English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He got

He got translate Turkish

66,076 parallel translation
He got eaten by a bunch of sharks.
Köpek balıkları onu yiyor.
Well, clearly he got hold of one.
Demek ki edinmiş.
And he got a scholarship and told them that they had to take me if they wanted him.
Burs kazandı ve onlara kendini istiyorlarsa beni de almaları gerektiğini söyledi.
He got shot trying to help me.
Bana yardım etmeye çalışırken vuruldu.
Still want to know how he got that in here.
O şeyi buraya nasıl soktu hala anlamadım.
And he got in here how?
- Buraya nasıl girmiş peki?
He's only gotten more powerful since he got locked up in ogygia.
Ogygia'da hapsedildiğinden bu yana daha da güçlendi.
He got really drunk at my birthday party the other night and told Meggy.
Dün geceki doğum günü partimde gerçekten sarhoştu ve Meggy'e anlatmış.
But then he got in.
Ama sonrasında bindi.
When he saw she wasn't there, he got scared, tried to leave, so I knocked him out.
Eve gittiğimizde Annalise'yi görmediğinde, korktu ve gitmek istedi, tam o sırada onu bayılttım.
She got another call from that same number on the day that she had Wes'body moved and again on the night that he was cremated.
Wes'in cesedinin taşındığı gün aynı numaradan başka bir arama daha gelmiş. Cesedin yakıldığı günde de yine aynı numara.
And now he's got a real doozy of points!
Ve puan tablosunu altüst etti!
We know that this guy's got this, like, crazy genius IQ level and he's manipulative as they come.
Bu adamın inanılmaz bir IQ derecesi olduğunu ve aynı zamanda manipülatif olduğunu biliyoruz.
Apparently he's got some suspects he wants you to look at.
Görünüşe göre bakmanı istediği birkaç şüpheli varmış.
He deserves everything he's got.
Her şeyi hak ediyor.
Let's see what else he's got.
Bakalım başka neler yapıyor.
He almost got the chicken killed.
Neredeyse tavuğu öldürüyordu.
He just got carried away competing with Tank.
Tank'le yarışmayı çok ileri götürdü.
I got him, he's been hit.
Onu buldum, yıldırım çarptı.
I've got finger bruises on my thighs from when he...
Uyluklarımda parmak yaraları var, şey yaparkenki...
Sathnam always says he wishes his parents got on half as well as you and Dad.
Sathnam hep diyor ki ; keşke kendi ailesi de sen ve babamın yarısı kadar olsa.
He's got me and your son in an iron grip.
Ben ve oğlun adamın elindeyiz.
He don't got the killing gene.
Onda öldürme geni yok.
He's an evil man and he's got my son.
O kötü bir adam ve oğlumu kaçırdı.
- Yeah, he's got to go, too.
- Evet, onun da ölmesi lazım.
All he ever got to do was work before he died.
Ölmeden önce yapabildiği tek şey çalışmaktı.
He never got to enjoy anything.
Hiçbir şeyin tadını çıkaramadı.
He's got a new show?
Yeni bir program mı yapacak?
By the time we got to that, he was onto some musical thing.
Konu oraya geldiği zaman, müzikal tarzı bir şeye takıldı.
My nephew down the street, he's got cancer, he's in terminal cancer, stage four.
Bu caddede yaşayan yeğenim de kanser. Ölümcül kanser, dördüncü aşamada.
Rip got out because he had personal problems.
Rip kişisel sorunlar yüzünden işi bıraktı.
He's got queen's lead singer in his family room.
Aile odasında, Queen'in assolisti var.
He's got to make it.
Başarmak zorunda.
Mussolini got things done, didn't he?
Mussolini de işlerini hal yoluna koymuştu, değil mi?
Like the time my brother told me Mr. Giggles got hit by a car, and I cried for hours, until he brought the cat into my bedroom and I learned all about April Fools'Day.
Mesela kardeşimin bana, Bay Giggles'in, arabanın altında kaldığını söyleyip, beni bir kaç saat ağlattıktan sonra kediyi yatağıma kedirip ölmediğini göstermesi gibi. Yaptığı şey sadece Nisan 1 şakasıymış.
I've been in the hospital until today, and I almost died in the same fire that he did, which is why I never got the, you know, the chance to say goodbye.
Bugüne dek hastanedeydim ve neredeyse onun öldüğü yangında ben de ölecektim. Bu yüzden hiç bir zaman anlarsınız ya, vedalaşma şansım olmadı.
He said you were looking out for him... ever since he was a kid... got him into law school.
Onu senin gözettiğini söyledi. Çocukluğundan bu yana. Onu Hukuk Fakültesine senin aldırdığını.
He wasn't at the house when I got there.
Ben oraya vardığımda evde değildi.
No, no, Connor, h-he was hurt before you got there.
Hayır Connor sen oraya gelmeden önce yaralanmıştı.
I miss my dad... every day... so much, and he was a giant ass, but... this is not a good idea, Laurel.
Ben de babamı özlüyorum... Her geçen gün... Hem de çok, üstelik kendisi koca bir göt olduğu hâlde ama...
We got to lose this guy, whoever he is!
Her kimse bu adamdan kurtulmalıyız!
He knows he's got more gas than we do.
Bizden daha fazla yakıtı olduğunu biliyor.
He's got to be on one.
O araçlardan birinde olmalı.
He's got guns in the hold, all kinds of contraband.
Depoda silah var her türlü kaçak mal var.
I mean, he was barely alive when I got there.
Yani, oraya gittiğimde ölmek üzereydi.
He's got a mean streak.
Sert bir karakteri var.
He's got my wife and kid.
- Karım ve çocuğum elinde.
Because I've got him so far off his game now, he'll start to play his cards too early...
Şimdiye kadar, onu oyunundan fazla uzaklaştırdığımdan kartlarını çok erken oynamaya başlayacak...
He's got three vans full of agents that are waiting for his call.
Telefonun ucunda da 3 kamyonet dolusu ajan var.
I'm done. That's all I ever wanted, to get Gaines'killer, but what he's got going in there... That's not normal.
İstediğim tek şey Gaines'in katilini yakalamaktı ama içeride olanlar normal değil.
He's got my DNA.
Benim DNA'mı almış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]