Drop everything translate Turkish
438 parallel translation
Isn't that just like Charles to drop everything and go to the aid of...
Bu tam da Charles'ın yapacağı bir iş herşeyi bırakıp birilerinin yardımına...
Maybe so, but just the same, if you hear the bell ringing at the fort or the cannon go off, you drop everything and come running.
Belki, ama eğer Kale'nin çanlarının çaldığını duyarsanız ya da topun patladığını, herşeyi bırakıp buraya koşacaksınız.
Drop everything else.
Her şeyi bırak.
At the first sign of difficulty, they say the priesthood isn't what they expected and drop everything.
İlk sorun emaresinde, papazlığın umdukları şey olmadığını söylerler ve her şeyi bırakırlar.
I will not drop everything, I assure you.
Ben bırakmayacağım, sizi temin ederim.
- Otherwise I'll drop everything
- Yoksa bırakır giderim.
I can drop everything and be up in ten minutes.
İşimi bırakıp 10 dakikaya orada olabilirim.
I'd drop everything else in a flash.
Her şeyi bir anda terk edebilirim.
Believe me, darling, if other people weren't involved, I'd drop everything.
İnan bana, sevgilim, başkaları olmasaydı, her şeyi bırakırdım.
Drop everything else.
Başka işle ilgilenme.
- They just drop everything, honey.
- Hepsine boş veriyorlar, tatlım.
Ι'ΙΙ drop everything for you. "
Her şeyi bırakıp gelirim. "
I'm supposed to drop everything no matter where I am.
Nerede olursam olayım, her şeyi bırakmam gerekecek.
Eddie, I want you to drop everything and concentrate on Zephyr.
Eddie, her şeyi bırakıp Zephyr üzerine yoğunlaşmanı istiyorum.
Because if you don't drop everything I will kill her!
Bu işin peşini bırakmazsanız onu da öldüreceğim!
Tell everyone to drop everything and get outside.
Herkese her şeyi bırakıp dışarı çıkmalarını söyle.
When I am absolutely too exhausted to go on I drop everything and rush over here to forget myself in this work for an hour or two.
Yorgunluktan tamamen bitip tükendiğim zaman her şeyi bırakıp buraya koşarım ve kendimi unutup bir iki saat bu iş üzerinde çalışırım.
David, you must understand I can't just drop everything!
David, anlamalısın. Her şeyi bir anda kestirip atamam.
I can't just drop everything.
Herşeyi öylece yüzüstü bırakamam.
And I imagined you'd drop everything and we'd go off together.
Senin her şeyi bırakıp, benimle geleceğini hayal ettim.
You can't ask me to drop everything I've been working for and give up all my ambitions, because your plans have changed.
Sirf sen planlarini degistirdin diye, benden aynisini isteyemezsin. Gercekci ol.
After you've made enough of it, you drop everything go free and go back to being a respectable and proper person.
Yeterince kazandıktan sonra, Her şeyi bırakıp... özgür olup, düzgün ve saygıdeğer hayata geri dönersin.
They'll drop everything?
Her şeyi bırakıp gelirler mi?
You just expect me to drop everything and follow you!
Her şeyi bırakıp seni takip etmemi bekliyorsun.
Sometimes, I just want to drop everything.
Bazen her şeyi öylece bırakayım diyorum.
Are you going to drop everything?
Her şeyden vazgeçiyorsun demek?
People don't drop everything and sail away to Bora Bora.
İnsanlar her şeyi geride bırakıp Bora Bora'ya yelken açmaz.
Bloody locals have got to drop everything and go looking for them.
Lanet olasıca yerliler işi gücü bırakıp, bunların peşlerine düşmeleri lazım.
Mary Anne, I can't just drop everything here, and come home to kill a few snails.
Bak, Miriam, burada her şeyi bırakıp gelemem. Bir çift sümüklü böcek öldürmek için eve gelemem.
You think I'm just gonna drop everything?
Her şeyi bırakacağımı mı sanıyorsun?
You just want me to drop everything now and just trust you?
Şimdi her şeyi bırakmamı ve sadece sana güvenmemi mi bekliyorsun?
So we drop everything?
İşi yarım mı bırakacağız?
I will not drop everything and go to a place no one's ever heard of.
Herşeyi bırakıp kimsenin duymadığı bir yere gidecek değilim.
There's a guy on a P.A. Can you drop everything but him?
İstasyonda birisi var. Onun dışındakileri ayıklayabilir misin?
You refuse to tell me why, then you order me your boss, I might add to drop everything and meet you at George's place.
Nedeni : Hiç. Sonra bana emir veriyorsun bana, patronuna her şeyi bırakıp, Washington'a gelmemi istiyorsun.
I'll drop by once in a while to see if everything's okay.
Arada bir her şeyin yolunda olduğunu görmek için uğrarım.
You and your outfit must drop everything for it.
Sen ve ekibin sadece bu işle ilgileneceksiniz.
Everything I have for a drop of water.
Bir damla su için herşeyimi veririm.
Between my property, and everything south, there won't be a bush, a blade of grass, or a drop of water.
Güneyle, aramızdaki yerlerde, bir çalı, kesilecek ot, bir damla su olmayacak.
When a girl lives with a guy, she lets everything drop.
Bir kız biriyle yaşamaya başlayınca her şeyden vazgeçiyor.
Everything was so arranged that he swallowed every drop of my piss
Herşey öylesine ayarlanmıştı ki sidiğimi her bir damlasına kadar yuttu.
Just drop everything? Wednesday was always a slow
Çarşamba geceleri ölümcüldür.
Drop everything to work
Hepsini çalıştır.
Everything bad you say about Henri and that I already tell myself, won't make me drop him.
Henri hakkında söylediğin tüm kötü şeyler... hatta benim kendime söylediklerim de beni onda vazgeçirmeyecek.
You've hinged everything on a piece of evidence obtained in a shaky search... and now you drop it in my lap.
Her şeyi, muammalı bir aramayla elde edilen bir delile dayandırdınız. Topu bana atıyorsunuz.
We had everything in the world drop out.
Her şey birden alt üst oldu.
He drinks everything but a drop, then puts it back.
Dibinde bir damla bırakıp, geri koyuyor.
And that, at the drop of a hat, they could lose everything, man - just like that.
İnsan bir anda her şeyini kaybedebilir. Bir anda.
Just bring the Raven X - 111 to the drop site at midnight and I promise you'll get everything that's coming to you. You see?
Bu gece yarısı Kuzgun X - 111'i getir istediğin her şeyi alacaksın.
Before long, the temperatures will drop to below freezing and then all the wildlife of Antartica will be engaged in a desperate race to complete breeding before the ice closes everything down.
Çok geçmeden sıcaklıklar donma sınırının altına düşecek ve buz herşeyi esareti altına almadan önce Antarktika'daki tüm yabanıl yaşam üreme dönemlerini tamamlama çabası içine girecek.
Do the same thing you do every Sunday, go to church, drop the cash at Olivia's, do everything like on Sunday.
Her Pazar yaptığın şeyi yap, kiliseye git. Olivia'nın yerine para bırak, her şeyi Pazar günü gibi yap.
everything is fine 327
everything 4202
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything is good 35
everything will be alright 53
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything 4202
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything is good 35
everything will be alright 53
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everything is ok 38
everything is great 31
everything is alright 24
everything is okay 87
everything is gonna be okay 39
everything ok 306
everything good 79
everything's fine 1373
everything is connected 30
everything is ok 38
everything is great 31
everything is alright 24
everything is okay 87
everything is gonna be okay 39
everything ok 306
everything good 79
everything's fine 1373
everything is connected 30