English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Down on the ground

Down on the ground translate Turkish

1,076 parallel translation
And I was so scared of being left behind that I... I laid my best friend down on the ground and told him to go with God.
Bense arkada bırakılmaktan o kadar korkuyordum ki... en iyi dostumu yerde bıraktım ve onu Tanrıya emanet ettim.
Everybody down on the ground, and no one will be hurt!
Kimse kıpırdamasın, hiçbir şeye dokunmayın, kıpırdamazsanız size bir şey olmaz!
Now, get down on the ground. Face down.
Yüzükoyun yere yat.
And then... he would lay down on the ground next to the piano... with his ear pressed to the floor.
Sonra da piyanonun önünde yere yatarak kulağını döşemeye yapıştırırmış.
Get a man down on the ground with no probable cause.
Ortada bir şey yokken bir adama diz çöktürmenin hesabını verirsiniz.
I want you to lie face down on the ground.
Yüzüstü yere uzanmanı istiyorum.
Get down on the ground, sir.
Yere yatın bayım.
I mean, Gary was down on the ground, and David just kept on kicking him, and kicking him so hard!
Zavallı Gary yerde yatıyordu ve o durmadan onu tekmeliyordu.
Keep down on the ground!
Yere yatın!
Everybody down! Down on the ground!
Herkes yere yatsın!
- Drop your weapons and get down on the ground!
- Silahlarınızı bırakın ve yere yatın!
Back down on the ground to Illinois?
Illinois dönemk için sözünden döndüren sebep ne?
- Get down on the ground.
- Yere yat.
- Told him to get down on the ground?
- Evet. Yere yatmasını söylediniz.
Then he made me get down on the ground.
Sonra beni yere yatırdı.
Get down on the ground!
Yere yatın.
I'd be down on the ground looking up at my body, no head, just walking around bumping into everything.
Kafamın yerden vücuduma baktığını görürdüm. Ortalıkta yürüyüp her şeye çarpan bir vücut.
Get down on the ground and put your hands behind your head.
Hemen yere yat ve ellerini başının arkasına koy.
But I'm willing to bet... I'd even lay money... that never in your life have you walked into a strip joint, walked up on the stage, grabbed the dancer, threw her down on the ground and fucked her brains out, in front of everybody.
hatta ortaya para bile koyarım... hayatın boyunca hiç bir striptiz klübüne gidip, sahneye çıkıp, bir dansçıyı tutup, herkesin önünde onu becermemişsindir.
Drop the weapons and get down on the ground.
Silahlarınızı bırakıp yere uzanın.
Get down on the ground.
- Tamam, iyi. Yere yat.
Lay down on the ground, sweetie. You're under arrest.
Hemen yere yat, tatlım, tutuklusun.
Get him down on the ground. Putyour hands behindyour back!
Yere yatırın!
Off the Throne Sled, Rygel, and face down on the ground.
Kızaklı tahttan in Rygel ve yüzükoyun yere yat.
- Everybody, down on the ground, now!
- Herkes yere yatsın. Hemen!
'He threw her down on the ground.
Kızı yere attı.
Lie down on the ground. Keep your hands out. Lay down on your belly there.
Ellerini açık tut ve yüzükoyun yat.
Down on the ground!
Yere yatın!
And then I get him, and I fucking jump on him... and I pounce on his ass, and I get him down on the ground.
Sonunda onu yakaladım, ve üzerine zıpladım... kıçına doğru atlayıp, onu yere serdim.
Everybody down on the ground.
Herkes yere yatsın.
All prisoners down on the ground, now!
Bütün mahkumlar yere yatsın!
Get down on the ground or you will be fired upon.
İnin yoksa vurulacaksınız!
Get down on the ground and cover your mouth, okay?
Yere çömel ve ağzını ört, tamam mı?
"Get down on the ground with your hands behind your head."
Gelecek ay boyunca cezalı olacaksınız!
He falls out of the pod, down on the ground, dead.
Hücresinden çıktı, yere yığıldı ve öldü.
Down on the ground!
Yere yat! Derhal.
Iraqi ground troops on the ridge above kept them completely pinned down.
Dağ yamacındaki Iraklı yer askerleri onları, yerleri tamamıyla saptanmış halde tuttu.
Down here on the ground
Hâlâ buradayız
- Get down on the ground!
- Yere yatın!
When they find out who's dead on the ground down there, there's gonna be no question whose apartment he was pulled out of.
Burada ölü yatanın kim olduğunu bulduklarında, kimin dairesinden ayrıldığı konusunda akıllarda hiçbir soru olmayacak.
Down on the fucking ground!
Kımıldama!
The ground was very muddy and on the vines we were sliding down, helping each other down.
Yer bayağı çamurluydu ve dallara tutunup birbirimize yardım ederek iniyorduk.
- Put the gun down! - On the ground right now!
Silahı bırak!
- Now put it on the ground! - Put the gun down!
Yere koyun!
On the second take, he does the flip and lands in the right position on the hood, but when he rolls down to the ground, he lands too close to the camera, so he's obscuring the final shot.
İkinci çekimde, o döner ve doğru pozisyonda kalır, fakat yere doğru yuvarlanırken, kameraya çok fazla yaklaşır, yani sonu berbat edebilir.
I'll be laughing at you, because the last thing I'll think ofis you on Nebari Prime for another 100 cycles, being ground back down into nothing!
Ben sana güleceğim çünkü aklımdan geçen son şey Nebari gezegeninde 100 yıl daha geçirecek olduğun gerçeği. Yine hiç bir şey olacağın yer.
- On the ground, White! Get down.
Yere yat White, yat!
So I'm walkin'down Hollywood Boulevard checkin'out the stars on the ground, y'know, Clint Eastwood, Rock Hudson no people of race, not one fucking... I could not find people of race anywhere!
İşte Hollywood Bulvarında yürüyorum yerdeki yıldızları arıyorum, bilirsin, Clint Eastwood, Rock Hudson... aradıklarımızdan lanet olası hiçbir iz yok, hiçbir yerde!
Anyway, so I look down, and there he is, on the ground, cowering.
Neyse, sonra baktım oracıkta yerde çökmüş duruyor.
- Get down! - All inmates remain on the ground- - - Aguilar, get down!
Bütün mahkumlar yüzükoyun yere yatsın.
They scrape their horns on the ground until one of them backs down and leaves the area to the victor.
Onlar boynuzlarıyla yeri kazıyorlar, onlardan biri arkasını dönüp kaçınca zafer de diğerinin olacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]