Good man translate Turkish
13,602 parallel translation
Detective Pimento's a good man and he's one of us.
Dedektif Pimento iyi bir adamdı ve bizden biriydi.
Why can't I find a good man?
Neden iyi bir adam bulamıyorum?
There were times that I was persuaded to sue for peace since then, but that was the day that on some level I knew... that England was broken... and that sooner or later a good man must resist it.
O zamandan beri kendimle barışmaya ikna olduğum zamanlar oldu. İngiltere'nin bir noktada bittiğini ve er ya da geç iyi adamların buna... karşı koyması gerektiğini anladığım gündü.
Well, how do you be a good man?
Yani, nasıl iyi bir adam olursun?
- But, unfortunately, good man, my... my hands are tied.
Ama, ne yazık ki, iyi insanlar, Benim... benim ellim kolum bağlı.
- You're a good man, aren't you, Jim?
Sen iyi bir adamsın değil mi Jim?
But he was a good man.
Ama o iyi bir insandı.
I hear you're a good man to speak to about a recipe for, um, tourli.
Tourli tarifi hakkında konuşulacak en iyi adam olduğunu duydum.
He was a good man, Corks. Loyal man.
Corks iyi ve sadık biriydi.
- You're a good man, Joel.
- İyi bir adamsın Joel.
He was such a good man.
- Harikulade biriydi.
- Good man!
Aferin sana.
And besides, Kutuzov was our last good man, and now the Tsar's demoted him.
Hem Kutuzov, elimizdeki son iyi adamdı, çar onun rütbesini düşürdü.
He's a very good man.
Çok iyi bir adamdır.
Yeah, he's a good man.
Evet, İyi adamdır.
You look at him, you think "that's a good man."
Ona bakınca "bu adam iyi" diye düşünüyorsun.
Alex is a good man... with a kind heart.
- Sağ ol. Alex nazik bir kalbi olan iyi bir adam.
James, my good man.
- James, dostum!
- Good man.
- Harikasın.
Your uncle, he's not a good man.
Dayın, iyi birisi değil.
- I'm not a good man either.
- Ben de iyi birisi değilim.
Good man, Daryl.
Aferin, Daryl.
Good man, Mank. Friend of yours.
Mank iyi adamdır, arkadaşın mı?
You're a good man.
Sen iyi bir adamsın.
He was a good man.
İyi bir insandı.
You're a good man.
Sen iyi birisin.
No, you know what, that's good advice... thanks, man, thanks.
Hayır, güzel tavsiye verdin dostum. Çok sağ ol.
I'm just saying good-bye, man.
Veda ediyorum alt tarafı.
I don't feel so good. Hold up, man.
- Kendimi iyi hissetmiyorum.
Good to see you, man.
Seni görmek güzel, dostum.
Because my good fortune means nothing unless it also lifts up my fellow man.
Çünkü dostlarımı yukarı taşıyamadığı sürece servetim hiçbir şey ifade etmez.
- It's good to see you, man.
- Seni görmek güzel, dostum.
It's all good, man.
Her şey yolunda, adamım.
- I'm good, man.
- İyiyim, birader.
- I'm good, man.
- İyiyim.
Good job, man.
İyi iş, dostum.
Oh, man. This just feels good.
İyi hissettirdi bu.
Work, exercise, a good night's sleep that's all a man needs.
İş, çalışma ve güzel bir gece uykusu, insana tüm lâzım olan bunlardır.
To leave you alone for a year for no good reason... and how could you have known what sort of man Kuragin is?
Durduk yere seni bir yıl yalnız bırakması hem Kuragin'in nasıl bir adam olduğunu nereden bilebilirdin?
Doesn't look too good for your man Jofre.
- İşler senin Jofre için iyi gitmiyor sanki.
You got a good one, Chuck. I mean, lucky, lucky man.
İyi iş çıkarmışsın Chuck, çok şanslı adamsın.
He's a damn good-looking man!
Çok yakışıklı adam.
The Prince is a canny, slippery man, yet can fool good men to believe he is God's chosen one.
Prens kurnaz ve kaypak herifin teki. Tanrı'nın seçtiği kişi olduğuna dair iyi insanları inandırıp kandırabilir.
Uh, life's good, man.
Güzel gidiyor valla.
Oh, the farts, man. That's good.
- Hay osuruğunu gene.
- Man, you wouldn't believe how... how good mail feels.
- Yani, mektup gelmesi... ne kadar iyi hissettiriyor bilemezsin.
So you found the lowest, cruelest, weakest deed imaginable and acted it out upon an innocent man with whom you had no quarrel knowing that I had finally begun to build something with him, that I was finally able to see the good in him.
Yani sizde akla gelebilecek en düşük en zalim en zayıf ölümü aranızda hiç kavganız olmayan benim sonunda onunla birşeyler yapmaya başladığım ve içindeki iyiyi nihayetinde görmeye başladığım masum bir insana uyguladınız.
And we do a pretty good job, too, if I might say so. Oh, man.
Ayrıca iyi yoldayız ben böyle konuşuyorsam.
You're pretty good for an old man.
Yaşlı biri için bayağı formdasın.
What's good, my man?
Ne var ne yok, dostum?
I mean, for a blind guy, he's really got a good swing, man.
Kör bir adama göre, kolunu iyi sallıyor, dostum.