English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Down in one

Down in one translate Turkish

1,677 parallel translation
The baker said it would feed 16, but I am going to take this Mama Jama down in one sitting!
Fırıncı 16 kişiye yeter dedi, ama ben bu yavruyu bir oturuşta mideye indireceğim!
Warning, engines will shut down in one second.
Uyarı, motorlar bir saniye sonra duracak.
If you think that you can hunker down in one area, you're wrong.
Belirli bir yerde kök salabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
One-Niners are clamped down. They wanna settle this in-house.
One-Niner'lar işi aralarında halletmek istiyorlar.
Sayid's in one of those backyards down there. I'll go get him.
Sayid şu aşağıdaki arka bahçelerden birinde. Gidip onu bulacağım.
Let's try it like in the movies, that dude is down with one kick.
Haydi filmlerdeki gibi yapmayı deneyelim, bu lavuk bir tekmede yeri boylasın.
You finally get the nerve up, pick one you like, call her over, she gets in... next thing you know, you're down on the pavement, cuffed,'cause she's an undercover cop, but luckily,
Sonunda tüm cesaretini toplayıp, bir seçim yapıp çağırıyorsun, o da geliyor... sonrasında ise kendini kaldırımda, kelepçeli olarak yatıyor buluyorsun... çünkü seçtiğin bir gizli polis çıkıyor, ama şansına,
You already left one white boy down in my basement while you off gallivanting and shit.
Etrafta fink atmaya giderken birini zaten bodrumda bıraktın.
Okay, first order of business to come out of this office is a citywide Gay Rights Ordinance, just like the one that Anita shot down in Dade County.
Tamam bu ofisten çıkacak ilk büyük işimiz Eşcinsel Hakları Yönetmeliği olacak tıpkı Anita'nın Dade İlçesi'nde yürürlükten kaldırdığı gibi.
The crowd has settled down and we go to the stage... for what promises to be... one of the most unique moments in American political history.
Kalabalık yerini aldı. Ve biz de Amerikan siyasi tarihinin en önemli olayı için sahnedeki yerimizi alıyoruz.
I bet you didn't write one word down in that little notebook Prosky gave us.
Bahse girerim, Prosky'nin bize verdiği küçük not defterine tek bir kelime yazmamışsındır.
On a Sunday night, when no one happened to be in Len's club, the Macomba mysteriously burned down.
Bir pazar gecesi Len'in kulübü boşken Macomba gizemli bir şekilde yanıp kül oldu.
Then bringing the arms down in front.
Sonra kolları öne getirin.
And then, you know, the killer in the basement the one who's completely my responsibility hell, let's just let him live down there.
Ve bir de mahzendeki katil var tamamen benim sorumlulugum olan kisi birakalim orada yasasin.
Something went down at the last school she was in but no one knows what it is.
Eski okulunda bir olay olmuş ama kimse ne olduğunu bilmiyor.
The one man in my life who hasn't let me down.
Beni hayal kırıklığına uğratmayan hayatımdaki tek erkek.
That is why I put down together a student with a bad grade... next to one with a good grade in my class.
Bu yüzden derslerimde notu kötü olan bir öğrenciyi, notu daha iyi olan bir öğrencinin yanına oturtmuşumdur.
He would like to sit down with you in one hour to discuss the rescheduled news conference.
Yeniden ayarlanan basın toplantısı için sizinle bir saat içinde görüşmekten memnun olacak.
Was it the same one that got that security guard down in Mason?
Mason'daki güvenlik görevlisinin basina gelenle ayni sekilde mi?
But one day someone force me to think about this. That how much I become down to move up in my life. So!
Ama sonra bir gün, Birisi bana... yaşamın ötesinde hareket etmek için...
Ifyou were to, you know... try to drive across one of the circles... you would very, you know, gently go in and travel down... to a location that's a few hundred feet lower... than the surface you came up from... and then rise back up.
Eğer dairelerden birinin üzerinden sürmeyi denerseniz yavaşça içine girersiniz ve geldiğiniz yüzeyden onlarca metre aşağıdaki bir yere yolculuk yapar sonra yeniden yukarı çıkarsınız.
Get down, we are going in the other one
Aşağı in, biz diğeriyle gideceğiz.
But you can't put one on a war veteran that was cut down in his prime.
Ama zaten ilkinden kurtulmuş bir savaş gazisine takamazsın.
We broke into the Sydney Harbour Bridge pylon one night, carried all this equipment in, put a tightrope up, disappeared in the morning and then sat down on the street... and watched Philippe walk backwards and forwards.
Bir gece Sidney Liman Köprüsü'nün işaret kulesini basmıştık tüm ekipmanları içeri taşımış, gergin bir ip kurmuştuk sabah olduğunda da kaybolmuş ve ardından sokağa oturmuştuk ve Philippe'in bir ileri bir geri gidişini izlemiştik.
I WILL HUNT DOWN THE TRAITORS IN MY MIDST... ONE BY ONE.
Koynumdaki hainleri avlayacağım... bir bir.
One's for an address down in the warehouse district.
Birinde sanayi bölgesinden bir adres var.
And then I can... bury myself in the one non-down pillow they issued meand I can cry myself to sleep.
Ve kendimi bana verdikleri yastığa gömüp uyuyana kadar ağlayabilirim.
He had to lie down on the ground in rows, and chose one that will live and two who will die.
Onları sıralar halinde yere yatırdı. Ve bir sıranın yaşamasına, ikisinin ölmesine karar verdi.
She ended up in one of them houses what's got 50 to the room till the whole place burnt down.
İçlerine elli kişiyi birden tıktıkları o evlerden birine düşmüş. Ta ki bütün ev yanıp kül olana kadar.
One makes bolted down and a flooded in water. This is lockdown.
O zaman yüzen soğtucuyu hemen durdur, toplu kapatma yapıyoruz.
And however they dress it, in the end, the whys and the wherefores come down to one thing.
Uslu dur, oğlum. Onu öyle tut, Pat, onu öyle tut.
If 20 years in the business has taught me one sure thing it's that people let you down in the end.
Bu işte 20 yıl bana bir şey öğretti ; İnsanlar eninde sonunda seni yüzüstü bırakır.
- In the spring, I will go out and spray one pass of Roundup to burn down the weeds that are growing in the early spring.
John Hoffman, Amerika Soya Fasulyesi Derneği Başkan Yardımcısı. - Bu ilkbahar gidip bir doz Roundup sıkacağım... John Hoffman, Amerika Soya Fasulyesi Derneği Başkan Yardımcısı.
" Just down off your back, let's get all this hazmat all in one place.
... sırtından aşağı doğru... Atıkları bir yere toplayalım.
I suppose we could try to distill Magic's cash down to its... most highly concentrated level and try it on one of them.
Sanırım Magic'in parasını en konsantre haline damıtmalı ve onlardan birinde denemeliyiz.
The package will be in one of the drawers, the third one down.
Paket çekmecelerden birinde, alttan üçüncü.
I'll tell you what that was, dumbo, that's those two-for-one lagers you get down the offy'cause you fancy that little man in there with the goatee!
Nedenini söyleyeyim sana ahmak. Şu içki dükkanındaki keçi sakallı, tıfıl adamdan..... hoşlandığın için, gidip gidip aldığın biraları yuvarlamandan kaynaklanıyor.
Put me down for one pitchfork in the belly!
Karnıma bir yaba geçirmen yeterli!
He runs through the secondary, puts his shoulder down, and Riggins has smashed his way through the secondary and the Dillon Panthers are in the red zone, play one.
He runs through the secondary, puts his shoulder down, and Riggins has smashed his way through the secondary and the Dillon Panthers are in the red zone, play one.
What this entire election really boils down to is who you want planning your prom, and one thing I can tell you is that nobody here is getting laid if you let Jenny here have our prom in the gym, okay?
Bütün bu seçim olayının temelinde, kimin mezuniyet gecesini planlayacağı yatıyor ve bu konuda söyleyebileceğim tek şey eğer Jenny mezuniyet gecesini spor salonunda yaparsa, kimsenin kafayı bulamayacağı, tamam mı?
Each year, millions of tons of cargo travel up and down the river, making this one of the busiest waterways in the world.
Her yıl milyonlarca ton kargo gemisi bu nehir boyunca gider gelir. Burası dünyanın en yoğun trafiğine sahip nehridir.
But we'll get one down here in the morning.
Ama onu buraya sabah getireceğiz.
Right now... in there... no one's ever made fun of him, turned him down for a date.
Şu anda... burada... Kimse onunla dalga geçmedi randevu teklifini geri çevirmedi.
One down from your personal favorite, "Thou shalt not kill."
Favorin olan, "Öldürmeyeceksin" in bir altında.
The normal procedure would be to leave crew members awake so that they could monitor the pods and bring the others out when it's time, but since they all went in, there'd be some kind of an automatic or timed shut-down protocol, but I can't find one.
Normal işletim yöntemi mürettebattan birkaçının uyanık kalmasıdır, böylece kapsülleri gözlerler ve zamanı gelince diğerlerini uyandırırlar, ama hepsi uyuduğuna göre bir çeşit otomatik veya zamanlı uyandırma sistemi olduğunu düşündüm, ama öyle bir şey bulamadım.
One : coming in. Two : sitting down.
Bir, içeri girdin.
I've narrowed it down to that guy, one in Korea and one in Oregon, Curtis Green.
Seçenekleri daralttım,... biri Korede ve diğeri Oregon'da Curtis Green'de.
Our techs put it between one and two liters of blood in that box, so something bad happened down there. I mean, we're sure she was in here?
Adamlarımız birle iki litre arası kan doldurdu, aşağıda çok kötü bir şey olmuş.
I'm gonna keep my roshambo strategies to myself, just in case I have to throw down with one of you guys someday.
Günün birinde sizinle tepişmem gerekirse diye.
It is one thing to turn the other cheek, but to lie down in the ground like a snake and crawl toward the seat of power... in abject surrender, well, that is quite another thing, sir.
Diğer yanağını çevirmek bir şey, fakat yerde yılan gibi uzanarak gücün koltuğuna sokulup onursuzca teslim olmak, işte bu apayrı bir şeydir, bayım.
You step one foot in this house, and I swear to God I will kill her and I will take you down.
Evime bir adım dahi atarsanız, Tanrı şahit önce onu öldürür sonra sizi öldürürüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]