Feed me translate Turkish
1,138 parallel translation
" Feed me, wash me.
Doyur beni. Yıka beni.
Just feed me.
Yeter ki doyur beni.
Please feed me.
Lütfen doyur beni.
They don't feed me. They make me sleep on the- -
Bana yemek vermiyorlar Beni yerde- -
Feed me, you big, rumpled shoe salesman.
Besle beni, seni buruşuk ihtiyar ayakkabı satıcısı.
Feed me.
Besle beni.
Feed me!
Yiyecek bul!
Now, feed me.
Şimdi, besle beni.
And then you will feed me, and then we will leave.
Sonra beni doyurursun, sonra da gideriz.
Feed me, Tanya!
Doyur beni, Tanya!
Now feed me with your own hands.
şimdi kendi ellerinle bana yedir
- If you feed me.
- Eğer karnımı doyurursan.
Are you gonna feed me with that jungle music, man?
Karnımı o orman müziği ile mi doyuracaksın, dostum.?
Chichi ain't going to feed me for quite a long while, after all...
Chichi uzun bir süre bana yemek vermez, yinede...
What's going on, and don't feed me no apples.
Neler oluyor, sakın bana maval okuma.
The biggest questions you face are : "Who's going to walk me? Who's going to feed me?"
Karşılaştığın en büyük sorular "Beni kim dolaştıracak?" "Beni kim besleyecek?"
Feed me, or I'm gonna be really annoying.
Beni besleyin yoksa, gerçekten çok sinir bozucu olacağım.
- Feed me.
- Besle beni.
Feed me.
- Besle beni.
Feed me and maybe I'll tell you where l met someone just like you.
Beni besle, o zaman belki, tıpkı senin gibi birisiyle nerede karşılaşacağını söylerim.
Don't try to feed me that hog slop!
Aklınca beni kandırmaya çalışma!
They beat me. They feed me.
Beni dövdüler, beslediler.
Your weapons feed me.
Silahlarınız bana işlemez.
I want you to give me water and feed me the first morsel... of food after my fast
Senden bana su içirmeni ve orucumu açarken ilk yemeğimi yedirmeni istiyorum. Kendi ellerinle.
But the first drink of water, and the first morsel of food,... you will feed me!
Suyun ilk yudumunu bana sen içireceksin ve yemeğin ilk parçasını... senin elinden yiyeceğim!
Feed me.
Öğret bana.
I don't need a man to feed me but I still need a man to love me and that I could love.
.. ama yine de beni sevecek ve benim sevebileceğim birine ihtiyacım var.
... feed me when I ask to be fed.
Yemek istediğimde yemek getir.
Feed me!
Bana at!
What do you think I say when I go to the feed store in town? "Now, Wally, give me a bag of that f-ing pig feed " and 10 pounds of that bitchly cow corn! "
Kasabadaki dükkana gittiğimde ne söylüyorum sanıyorsun "Kaldır kıçını Wally, boktan domuzum için yem versene pislik!"
See, I'll bet what's happening out there... is that the police are busting some poor little old couple... unknowingly supplying me with my phone feed.
Bakın, Bahse girerim olan şudur... Polis farkından olamadan telefon hattını kullandığım... zavallı yaşlı çifti yakalıyordur.
Rum, it's feed and drink to the likes of me! Rum, good laddie.
Benim gibilerin hem yiyeceği hem içeceği romdur!
Feed me, feed me.
Besle beni, doyur beni.
Now, feed me or feed me to something.
Şimdi ya bana bir şey yedir, ya da beni bir şeye yedir.
You're gonna pound my face... break every bone in my body... then you're gonna drag me across a gravel road... and feed my remains to a warthog.
Yüzümü yumruklayacaksınız... vücüdumdaki her kemiği kıracaksınız... sonrada çakıllı bir yol boyunca beni sürükleyeceksiniz... ve kalanlarlada yaban domuzlarını besleyeceksiniz.
Dad told me to tell you to feed the dog.
Babam sana köpeği beslemeni söylememi istedi.
Malcolm, let me feed you.
Malcolm, yedirmeme izin ver..
So I'm playing eight-ball with this feed lot manager, and I swear I could feel someone behind me watching me.
Yani sekiz top oynuyordum. Bu yerin yöneticisi ile. Yemin ederim ki birinin arkamda beni izlediğini hissediyordum.
So she goes out of town, and she asks me to feed her cat.
Şehir dışına gitmeden önce benden kedisini beslememi istedi.
He asked me to feed you and take you out.
Seni doyurmamı ve dışarı çıkarmamı rica etti.
Tie me to your headboard, throw your legs over my shoulders and let me wear you like a feed-bag
- Beni yatağına bağla bacaklarını omuzlarıma at ve izin ver yem torbasına geçirir gibi sana geçireyim.
Can you feed the hawk for me?
Benim için şahini besler misin?
Tell me what I want to know, or I feed on one of your friends.
Bana bilmek istediğimi söyle, yoksa arkadaşlarından biriyle beslenirim.
Were it up to me, I'd feed you to my friends.
Bana kalsa, sizi arkadaslarima yem ederdim.
With me gone, it means just one less mouth to feed.
Ben de gidince beslenecek boğaz sayısı azalacak.
- I have some Let me feed you.
İzin ver yedireyim.
My turn Senorita. Feed me
Benim sıram Senyorita, yiyebilir miyim?
And Kraus has taught me how to clean out its bowl... change its water... and feed it.
Kraus akvaryumu nasıl temizleyeceğimi suyunu nasıl değiştireceğimi ve onu nasıl besleyeceğimi öğretti.
You may think you're showing a little spirit in front of your lady friend, but if you talk back to me again, I'll feed your tongue to the dogs, you impertinent little pup!
Bu genç bayanın önünde, bir cesaret gösterisi sergilediğini zannedebilirsin, ama benimle bir daha bu şekilde konuşursan, dilini köpeklere yediririm, seni saygısız köpek eniği!
He needs me 24 hours a day to turn him and feed him and sing to him when he cries.
24 saat bana muhtaç onu çevirmeme doyurmama ağladığında şarkı söylememe.
So if anyone's gonna feed on my husband's dead thighs it's gonna be me.
O yüzden eğer biri kocamın ölü kalçalarından beslenecekse o ben olurum.