Down to translate Turkish
89,748 parallel translation
This is the biggest Frost Fair in decades, and that's down to you. Don't sell yourself short.
Mütevaziliği bırak.
Sansomic has pulled us down to negative 2.3 %.
Sansomic yüzünden % - 2,3'lere kadar geriledik.
Probably should get back down to the bar. They're about to seat us.
Hemen içeri geçsem iyi olacak yerimiz ayarlanmak üzeredir.
But for that to be true... Light would have to speed up or slow down to keep the clocks synchronized.
– Ama bunun doğru olması için saatleri senkronize hâlde tutmak için ışığın hızlanması veya yavaşlaması gerekir.
All right, we're definitely gonna be having some wine,'cause it's not every day we get Liz down to Pasta Buongiorno.
Tamam, kesinlikle biraz şarap alacağız. Liz, Pasta Buongiorno'ya her gün gelmiyor sonuçta.
Perhaps we could get down to the business at hand.
Sanırım işimize başlayabiliriz.
Z, help her down to the Poo.
Z, helaya götürmesine yardım et.
Maybe even walking theyselves right down to Juarez.
Meksika'ya bile kaçabilirler.
Well, it looks like I am down to 3 %, and I did not bring my charger.
Şarjım yüzde üçe düşmüş, şarj cihazım da yanımda değil. O yüzden...
When the Vikings invaded, they used to pull their longboats out of the water, turn them upside down and live in them as houses until they'd pillaged and looted enough to build new ones.
Vikingler işgal ettiğinde, onların longboats çekmeyi kullanılan Suyun, onları baş aşağı çevirin ve evler gibi onlara yaşamak onlar talan ve yağmalanmış etmişti kadar yeterince yenilerini inşa etmek.
But we're not going to be completely defenceless down there, though?
Ama aşağıda tamamıyla savunmasız olmayacağız, değil mi?
Are we just going to leave her down there?
Onu öylece aşağıda mı bırakacağız?
I appear to slow down.
Sanki ben yavaşlıyorum gibi.
You are allowed to have a down quarter.
İlkçeyrekte düşüş olması dünyanın sonu değil.
You didn't have to walk down here to see if I knew where Wags was, boyo.
Wags'ın nerede olduğunu bilip bilmediğimi öğrenmek için buraya gelmene gerek yoktu.
I'll push for a suspension if that's what it takes to sit him down.
Konuşturmak için gerekirse mevkisini askıya aldırırız.
Mandy sent me down here to see if you want to, like, come upstairs and talk or something.
Beni Mandy aşağı gönderdi ve yukarı gelip konuşmak ister misin diye soruyor.
But at least the child and I won't have you to let us down.
Fakat en azından bizi hayal kırıklığına uğratmak için ortalarda olmayacaksın.
I mean, we need to know how it's going down.
Nasıl olacağını bilmek istiyoruz.
That's a good idea'cause I like to sit down when I get [bleep].
Güzel fikir. Çünkü sikildiğimde oturmayı severim.
Ah, I'm-I'm trying to cut down on the butt blasting. Uh, can I just get, like, a... maybe a fish taco and a bottle of water?
Göt çıkaran sosu bırakmaya çalışıyorum da balıklı tacoyla bir şişe su alsam olur mu?
We deserved to be put down.
Öldürülmeyi hak ediyoruz.
I'll tell him to turn it down.
Kapatmasını söylerim.
And tell him to turn that music down!
Ona söyle şu müziği kapatsın!
I will kick down the Home Secretary's door if I have to.
Mecbur kalırsam Ulusal Güvenliğin kapısını kırarım.
I can try to track her down.
Onu takip etmeyi deneyeceğim.
Kept trying to get me to fly down.
Beni de sürekli yanına aldırmaya çalışırdı.
It's been used for centuries by the followers of the Dalai Lama to track down the inheritor of his role and responsibilities.
Yüzyıllardır Dalay Lama'nın müritleri tarafından onun rol ve sorumluluklarının vârisleri için kullanılmıştı.
How about you run along back to that district of yours and start crowing about all the jobs that our partnership is gonna create, and then, how about you get down on your knees and pray that what my people dig up out of the ground
Sen o bölgene gidip ortaklığımızın eseri olacak tüm o işleri bülbül gibi şakımaya ne dersin? ... ve sonra, dizlerinin üzerine çöküp adamlarımın yerin dibinden kazıp çıkaracağı şeyin senin bedenin olmaması için dua etmeye ne dersin?
It turns out the ritual wasn't used to track down the next Dalai Lama, but rather to reveal who would next bear the mantle of his responsibility.
Bir sonraki Dalai Lama'yı izlemek için ritüel kullanılmadığı ortaya çıktı, ama daha ziyade onun sorumluluklarını yeni üstlenecek kişiyi açığa çıkarıyor.
Now, tell the nice man you didn't mean to put the shampoo bottles down your underpants. " Yeah.
Nazik amcaya söyle, şampuanı külotunun içine isteyerek koymadın. " Evet.
Next step is we'll sit down, talk about your skills, and figure out how you can best contribute to your community.
Bundan sonra oturup becerilerini konuşacağız ve topluma en iyi nasıl katkıda bulunabileceğini çözeceğiz.
Four down, six to go.
Dördü bitti, altısı kaldı.
I woke the sleeping giant, and now he's come down the beanstalk to stomp all over the village, the village being prison.
Uyuyan devi uyandırdım. Fasulye sapından inip köyü bastı. Köy dediğim, cezaevi.
Yeah, and using a steady flow of name-calling - to tear down their self-worth. - Hmm.
Ve hakaretlerle öz güvenlerini yıkmak için.
I think crazy is just a word people invented to keep the extra-interesting people down.
Bence deli kelimesi, çok ilginç insanların moralini bozmak için uydurulmuş bir kelime.
They're just trying to sand down your edges, make you all the same shade.
Sadece ilginç yanlarını törpüleyip seni aynı renge dönüştürmeye çalışıyorlar.
Just once we start down these... these paths, it's really hard to get off of it. You know?
Bu yola girdikten sonra çıkmak çok zor.
We got important business to take care of, and it's two o'clock in the goddamn morning, so sit down!
Halletmemiz gereken önemli işler var ve saat sabahın ikisi, oturun aşağı!
I think you need to go lie down.
Bence uzansan iyi olur.
Let's get him down into the pool so we have room to work, just in case.
Havuza koyalım, çalışacak alanımız olsun. Her ihtimale karşı.
Suzanne, I'm gonna need you to calm down, all right?
Lütfen sakin ol.
Suzanne is freaking the fuck out and we can't get her to calm down.
Suzanne kafayı yiyor. Onu sakinleştiremiyoruz.
They're here to take him down.
Onu götürmeye geldiler.
Red, I think it is time for you to sit down and just chill the fuck out!
Kızıl, bence artık senin oturup sakinleşmenin vakti geldi!
No, down there, if you're super cute, you don't have to do crime.
Hayır canım, orada güzelsen suç işlemek zorunda kalmıyorsun.
I've been trying to track down this missing subject profile that was commissioned about 20 years ago.
Ne oldu? 20 yıl kadar önce yazılan kayıp bir profili bulmaya çalışıyorum.
Clara and I are gonna try to track down this Carmela Tafani and find out exactly why Rossi's profile never saw the light of day.
Clara ve ben de Carmela Tafani'yi bulup Rossi'nin profilini niye gizlediğini öğrenmeye çalışacağız.
She should be standing right next to us when we walk them down that hall to book them.
Onları o koridordan geçirip tutuklamaya götürürken burada olmalı.
We need to lock down this city and search everyone.
Bu şehri kapatmamız gerekiyor. Ve arama herkes.
So we don't want to look like we're shoving an armed unit of National Guards down Jim Matthews'throat, right?
Ulusal Muhafızları Jim Matthews'a dayatıyormuşuz gibi görünmek istemeyiz.
down to business 31
tomas 217
touche 95
toto 177
toes 106
to infinity and beyond 21
toma 39
tomo 54
today is my birthday 30
today 4533
tomas 217
touche 95
toto 177
toes 106
to infinity and beyond 21
toma 39
tomo 54
today is my birthday 30
today 4533