Eyes here translate Turkish
981 parallel translation
Bright eyes here says we don't have to pay for this slop.
Parlak göz bize bunun için para ödememize gerek yok diyor.
There's a Klingon here and a Romulan there and there's slanty eyes and, you know, big old brains and so on.
Burada bir Klingon burada da bir Romulan var, Eğimli gözler, büyük yaşlı beyinler vesaire.
There may not be ghosts here, but there are people's watchful eyes.
Hayaletten daha korkunç insanlar var.
Tell you what, close your eyes, and let's pretend she's right here in your arms.
Bak şimdi, gözlerini kapat ve su an kollarında, olduğunu hayal et.
And then i took my eyes off him to tell ted here... and when i looked again, there was no one in sight.
Sonra Ted'le konuşmak için gözümü ondan ayırdım ve tekrar baktığımda, ortalıkta hiç kimse yoktu.
Here we are far from all those devouring eyes.
İşte seni gözleriyle yiyip bitireceklerden uzaktayız artık.
Here are your eyes.
İşte gözlerin.
- I was just telling her, miss... right here, in front of me very eyes, his friend... his best pal, as you might rightly call him, takes out a pair of handcuffs, and snap, snap, and he's a prisoner.
Ben de tam ona anlatıyordum hanımefendi -... hemen burada, gözlerimin önünde arkadaşı, en iyi arkadaşı, tabii bunu siz diyebilirsiniz cebinden kelepçe çıkarttı ve şak, şak ; o bir hükümlü oluverdi.
- Get the coroner here. Tell the boys to keep their eyes open.
- Savcıyı çağırın. çocuklara da söyleyin gözlerini dört açsınlar.
When I came here, my eyes were big blue question marks.
Buraya ilk geldiğimde gözlerimde soru işaretleri vardı.
Here is a baby with eyes of blue... straight from heaven right to you.
İşte bir bebek, gözleri mavi direkt olarak cennetten size.
- Here's plaster in his eyes.
- İşte gözlerindeki alçı.
Jamiel, your eyes will be burned from your head if you are discovered here.
Cemil, eğer burada olduğunu görürlerse gözlerini oyarlar.
If it hadn't been for the sharp eyes of Mr. Holmes here you might of... you might of shot someone.
Bay Holmes'un keskin gözleri olmasaydı, birini... birini vurabilirdin.
Just a little around the eyes and here and there.
Sadece biraz göz çevresini, şurayı, burayı...
For the satirical rogue says here that old men have grey beards, that their faces are wrinkled, their eyes purging thick amber and plum-tree gum.
Bu hicivci maskaraya göre, yaşlıların sakalları kır, suratları buruşukmuş. Gözlerinden sarı yağlar, çamsakızları akarmış.
Mister, let me sit here and feast my eyes.
Bayım, izin verin burada kalıp gözlerim bayram etsin.
Wearing pigtails down to here. Giggling behind her hand and throwing sparks out of her eyes.
Upuzun örgü saçları olan... kıkır-kıkır gülüp gözleri ışık saçan bir kız kardeş.
Come here, "Small Eyes".
Buraya gel Küçük Göz.
"Small Eyes"! Come here!
Küçük Göz!
Before the eyes of both our armies here, which should perceive nothing but love from us, let us not wrangle.
Ordularımız önünde çatışmayalım. Onların bizi dost bilmesi gerek.
For example, when I see a regiment, the colors unfurled, I feel a knot right here, and my eyes fill up with tears!
Örneğin ; bayrağını açmış bir alay gördüğüm zaman,... şuramda bir düğüm hissederim ve... gözlerim yaşlarla dolar!
I saw the look in his eyes when I kept away from all the godliness here on the farm.
Gözlerindeki bakışı gördüm. Çiftlikteki tüm bu sofuluklardan kurtulabilsem.
What I wanna know is, how come nobody's never laid eyes on that kid since you've come here?
Bilmek istediğim şudur, Buraya geldiğinizden beri bu güne kadar o bebeği nasıl olur da hiç kimse görmemiş olur?
I know he's here somewhere, but my eyes aren't what they used to be.
Onun burada bir yerlerde olduğunu biliyorum, fakat gözlerim eskisi gibi değil.
See here, you guys, just feast your eyes on little old instant me
Kadınları bilirsiniz, cilvelisi vardır şimdi dostlar, bayram etsin gözleriniz
For here, in this tiny village, beneath the rock-bound coast of Maine... the eternal drama of America is being enacted before your very eyes.
Burada, bu küçük kasabada, Maine'in kayalarla çevrili kıyısında Amerika'nın ölümsüz draması gözünüzün tam önünde hayat buluyor.
I lay eyes on you two between here and Lords, I'll kill you.
Eğer buralarda ve Losworth'ta sizi görürsem, öldürürüm.
Why don't you have a look around here and see if there's something that strikes your eyes. And meanwhile, I'll have my mechanic give yours the once-over.
Gözünüze çarpan bir şey var mı bakın, ben de sizinkine bir göz attırayım.
Listen, some of us here saw with our very own eyes how he tamed Rocco the champion.
Dinleyin çocuklar. Bu olayı ben ve diğerleri gözümüzle gördük. Bovisa'daki gece bu adam şampiyonu çok fena yenmişti!
I'll be keeping my eyes open around here.
Gözüm hep üzerinizde olacak.
Let's break this silence, and not sit here with our mouths shut and our eyes bulging out.
Bu sessizliği bozalım, bu gözü açık bekleyişi.
So here you have... you have this strong, handsome, uniformed, bemedaled symbol of giant authority, and this insignificant librarian, and suddenly, in the eyes of god, there is precious little to distinguish us.
Ve işte burada güçlü, yakışıklı üniformalı ve madalyalı devasa bir otoritenin sembolü. Ve burada, önemsiz bir kütüphaneci. Bir anda.
Wait here and keep your eyes open.
Burada bekle ve gözlerini açık tut!
If you sit here with your eyes closed and let this run over you, it's YOU that's running away.
Burada gözü kapalı oturup üzerinizden geçmelerine izin veririrseniz asıl siz kaçmış olursunuz.
Don't cΙose your eyes whiΙe Ι'm here.
Ben buradayken gözlerini kapatma.
Ι've put a bedside Ιamp here so you don't strain your eyes.
Gece lambasını buraya koydum, böylece gözlerin yorulmamış olacak.
You stay here and keep your eyes open.
Sen burada kal ve gözlerini iyi aç.
Charm him, but do it here, before my eyes.
Baştan çıkart onu, ama burada yap, gözlerimin önünde.
Here they are, in front of our eyes.
Dürüst ve güvenilirdir.
She lives on forever in here, deep behind these eyes.
O sonsuza kadar burada..... görmeyen gözlerimin içinde yaşayacak.
The county magistrate is short of fighters So he has his eyes on the prisoners Never could I've dreamed to meet you here
Bölge Hakiminin yeterince muhafızı yok o nedenle kodesteki adamları kullanıyor seninle bu şekilde karşılaşcağımı hayal bile edemezdim
My own way. I'm here with your old friend, Angel Eyes.
Eski dostun Melek Göz'le beraber geldim buraya.
We'll just sit here in this pumpkin patch and you'll see the Great Pumpkin with your own eyes.
Bu balkabağı tarlasında oturacağız ve Büyük Balkabağı'nı kendi gözlerinle göreceksin.
You two stay here and keep your eyes open. Let's go.
Siz ikiniz burada kalın ve gözünüzü dört açın.
He started to carry me here, but his hat fell over his eyes, and we fell down the stairs into apartment 3C.
Şapkası gözünün önüne düştü ve biz merdivenlerden düştük... 3C apartmanın içine. Ben ayağına düştüm.
You just wait right here and you keep your eyes open.
Hele burada bir dur ve gözlerini iyice aç.
Here women look at your eyes, as if your gaze could touch them.
Sanki bakışlarınız onlara dokunacakmış gibi kadınlar size dik dik bakar.
Here all eyes gaze on us.
Herkes bize bakıyor.
Here, in constant darkness, only feeling and caressing your body, my eyes have atrophied, and I've started to go blind.
Burada, sürekli karanlıkta sadece bedenini hissetmek ve okşamak gözlerimi köreltti ve kör olmaya başladım.
You come here to make sure whether there was truly adultery because that would touch your manhood or your pride and even so, my heart and my eyes are glad of you.
Buraya benim gerçekten zina yapıp yapmadığımı öğrenmeye geldin. Çünkü bu senin erkekliğine ve gururuna dokunurdu. Yine de kalbimin ve gözlerimin senden memnun olduğunu bilmek istedin.
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here's my 20
here we 20
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here's my 20
here we 20