Hard right translate Turkish
2,077 parallel translation
Four hard right hands Neary has belted in the last minute.
Ward daha önce Neary kadar güçlü bir dövüşçüyle karşı karşıya gelmemişti.
My aunt's taking it really hard right now, so we're trying not to leave her alone for too long.
Eşi cidden çok zor zamanlar geçiriyor, bu yüzden onu uzun süreliğine yalnız bırakmamaya çalışıyoruz.
Hard right!
Sağa!
You got a hard right and a hairpin.
Milimetrik bir sağ viraj var.
It's hard right now to know where's the right place.
Doğru yerin nerede olduğunu anlamak zor.
I know this is hard right now.
Bu zor bişey biliyorum
Okay then, your people didn't raise you to get in a car with kids you knew were the no-account kind. But, young lady, your mother has it hard right now.
Ailen seni sağlam pabuç olmadığını bildiğin çocuklarla aynı arabaya binmemen gerektiğini bilecek şekilde yetiştirdi.
You gotta cut hard right when you- -
Biraz daha zorlamalı- -
- You're pretty hard right now.
Yeterince sertleşmiş gibisin.
I'd be lying if I didn't say I was a little hard right now.
Şu an azmadım dersem yalan olur.
I'm rock hard right now.
Sikim taş gibi sert şu an.
- It's just lunches are really hard right now.
- Kısacası, bu aralar yemeğe çıkmam zor gibi.
It's not the visceral kind of spike you want in short term holdings so I dispensed with all the hard statistics and I went right to the rumor mill.
Kısa vadeli hisselerde böyle bir artış istenmez. Bu yüzden uzun uzun istatiklerden vazgeçip söylentilere göre hareket etmeye başladım.
I know it's a tittle hard to follow everything that's going on right now.
Tüm bu olan bitenleri takip etmekte zorlandığının farkındayım.
I have spent my life working hard, trying to do the right thing.
Hayatımı hep çok çalışarak doğru olanı yapmaya çalışarak geçirdim.
I'm having a hard enough time with one right now.
Şu an anlamakta gerçekten de zorluk çekiyorum.
I'm hard of hearing in my right ear.
Sağ kulağım ağır işitiyor.
All right, you guys are driving a hard bargain.
Sıkı pazarlıkçı çıktınız.
Right, well, either way that's a pretty hard sell for Top of the Pops, but I'm sure we can sort that out later.
Evet, ama her halükarda bunu Top of the Pops'a satmak zor olacaktır. Ama eminim daha sonra bir şekilde hallederiz.
You were right, Soul Patch is going hard on that bass.
Haklısın. Dudak altı yaması çok iyi bas çalıyor.
This is too hard for me right now.
Bu benim için çok zor şu an.
And I appreciate how hard you're trying not to roll your eyes right now.
Şu an gözlerini devirmemek adına verdiğin savaş için teşekkür ediyorum.
All right, you're having a hard day.
Tamam, zor bir gün geçiriyorsun.
And the other things you care about... husband, children, painting murals... these are hard things, too, right?
Değer verdiğin diğer şeyler ; eşin, çocukların, duvar boyaların bunlar da zor, değil mi?
It appears to be here, at the right parietal, but it's hard to tell.
Burda, sağ çeper kemiği üzerindeymiş gibi görünüyor ama söylemesi zor.
That's why writers work so hard making the details right.
Bu yüzden yazarlar, detaylar doğru olsun diye çok çalışır.
Listen, guys, don't take this too hard, all right? These things just... They never work out well.
Dinleyin, çocuklar, beni yanlış anlamayın ama böyle şeyler pek işe yaramaz.
Sue, I know you're going through a hard time right now, and despite our differences...
Sue, zor bir dönemden geçtiğini biliyorum.
Hard to believe I'm one of them, right?
İnanması çok zor ama ben de onlardan biriyim.
- You worked hard, right?
- Sıkı çalıştın, öyle mi?
I'm just in hard-core study mode for the Invitational right now.
Şimdi Invitational için hazırlanma modunda olmalıyım.
Well, I've been gone for a while and we've been hard-pressed to find just the right financial guy to introduce us to NYC.
Bir süredir ortalıkta yoktum ve bizi New York'a tanıtacak doğru muhasebeci adamı bulmak konusunda baskı altındayız.
Anson, look, I know it's hard to focus right now, but the man who killed your wife, he's gonna be out of the country in a matter of hours if you don't help us.
Anson, şu anda odaklanmanın zor olduğunun farkındayım. Lakin bize yardım etmezsen karını öldüren adam, birkaç saat sonra ülke dışına kaçmış olacak.
Pretty hard for a foreign operative to get close if you're sitting right next to him.
Hemen yanı başında sen oturuyor olursan yabancı bir ajanın ona yaklaşması bayağı zorlaşır.
The base is here, airstrip's right here, satellite uplink is way over here, and the hard asses with the M4s, they're kind of...
Üs burada, pist hemen şurada. Uydu bağlantısı da ta şurada. M4'lü çakallar da her yerdeler.
Yeah, we just arrested another guy that worked in your building, so we just wanted to say no hard feelings, all right?
Binada çalışan başka birini tutukladık, o yüzden aramızda kırgınlık olmasın tamam mı?
Dude, they love us! No hard feelings, right, bro?
Bizi seviyorlar.
It's hard to get the robe up. Right.
- O cübbeyi kaldırmak zor oluyor.
With all this touching business a lot of guys must get a hard on, right?
Tüm bu dokunma olayları erkekleri sertleştiriyor değil mi?
No matter how hard things get, Clark... We Will be there right beside you.
her ne olursa olsun, Clark... biz her zaman senin yanındayız.
Now, this doesn't have to be hard, all right?
Zor yoldan olmasına gerek yok değil mi?
Right out of the garage, would you take it out on the highway, ride it hard, or would you ease into it?
Garajdan çıkarır çıkarmaz direk otobana çıkarıp zorlar mıydın yoksa yavaştan mı alırdın?
So let that be an example to you guys. Hard work, grit, and determination, all right here. Oh, wow.
Bu size bir örnek olsun beyler.
I just see this tree here right in the middle of a hard-to-defend position.
Ki o da bizi saldırıya açık bir noktada alıkoyuyor.
I'm like, "All right, I'm not gonna get hard, fuck it, I'll use the finger."
"Pekala, sertleşemeyeceğim, boş ver, bari parmaklayayım," dedim.
I mean, it's not hard to lure someone who's trying to buy drugs, right?
Yani, uyuşturucu satın almak isteyen birini kandırmak zor olamaz, değil mi?
I know... hard to turn down an invitation like that, right?
Biliyorum... Böyle bir daveti geri çevirmek zor, değil mi?
I feel better with my leg, but unfortunately, this racetrack is very demanding for the shoulder, because it has three hard braking on the right.
Bacağım daha iyi ama maalesef bu pist omzumu zorluyor, çünkü sağda üç sert fren var.
Your hard drive is filthy, all right?
Hard diskin açık saçık şeylerle dolmuş.
Cavalier coming down hard the centre of the track and Daddy Mike is right there.
- Cavalier pistin ortasında sıkı bir atağa kalkıyor. - Hemen yanı başında Daddy Mike var.
People just suck all the coating and are left with the hard peanut or just bite it right away.
Çoğu insan çikolatasını hemen emer ve geriye yalnızca fıstığı kalır ya da hemen çiğneyip yutarlar.
right 138679
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right now 7642
rights 33
righteous 110
righty 73
righteousness 17
righto 145
right back at you 108
right here 3759
right on 537
right there 2847
right behind you 176
right on time 239
right back at ya 34
right foot 41
right as rain 57
right in the middle 29
right on schedule 82
right or wrong 91
right away 1349
right behind you 176
right on time 239
right back at ya 34
right foot 41
right as rain 57
right in the middle 29
right on schedule 82
right or wrong 91
right away 1349