English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / For everything

For everything translate Turkish

17,471 parallel translation
- That's exactly what I'm talking about... your non-answer for everything.
- Her şeye cevap vermemen işte tam olarak bu.
She just showed me letters from her parents apologizing over and over again for everything they've done, planning the next time they can see her.
Yaptıkları herşey için tekrar tekrar özür diledikleri ve onu görmek için planlar yaptıkları mektupları gösterdi bana.
For this new morning, with its light, for rest and shelter of the night, for health and food, for love and friends, for everything that goodness sends.
Yeni doğan sabah için gecenin sükûnu ve siperi için sağlığımız ve aşımız için sevgi ve arkadaşlarımız için Tanrı'nın gönderdiği her şey için.
I'm gonna pay you back for everything, I swear.
Her şeyi geri ödeyeceğim, yemin ederim.
Well, he's conditioned her to depend on him for everything.
Kızı her konuda kendisine bağlı olmaya şartlamış.
I want him to suffer for everything that he's done.
Yaptığı her şeyden dolayı acı çekmesini istiyorum!
Do you need credit for everything?
Her şeyi sana mı atfedelim?
I never got to thank you for everything you did to get me out of jail.
Beni hapisten çıkarmak için yaptıklarına nasıl teşekkür etsem azdır.
Thank you so much for everything. It's gonna be great.
Herşey için çok teşekkür ederim, bu harika olacak.
Thanks for all this, Em... for everything.
Yaptıkların için sağ ol Em. Her şey için.
Ms. Grant, uh, likes for everything to be open before it reaches her desk.
Bayan Grant, her şeyin, masasına ulaşmadan önce açılmasını ister.
Miranda understands you're sorry for everything that happened between the two of you.
Miranda, aranızda geçen her şeyden dolayı üzgün olduğunu anlıyor.
Willing to risk everything for vanity, while using us as bargaining chips.
Ellerindeki her şeyi gösteriş için tehlikeye atıp bizi de pazarlık kozu olarak kullanıyorlar.
I'm not going to risk everything for a contest of egos.
Her şeyi bir ego yarışı için tehlikeye atacak değilim.
Given up everything for me.
Benim için her şeyi bırakıyorsun.
My wife and I have given everything that we love for this cause...
Karım ve ben bu dava uğruna sevdiğimiz her şeyi verdik.
We X-rayed everything, demagnetized it, tested it for explosives, chemicals... we're good.
Her şeyi X-Ray'den geçirdik, kutupsuzlaştırdık ve kimyasal patlayıcı testi yaptık, sorun yok.
We were going to blow the lid off everything, then they busted me for drugs.
Skandalı açığa çıkardık, sonra beni uyuşturucudan yakaladılar.
I'm gonna figure out everything that's worth finding out about the elusive Ryan Booth once and for all.
Anlaşılması zor Ryan Booth'la alakalı bulunmaya değer herşeyi ortaya çıkaracağım.
Louis, I'm really so grateful for the job and everything you've done for me.
Louis, iş için gerçekten minnettarım ve yaptığın diğer şeyler için de.
Do not... Do not pull this on me now, okay. Not after everything I've put out for you.
Sakın suçu üzerime atma, tamam mı?
Not after everything I've sacrificed for you.
Yaptığım onca fedakarlıktan sonra olmaz.
So I can... see him, and I can... say to him, "Son, I'm... I'm sorry for... everything."
Böylece Baelfire'ı görebilirim ve ona "Oğlum, her şey için çok özür dilerim." diyebilirim.
Everything is here. Everything is properly accounted for.
Her şey burada ve beyan edilmeye açık.
Uh, thank you for the beach and... everything out there.
Sahilde yaptıkların için sağ ol. Diğer tüm yaptıkların için de.
So, everything was peachy here for - - what - - years?
Eee, burda işler iyi gidiyordu he?
I'm afraid they're gonna start to dig deeper into everything, attempting to understand what I'm gonna use a trawling company for.
Balıkçılık şirketini ne için kullanacağımı anlamak için iyice derinlere inmeye başlayacaklarından korkuyorum.
I've seen everything you got for three years.
Üç yıldır neyin varsa gördüm.
There it is, everything you asked for.
İşte, istediğiniz her şey burada.
Everything I have worked for my whole life, my accomplishments, it's gone.
Uğruna hayatım boyunca çalıştığım her şey, tüm başarılarım, gitti.
I never really understood where you were coming from with your whole "fate" and "everything happens for a reason" point of view.
Her şeyi inanca bağlamanı her şeyin bir sebebi vardır bakış açını hiç anlayamamıştım.
He suffered guilt, embarrassment, ridicule, shame, and everything that comes with being blamed for a crime he didn't commit.
İşlemediğin bir suçun getirdiği suçluluğu, utancı, küçük düşürülmeyi çaresizliği ve diğer bütün her şeyi tek tek yaşadı.
Here's everything to prepare you for the debates, ma'am.
Tartışmalara hazırlanmanız için gereken herşey burada, hanımefendi.
Look... we can't cut everything about this platform that makes it revolutionary just because that's a little harder for you guys to sell, all right?
Bakın. Platformu devrim niteliğinde kılan her şeyi sırf siz satmakta biraz daha zorlanıyorsunuz diye çıkaramayız. Tamam mı?
Okay, your salespeople are telling me to cut everything cool about the platform just because it's a little bit harder for them to sell.
Satış personellerin, platforma dair bütün iyi şeyleri sonlandırmamı istiyorlar. Sırf satmak biraz daha zor oluyor diye.
Uh, Richard, I know we said that we sold everything in the offices to pay for these guys, but that was not exactly true.
Bu adamları ödemek için ofisteki her şeyi sattığımızı söylediğimizi biliyorum. Ama bu doğru değil.
Linda, I'm going to fix everything, and come back for you!
Linda! Her şeyi düzeltip, senin için geri geleceğim.
This asshole's giving me everything I ask for.
Bu manyak istediğim her şeyi veriyor.
Steve's place is pretty far away from everything, but he's letting me stay on his couch for free, so...
Steve'in yeri her şeyden çok uzak. Ama kanepesinde bedava kalmama izin veriyor.
You want me to risk the entire future of Pied Piper, everything that I've worked for, just to protect you from your own fucking incompetence?
Pied Piper'ın tüm geleceğini, uğurunda çalıştığım her şeyi seni sırf sikik yetersizliğinden korumam için riske atmamı mı istiyorsun?
And when I do that, I can see how everything lines up, except for one thing.
Ve bunu yaparken her şeyin nasıl sıralandığını görebiliyorum, bir şey dışında.
Pour everything I had into getting the best possible deal for Pied Piper because I believe in them?
Pied Piper'a inandığım için en iyi teklifi almak adına her şeyimi dökeceğimi mi düşünmedin?
My favorite job would have been being an astronaut because everything was done for me.
En sevdiğin işin neydi? En sevdiğim, galiba, astronotluk idi.
So, when he gets back from work later, we'd like for you to help us keep him calm, make sure everything goes smoothly, so nobody else gets hurt.
Bu yüzden daha sonra işten dönünce, sizden onu sakin tutmanızı istiyoruz. Her şeyin sorunsuz gittiğinden ve kimseye zarar gelmediğinden emin olmalıyız.
Everything I've done was for this moment, right here.
Yaptığım her şey buradaki şu an içindi.
After everything you do for everyone else?
Herkes için yaptığın onca şeyden sonra mı?
Well... If you came here for me to tell you that everything is going to be okay, I can't do that.
Her şeyin yoluna gireceğini söylemem için geldiysen bunu yapamam.
Well, thank you for putting everything together.
Her şeyi toparladığın için teşekkürler.
Carmen was going to blow up my adoption by telling my social workers everything Brandon and I had done, and I figured if for whatever reason she didn't,
SENİNLE KONUŞMAM LAZIM ]... şeyi anlatarak benim evlat edinilmemi patlatacağını düşündüm fakat yapmadı.
Everything you need for the bomb.
Tüm Eğer bomba için gereklidir.
Everything prepared for us.
Bizim için hazırlanan her şeyi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]