Hate me translate Turkish
5,927 parallel translation
Pretend to hate me all you want, but I love you, and I'm not going anywhere.
Benden istediğin kadar nefret et, yine de seni seveceğim, ve hiçbir yere gitmiyorum.
You hate me.
Benden nefret ediyorsun.
You hate me... hate me.
Benden nefret ediyorsun, nefret.
No matter how much you hate me, nothing can change that.
Benden ne kadar nefret edersen et bunu hiçbir şey değiştiremez.
- Do you hate me that much?
- O kadar nefret mi ediyorsun?
Do you hate me, Juju?
Benden nefret ediyor musun Juju?
She's gonna hate me forever.
Sonsuza dek benden nefret edecek.
You can hate me for the rest of your life if you want.
İstersen benden ölesiye nefret et.
You can hate me all you want, but right now you'll be glad we're on the same team.
Benden istedigin kadar nefret et Ama su anda mutlu olmalisin Ayni takimdayiz.
What did I ever do to make you hate me?
Nefretini kazanacak ne yaptım?
Okay, I know you still hate me.
Biliyorum hala benden nefret ediyorsun.
You're gonna hate me.
Benden nefret edeceksin.
Ah, she doesn't hate me.
Benden nefret etmiyor.
You don't hate me?
Benden nefret etmiyor musun?
Why do all the other kids hate me?
Neden diğer bütün çocuklar benden nefret ediyor?
If I'm smart and hilarious, then why do they hate me?
Eğer zeki ve komiksem neden o zaman benden nefret ediyorlar?
And that... that is why you hate me.
İşte tam olarak bu yüzden benden nefret ediyorsun.
I have a lot of relatives who hate me now.
Şu an benden nefret eden bir sürü akrabam var.
And now you hate me. And you have every justification.
Şimdi de sen benden nefret ediyorsun ve bunda sonuna kadar haklısın.
Because I know how badly you've wanted to have a baby and you would hate me.
Çünkü bebek sahibi olmayı çok istediğini biliyordum. Benden nefret ederdin.
He's come to hate me.
Benden nefret ediyor.
If you must hate someone... please, hate me.
Eğer birinden nefret etmek istiyorsan Lütfen benden et.
But, uh, you know, they're gonna hate me anyway.
Farketmez zaten sonuçta benden nefret edecekler.
Why do you hate me?
Neden benden nefret ediyorsun?
So, you're saying that if I were any other partner leaving, you would hate me the way you do?
- Kaltak. Diyorsun ki, eğer ayrılan başka bir ortak olsaydım,... aynen bu şekilde benden nefret eder miydin?
Is that why you hate me?
Benden bu yüzden mi nefret ediyorsun?
And I know it wasn't about me, because he knows that I hate when men call me baby.
Ben olmadığımı biliyorum çünkü erkeklerin bana bebeğim demesinden ne kadar nefret ettiğimi bilir.
Hate to tell you, Lilypad, but Marshall has since confessed to me that en route to your honeymoon...
Söylemek istemezdim, Lilypad ama Marshall'ın bana itiraf ettiğine göre balayınıza giderken...
We both hate it when I'm gone. We both hate it when I drag you with me.
Ne gitmemden, ne de seni de yanımda sürüklememden hoşlanıyoruz.
I know that I hate hugs just as much as you love them, but I'm not letting go until you tell me what I have to do to make you not mad at me anymore!
Sarılmalardan ne kadar nefret ediyorsam sen de o kadar seviyorsun. Ne yapmam gerektiğini ve bana kızgın olmadığını söyleyene kadar seni bırakmayacağım.
I hate are watching me sleep.
- Uyurken beni izlemelerinden nefret ediyorum.
I hate that she made me lie.
Bana yalan söyletmesinden nefret ediyorum.
I'd hate to see their trust in me broken over something so minor, so beneficial as this.
Bu kadar ufak, fayda sağlayıcı bir şey için bana olan güvenlerinin zedelenmesini görmekten nefret ederim.
Me hate toys, so me save you.
Oyuncaklardan nefret etmek ben. Seni kurtarmak.
It's Pollyanna shit like that that makes me hate you.
Pollyannacılık oynaman senden nefret etmemi sağlıyor.
I have done some fucked-up shit that would make me hate myself for it, but I don't.
Kendimden nefret etmemi gerektirecek çok pis seyler yaptim. ama nefret etmiyorum.
♪ Just go ahead and hate on me ♪
# Hadi durma, nefret et benden #
♪ Just go ahead and hate on me ♪
# Hadi devam et, nefret et benden #
Sweetie, I know you're trying to make me feel better, and I love you for that, but it's making me feel worse, and I kind of hate you. This isn't your car.
- Hayatım, iyi hissettirmeye çalıştığını biliyorum ve bunun için seni seviyorum ama kötü hissettiriyor ve hafif nefret ediyorum.
Now, I know you might hate him, but if you care for me, truly care for me, like you say you do you will repay him with his life.
Biliyorum ondan nefret ediyorsun, ama beni önemsiyorsan, söylediğin gibi gerçekten önemsiyorsan... onun hayatını bağışlarsın.
Well, I hate to disappoint, but, uh, me taking you into the middle of a dangerous situation...
Hayal kırıklığına uğratmaktan nefret ederim ama sizi tehlikeli bir olayın ortasına götürmem...
I hate you, you hear me?
Senden nefret ediyorum, duydun mu beni?
I'm deciding whether this makes me hate you more or less.
Bu senden daha fazla yada daha az nefret etmeme... neden olur mu diye düşünüyordum.
You're supposed to be driving me to a tennis class I said I wanted, then I changed my mind and I hate it so much I'm faking stomachaches to get out of it.
Beni istediğimi söylediğim tenis kursuna götürmen gerekiyordu, ama sonra fikrimi değiştirdim ve hepten nefret ettim gitmemek içinde karnım ağrıyor numarası yaptım.
These are nothing like the Americans I was taught to hate, which makes me hate them more.
Nefret etmem öğretildi, ki bu beni daha da nefret ettiriyor.
'I hate it when Rae lies to me.
'Rae'nin bana yalan söylemesinden nefret ediyorum.
I-I hate that you talk to him more than you talk to me.
Onunla benden daha çok konuşmanı hiç sevmiyorum.
My hate is what kept me going... [growls]
Nefretim beni hayatta tuttu...
Okay, well, I hate to break it to you, but it doesn't sound like break-up sex to me.
Bana pek ayrılık seksi gibi gelmedi.
Okay, look, I thought it was nuts when Mer gave it to me, and I knew you'd hate it, too.
Mer ilk verdiğinde ben de delilik olduğunu düşünmüştüm. Hoşuna gitmediğini biliyorum.
And, like I said, I'm not religious or anything, but I felt like there was this hate for me.
Ve dediğim gibi, dindar falan da değilim ama bana karşı olan bir nefret hissediyordum.