the secretary of defense at the end of January. They wanted that I was taking charge...
onlar beni ocakta savunma sekreterliğine çağırdılar.
" I am in charge and all they will obey me. That is quite.
" ben yöneteceğim ve tamamı bana itaat edecek.
Now unless you want to try to charge me for something that happened in 1944, we're done here.
Merak etme, Annie seni yolda yakalar.
You put me in charge of her.
Beni ondan sorumlu yaptın.
I've been on hold for ten minutes! Just give me the agent in charge.
Bana görevli ajanı bulun!
Excuse me, but could I talk to whoever's in charge here?
Afedersin ama burada konuşabileceğim yetkili biri yok mu?
And to that end, let me bring in the surgeon in charge of the president's case.
Bu maksatla izninizle Başkan'ın durumundan sorumlu cerrahı yanımıza çağırayım.
Grizz is in charge of sitting on me when I get over stimulated.
Grizz aşırı heyecanlandığımda üstüme oturur.
It is time for me to take charge of my own life.
Hayatımın iplerini elime almamın vakti geldi.
Well, over-charge me.
Fahiş bir fiyattan ver istersen.
Well, Ed put me in charge of front of house's team for this year's picnic.
Ed, bu sene ön taraf için beni görevlendirdi.
Now that you're in charge, maybe you can give me the green light.
Artık komuta sende olduğuna göre, belki bize yeşil ışık yakabilirsin.
This FBI agent in charge, he won't even talk to me.
İşi FBI ajanı devraldı, Benimle konuşmuyor bile.
Well, considering my CO just placed me in charge of our softball team, yeah. By all means, teach away.
Komutanım beni softbol takımının başına getirdiğine göre hay hay, öğret bakalım.
Excuse me, who's in charge here?
- Affedersiniz, yetkili kişi kim?
My Dad's in a rabbit-worshiping cult called the Hare Club For Men they protect the secret of Easter but before they said what it was they were attacked by ninjas and put me in charge of Snowball.
Babam, Erkekler İçin Tavşan Kulübü isimli, tavşana tapan bir tarikate üye, Paskalya'nın sırrını koruyorlar, ama ne olduğunu öğrenemeden önce nijyalar saldırdı ve Karbeyaz'ın sorumluluğunu bana verdiler.
My father would charge electricity through me,
Onun üfürükten yöntemleriyle çok fazla vakit harcamadım. Çok küçüktüm.
Scratch my nuts and call me shorty, I'm talking to a special agent in charge.
Aman tanrım inanılmaz, yetkili bir özel ajanla konuşuyorum.
He wasn't even in New York,'cause he was off with his girlfriend, leaving me in charge.
New York'ta bile değildi çünkü kız arkadaşıyla izin alıp beni yetkilendirmişti.
It would've killed him to see what a mistake it was leaving me in charge.
Babamın ölmüş olduğuna memnunum. Sorumluluğu bana vermenin nasıl bir hata olduğunu görmek onu öldürürdü.
He put me in charge.
Beni görevlendirdi.
And for all my taciturnity neither your law nor any law in the world is able, justly and rightly, to condemn me, unless you may also lay to my charge either some word or some deed.
Sükunetim için ne sizin kanunlarınız ne de dünyadaki hiçbir kanun bazı sözlerim ve hareketlerim için ceza veremeyeceğiniz gibi, beni adilce ve haklı olarak suçlayamazsınız.
But even in that case, the presumption that silence gives consent precludes the charge against me.
Ama bu durumda sessizlik kuralı, bana yöneltilen suçlamaların geçersiz kılınmasına müsaade eder.
He's putting me in charge of my brother's kiosk.
Beni, abimin büfesinde çalıştıracak.
You were the one in charge hunting me.
Sen beni avlamak için görevlendirildin.
Jersey, scouting locations, but she left me in charge.
Jersey'de. Mekan araştırması yapıyor. İdareyi bana bıraktı.
You promised me this charge would be kept confidential.
Bu suçlamanın sor olarak kalacağına söz vermiştiniz.
Detective in charge tells me you're the landlord.
Yetkili dedektif sizin, evin sahibi olduğunuzu söyledi.
If you keep zapping me with super-charge And I keep running, Maybe we can go back 16 years.
Eğer sen beni süper şarj ile sıçratırsan ve ben koşmaya devam edersem belki de on altı sene önceye gidebiliriz.
Cayuco, charge this for me.
Cayuco, şunu şarj etsene
He put me in charge of his company's non-profit yoghurt fund... which allows me to do a lot of good things for a lot of people.
Beni şirketinin kârsız yoğurt fonunun başına getirdi, bu da birçok insanla birçok güzel şey yapmamı sağlıyor.
Why did you leave me in charge of him?
Neden onu bana emanet ettin?
Why would you leave me in charge of him?
Neden Ethan'ı bana emanet ettin?