Doesn't mean translate Turkish
13,663 parallel translation
That doesn't mean he can't be, like, brain damaged, or lose his legs.
Bu, beyin hasarı olmadığını veya sakat kalmadığını göstermez.
You know, just because she doesn't love him doesn't mean she's ever gonna love a monster like you.
Sırf onu sevmiyor diye senin gibi bir canavarı sevecek değil.
Doesn't always mean it's a bad marriage.
Bu o evliliğin kötü gittiği anlamına gelmez.
What I mean is... it doesn't show!
Demek istediğim... Görülür bir şey değil!
But it doesn't mean I was involved.
Bu benim işin içinde olduğum anlamına gelmiyor.
I mean, clearly he's involved, but he doesn't actually say it.
Yani belli ki bu işe bulaşmış... ama açıkca bir şey söylememiş.
Just because you never managed to get yourself laid doesn't mean...
Sırf sen başka biriyle yatmasına engel olamadın diye...
Just because we don't carry guns doesn't mean we're not in the SSR.
Silah taşımıyoruz diye SSR'da değiliz anlamına gelmiyor.
Look, just because I saved the day by building this invention doesn't mean this mission won't be dangerous. I might not return.
Bak, sırf bu makineyi icat ederek günü kurtarmam bu görevin tehlikeli olmayacağı anlamına gelmez.
That doesn't mean 20 minutes.
yirmi dakika olarak algılanmasın.
I mean, I just hope, like, I can do it so Susan doesn't think I'm, like, a fuck-up,'cause then she'll never, like, read my spec ever.
yani umarım yapabilirim. Böylece Susan boktan biri olduğumu düşünmez. Yoksa asla benim spec'imi okumayacak.
I mean, I don't want to be the kind of person who doesn't give blowjobs, but if they're not any good...
Sakso çekmeyen bir insan olmak istemiyorum ama bir faydası yoksa...
I mean, he doesn't lose anything by giving us free drinks.
Bize bedava içki vererek hiçbir şey kaybetmedi.
Just because someone is close to you... it doesn't mean that they aren't dangerous.
Birileri sırf size yakın diye... tehlikeli oldukları anlamına gelmez.
Just because you don't find evidence doesn't mean there isn't any.
Hiç kanıt bulamamış olman kanıt yoktur anlamına gelmez.
That doesn't mean that they can hack the CCTVs.
kameraları hackleyebilecekleri anlamına gelmiyor bu.
Just because I'm not drinking myself into a stupor every night doesn't mean I'm not screwed up,
Her gece kör kütük sarhoş olmuyorum diye vicdanımın rahat olduğunu sanma.
That doesn't mean we can start taking...
Önümüze çıkan herkesi -
And just because, like, you're okay with, like, fucking up your life, doesn't mean you can just come in and fuck up my life!
Sen hayatını sikmekten memnunsun diye bu gelip de benim hayatımı sikebileceğin anlamına gelmiyor.
But that doesn't mean he knows about the kids'involvement.
Ama çocukların işe karıştığını bilmiyor olabilir.
Well, look, it's true that Mr. Flaherty isn't coming back, but that doesn't mean we can't remember him.
Bakın, Bay Flaherty'nin geri dönmeyeceği doğru, ama bu, onu hatırlayamayacağımız anlamına gelmez.
Right, it's in it, but that doesn't mean it's a part of it.
Evet, içinde olduğu doğru ama bir parçası değil.
Look... just because he's not cooperating doesn't mean they can't tie you to Pepsum, doesn't mean they can't get you on something else.
Bak o işbirliği yapmıyor diye senin Pepsumla bağlantını bulamayacak değiller. Senin bir açığını bulmalarına engel değil.
Just because I trust you doesn't mean I think you're right.
Sana güveniyorum diye haklı olduğunu düşünecek değilim.
But just because you're not looking at something doesn't mean it's not there.
Ama bir şeye bakmaman orada olmadığı anlamına gelmez.
But just because it doesn't last... doesn't mean it isn't love.
Ama sırf son diye bu aşık olmadığı anlamına gelmiyor.
It doesn't mean I have to fucking like it.
Hoşuna gitmek zorunda değil.
It doesn't mean he's not a wacko.
Bu onun bir tuhaf olmadığı anlamına gelmez.
Just because we live together doesn't mean we have to talk.
Sırf birlikte yaşıyoruz diye konuşmak zorunda değiliz.
Well, just because you got yourself knocked up doesn't mean you should have special privileges over the other students who managed to keep it in their pants.
Sırf hamile kaldın diye pantolonlarını kontrol edebilen öğrencilerden farklı bir ayrıcalığın olmayacak.
What do you mean, "doesn't stop"?
Ne demek dahası da var?
Uh, when I got fired... from the Capitol Police... I mean, I know it doesn't compare, but... I felt pretty bad.
Emniyet'ten kovulduğum zaman yani kıyaslanamaz biliyorum ama çok kötü hissetmiştim.
Like in "Terminator," if John Connor's alive and able to send his friend back in time to save his mom to make sure he's born, doesn't that mean he doesn't have to?
Terminatör deki gibi. John Connor hayattaysa ve doğumunu kesinleştirmek için annesini korusunlar diye arkadaşlarını gönderiyorsa bu kendisi yapamıyor mu demek oluyor?
And just because you don't remember or know for sure whether you killed that girl or not, that doesn't mean you did it either.
Ve o kızı öldürdüğünü hatırlamıyorsan ya da emin değilsen, bu onu öldürdüğün anlamına da gelmez.
Just'cause you're depressed doesn't mean you pick up a weapon.
Depresyona girmen, eline silah almanı gerektirmiyor.
It doesn't mean anything!
Bunun hiçbir anlamı yok!
- But it doesn't mean...
- Ama bunun anlamı...
I understand that, but just because you're seeing Governor Julian doesn't - mean that you can be protected.
Bunu anladım, ama Vali Julian ile görüştün diye güvende olacağın anlamına gelmiyor.
But that doesn't mean we don't work together.
Fakat bu birlikte çalışmadığımız anlamına gelmiyor..
You know, planting a flag on the Moon doesn't mean that you own it.
Aya bayrak asmak artık onun sahibi olduğun anlamına gelmiyor, biliyorsun.
It doesn't have to mean anything.
Bir anlamı olması gerekmiyor!
Things happened, the Nevins case, but that doesn't mean we have to throw away everything we worked so hard to build.
Nevins davasında bir şeyler oldu ama bu herşeyi kenara atmak için bir sebep olmamalı.
Doesn't mean I don't find your unwavering optimism... enjoyable.
Bu sarsılmaz iyimserliğinden keyif almadığım anlamına gelmiyor tabii ki.
I had Dani, I mean Daniel, he doesn't like Dani, when I was nearly 40.
Dani'yi doğurdumda, yani Daniel'ı, Dani dememden hiç hoşlanmaz kırkıma merdiven dayamıştım.
That doesn't mean he was lying.
Bu yalan söylediği anlamına gelmez.
Just because there are rules to taking power doesn't mean she plans to follow them.
Gücünü geri almak için bir kuralın olması bu kurala uyacağı anlamına gelmez. Evet.
Just because you're not going to jail, doesn't mean you're not grounded for eternity.
Hapise gitmeyeceğiniz sonsuza dek kurtulduğun anlamına gelmez.
Doesn't mean you can do it.
Ama yapabileceğin anlamına gelmez.
Magnetic disturbances and a few pixelated photos doesn't mean that you can use a ham radio to communicate across a supernatural barrier.
Manyetik bozukluklar ve birkaç pikselli fotoğraflar senin eski bir amatör radyo ile doğaüstü bir bariyer üstünden iletişim kurabileceğin anlamına gelmez.
Okay, this may sound crazy cynical but if Byron and Ella do get remarried doesn't that mean she wouldn't have to testify against him?
Kulağa çok kuşkucu gelebilir ama Byron ve Ella gerçekten yeniden evlenirlerse ona karşı tanıklık etmesi gerekmeyeceği anlamına gelmez mi?
I mean, it doesn't really get harder than this.
Demek istediğim, işler bundan daha fazla kızışmayacak.
doesn't mean anything 60
mean 565
means 817
meanwhile 1776
meaning 1068
meant 63
meantime 222
mean machine 26
meaningless 41
means a lot to me 20
mean 565
means 817
meanwhile 1776
meaning 1068
meant 63
meantime 222
mean machine 26
meaningless 41
means a lot to me 20
meaningful 21
meaning what 376
means a lot 21
means no 19
meant to be 24
meaning me 22
meaning you 22
mean anything to you 97
mean it 34
doesn't exist 45
meaning what 376
means a lot 21
means no 19
meant to be 24
meaning me 22
meaning you 22
mean anything to you 97
mean it 34
doesn't exist 45
doesn 24
doesn't 81
doesn't say 23
doesn't make sense 138
doesn't matter 1572
doesn't matter to me 33
doesn't she 320
doesn't work 73
doesn't ring a bell 98
doesn't look like it 59
doesn't 81
doesn't say 23
doesn't make sense 138
doesn't matter 1572
doesn't matter to me 33
doesn't she 320
doesn't work 73
doesn't ring a bell 98
doesn't look like it 59