Eyes on me translate Turkish
681 parallel translation
All you need to do is make sure that you always keep your eyes on me.
- Bana sonuna kadar katlanmalısın.
Just keep your eyes on me.
Yalnız gözleriniz bende olsun.
I knew he had his eyes on me all the time.
Gözünün hep üzerimde olduğunu biliyordum.
Keep your eyes on me.
Gözlerini benden ayırma.
Who succumbed to a heart attack at the moment of first setting eyes on me.
Babam, beni dünya gözüyle gördükten hemen sonra kalp krizine yenik düşmüştü.
Never have I seen so much elite, all with their eyes on me, waiting for me to crack that little gnome on the noggin with a bottle.
Hiç bu kadar seçkini, gözleri üzerimde.. .. şişeyi o cücenin kafasında paralamamı beklerken görmemiştim.
I could sense her eyes on me from behind those dark glasses... defying me not to like what I read. Or maybe begging me in her own proud way to like it.
Gözlüğünün arkasından, okuduğumu beğenmemi istemeyerek veya kendi gururlu havasıyla beğenmem için yalvararak, beni izleyen gözlerini hissediyordum.
He trusted me the first time he laid eyes on me.
Bana ilk baktığı anda bana güvendi.
All eyes on me, please.
Herkes buraya baksın.
if I were King, I'll give my kingdom, my scepter and my people On their knees to feel your eyes on me, Cosette.
Kral olsaydım, krallığımı, asamı, diz çökmüş tebaamı sana sunardım Cosette, bakışlarını üzerimde hissedebilmek için.
Don't turn your evil eyes on me, Joseph Frail.
Kötü gözlerini bana çevirme, Joseph Frail.
Is that the first time you laid eyes on me?
Beni ilk kez o zaman mı gördün?
From the moment I left that luggage shop... I could feel his eyes on me.
Bavul dükkanından çıktığım andan beri... gözlerini üzerimde hissediyordum.
Eyes on me.
Gözlerinizi benden ayırmayın.
She clapped eyes on me and took off like a herd of turtles.
Beni gözüne kestirdi ve ağır ağır soyundu.
Keep your eyes on me.
Gözün bende olsun
- Yeah, when you very first laid eyes on me. What were you thinking?
Gözün bana ilk takıldığında ne düşündün?
What did you think of me when you first met me? When you first laid eyes on me?
Gözün bana ilk takıldığında.
From the way you described him, I've never laid eyes on the man or he on me.
Senin anlatman dışında, onunla göz göze gelmedik.
You won't believe me when I tell you I've never before laid eyes on them.
Daha önce hiç görmedim desem inanmazsın.
Never laid me eyes on him before tonight.
Bu geceye kadar, hiç görmemiştim onu.
He fell backwards, mouth wide open, his eyes fixed on me.
Sırt üstü düştü. Ağzı açık, gözlerini bana dikmişti.
I'm leaving tonight instead of tomorrow because it is one time less I will ever have to lay eyes on him or he on me.
Yarın yerine bugün gidiyorum buradan böylece ne o beni, ne de ben onu görmek zorunda kalacak.
His old, unflinching eyes were on me.
Onun yaşlı, kararlı gözleri benim üzerimdeydi.
But a few moments later, he laid his hands on mine while his eyes entreated me to draw closer to him.
Fakat bir süre sonra, gözleri ona yaklaşmam için yalvarıyorken... elini, elimin üzerine koydu.
- I do, I do. And from now on, they'll do the walkin and the talkin'under me own eyes.
Şu andan itibaren gözetimim altında yürüyüp, konuşacaklar.
Keep both eyes on him, for me, and I'll be beholden to you.
Gözlerini onun üstünden ayırma, sana minnettar kalırım.
Tell him for me, Sakini, that the eyes of Washington are on...
Söyle O'na, Sakini, Washington gözleri...
The world is on Washington, and the eyes of Washington are on me.
Dünya Washington'un üzerinde, Washington'un gözü de benim üzerimde.
" When I open my eyes, may there be a pretty girl lying on the sand next to me.
" Gözlerimi açınca yanımda güzel bir kız yatıyor olsun.
"Oh, sit down, young man," she says to me, and the next thing I know me fingertips is on the planchette with hers and her eyes looking into mine.
"Oh, otur, delikanlı," dedi bana, ve bildiğim bir sonraki şey parmak uçlarımın onunkilerle birlikte tahtanın üzerinde olduğu ve gözlerinin benimkinin içine baktığıdır.
See here, you guys, just feast your eyes on little old instant me
Kadınları bilirsiniz, cilvelisi vardır şimdi dostlar, bayram etsin gözleriniz
Well, all you guys, just feast your eyes on little old instant me
Şimdi dostlar, bayram etsin gözleriniz çünkü o fıstık benim
I want you to keep your eyes open and report to me on...
Gözlerini açıp bana bazı konularda...
Don't let me lay eyes on you again!
Bir daha gözüm görmesin seni!
You lay that gun butt on me one more time I'm gonna strangle you with these things till your eyes come out!
O silahı bir daha bana dayarsan seni bunlarla boğarım, gözlerin fırlar!
No one has laid eyes on his wife for years, except me.
Yıllardır karısını benden başka kimse görmedi.
That look on her face, these eyes wide. Make me mad. I want for her to see him there tied up.
Yüzündeki ifade, o büyük gözler beni deli etti.
The moment I set eyes on you, your body enchanted me.
Sana göz koyduğum, bedenin beni büyüledi.
It did me, when I first set eyes on you Lady Dean.
Sizi ilk gördüğümde beni şaşırttı Leydi Dean.
To find she'd left me without a word, without a sign I haven't laid eyes on her in 10 years'time
# Ne bir söz ne bir haber vermeden Terk edip gitti beni # # 10 yıl boyunca Gözüm başkasını görmedi #
Never laying eyes on Smith and Loughlin again fills me with joy.
Smith ve Loughlin'in yüzüne bakmak zorunda olmamak beni sevince boğuyor.
Hold on, Blue Eyes. Have you heard of me?
Dur bakalım, "Mavi Gözlü".
well, ante my eyes. Did it on purpose, to offend me.
Gözlerimin önünde, bunun beni rahatsız edeceğini bilerek yartın.
Then they clamped, like, lid-locks on me eyes so that I could not shut them, no matter how hard I tried.
Ne kadar denersem deneyeyim.. ... gözlerimi kapatamayım diye gözlerime göz kapağı kilidi taktılar.
He was standing very still on the other side of the room and his eyes were looking right into me.
Odanın diğer tarafında hareketsiz duruyordu ve gözleri tam içime bakıyordu.
You're putting me on with those beautiful green eyes.
O güzel yeşil gözlerinle beni işletiyorsun.
- Hold it like that on the eyes... while I get some- - - You want me to hold it like that?
- BÖyle mi tutayım?
She did a thing on me with her eyes.
Gözleriyle bir şey yaptı bana.
And he used to sit on the floor And stare up at me with those eyes.
Yerde oturur ve bana bu gözlerle bakardı.
Now listen to me, cuz... you keep your eyes on this tokhes... and don't you take them off till we get to San Francisco!
şimdi beni dinle, dostum. Gözlerini bu tukis'e dik ve San Francisco'ya gelene kadar oradan ayırma.
eyes on the prize 41
eyes on the road 42
eyes on 29
on me 427
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43
eyes on the road 42
eyes on 29
on me 427
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43