He got him translate Turkish
5,929 parallel translation
I asked him where he got that tattoo on his arm.
- Dövmesini nerede yaptırdığını sordum.
Exactly. And he knew that if Benny got caught, it would all come down on Benny, not him.
Aynen öyle ve Benny yakalanırsa kabağın onun başına patlayacağını biliyordu.
What's gonna happen is, when he comes, you tell him all you got is the $ 20,000.
Şöyle olacak ; geldiğinde elinde sadece 20 kaldığını söyleyeceksin.
We got a reporter from the school paper to ask him if he was behind the big Beanie Baby stealing incident.
- Okul gazetesinden birinin Beanie Bebeği'nin çalınması olayının arkasında olup olmadığını sordurduk.
He was helping us on a case, and whatever he discovered got him killed.
Bir dava üzerinde bize yardım ediyordu. Ve ne bulduysa bu ölümüne sebep oldu.
You've got him. He's 10 yards out.
Senin çok yakınında, sen hallet.
He's a good dope dog. That's where I got him.
Çok iyi bir uyuşturucu bulma köpeğidir.
Well, if it is, he just got another one that said, "Put him in the ground."
Eğer öyleyse az önce "işini bitir" diye bir mail aldı.
With all he knows, it's very strange that Asimov hasn't got rid of him already.
Bildiği tek şey Asimov'un ondan daha önce kurtulamadığı çok tuhaf.
Ever since he got the part, I just want to beat him at something, you know?
Rolü aldığından beri onu yenmeye çalışıyorum.
I got money on him that he's gonna turn this lame vibe around, because this man...
Bu adam üzerine para yatırırım ki aksaklığı tam tersine çevirecektir. Çünkü bu adam bebek getirdi.
He's got me running around, trying to rehome it for him.
Beni etrafta koşturup, hayvana yeni ev buldurtuyor.
One of the guys he conned got wise and flew in to confront him.
Adamlardan biri işe uyanıp Parrish'le yüzleşmek için buraya gelmiş.
My husband was an archaeologist, he was helping us on a case, and whatever he discovered got him killed.
Kocam arkeologdu. Bize bir davada yardımcı oluyordu ve her ne öğrendiyse bu ölümüne sebep oldu.
- I think he's got it with him.
- Sanırım ağzında.
So this guy- - he calls himself Cassius on the site- - he was always asking me to tell him whenever those lunches got booked.
Adamın biri--sitede kendisine Cassius diyor- -... bana daima yemeklerin nerede olduğunu soruyordu..
I actually started working with him- - he got bored of them, too.
Onunla çalışmaya başlamıştım- -... o da sıkılmaya başlamıştı.
You got to talk to him as if he's awake, even if he's not.
Uyanık olmasa da uyanıkmış gibi konuşabilirsin.
If he's in Storybrooke, there has to be a clue in here about how he got back or how we can find him now that he is.
Eğer Storybrooke'daysa buralarda bir yerde nasıl geri döndüğüne ya da onu nasıl bulabileceğimize dair bir ip ucu olmalı.
The ER will admit him at that point, regardless of how he got the liver.
Karaciğer nasıl nakledilmiş olursa olsun acil servis onu kabul etmek durumunda.
You know, my heart went out to him a little because he left as everyone's favorite, and I'm sure word got out about, you know... me.
Onun için içim biraz buruldu açıkçası çünkü herkesin gözdesi olarak ayrılmıştı ama eminim benim olayımı hemen duyacaktır işte.
It looks like he took a bottle of water from this mini-fridge, turned back around, got shot, and then he took the chair down with him.
Görünüşe göre, buradaki mini buzdolabından bir şişe su almış arkasını dönmüş, vurulmuş ve düşerken de sandalyeyi kendisiyle beraber devirmiş.
And that's why you sued him? As soon as Erich got ahold of my code, he fired me.
Benim kodlarımı alır almaz, beni işten kovdu.
All we got out of him was that the band stole this limo when he wasn't looking. He pinged it, found it parked in an alley, tried to drive it back.
Ondan öğrenebildiğimiz kadarıyla grup, o yokken limuzini çalmış takip etmiş, boş bir arazide park halinde bulmuş.
We've got a plainclothes downstairs, but we're ready for him up here if he makes it past him.
Gelmeye çalışırsa aşağıda sivil polis var, onu geçerse biz de odada hazırız.
But he didn't come home last night. You got him?
Ama dün akşam eve gelmedi.
The point is he got away, and you are the only person who can track him to Sam.
Asıl konu adam elimizde kaçtı ve onu Sam'e kadar takip edecek tek kişi sensin.
Well, go after him. He can't be far. He ain't got no money.
- Peşinden git o zaman, çok uzakta olamaz, parası yok.
And then he got out and you brought him to the Jubilee and it made me have to face a lot of that- - that judgment- - how kind you were to him, how selfless, how you loved him like Jesus would.
Sonra çıktı ve sen onu kutlama partimize getirdiğinde yıllar boyunca yargıladığım zamanlarla sayende yüzleştim. Ona nasıl iyi davrandığını kendini düşünmeden nasıl hareket ettiğini onu İsa'nın seveceği gibi nasıl sevdiğini gördüm.
He sits there, and he'll put on these headphones that I got him for Christmas a couple of years ago, these Beats with the freaking studio button, and it cuts out all of the sound.
Oraya oturuyor, birkaç yıl önce Noel'de aldığım kulaklıkları takar. Lanet stüdyo butonuna basar. Ve dışarıdaki tüm sesi keser.
And so I walk out into the living room, and I see Frankie, and he's laughing at his phone, and I got to flag him down.
Ve oturma odasına geliyorum. Frankie'yi görüyorum. Telefonuna gülüyor.
Joe sat it out for a long time, but when the fight came to him, he got back in because he'd rather die on his feet than live on his knees.
Joe uzun zamandır oturup bekliyordu. Savaş kapısını çaldığında hayır demedi çünkü diz çökeceğine ölmeyi yeğler.
So, 500 years after you guys here at Warehouse 9 bronzed him, he got released.
Siz depo 9'dakiler onu bronzlaştırdıktan 500 yıl sonra, kaçmayı başardı.
I think that Mark had help planning this attack from somebody, somebody who got in his head, and encouraged him to do the things that he's done.
Mark'ın bu saldırıyı planlarken aklına giren, onu cesaretlerin birinden bu şeyleri yapmak için yardım aldığını düşünüyoruz.
And I told him that every time he got upset about Elliot, sad or angry, that he should pray until the anger left him.
Ve ona ne zaman Elliot'u düşünüp morali bozulursa üzülürse, kızarsa, öfkesi geçene kadar dua etmesini söyledim.
He got aggressive when I tried to take him in, so... I had to get aggressive back.
Gözaltına almaya çalıştığımda sert tepki gösterdi ben de sert karşılık verdim.
Well, maybe he got a cab or a train or maybe his mom picked him up.
Belki taksiye ya da trene binmiştir yahut annesi gelip almıştır.
I liked him, but he was stationed out in queens, So I never got to see him, and it sort of fizzled.
Hoşlandım ama Queens'te kalıyordu bu nedenle bir daha onu görmeye gitmedim ve bir nevi fos çıktı.
So I got out and I-I ran to him and I tried to help him. But... he was just...
Çıkıp yanına koştum ve ona yardım etmek istedim ama o sadece...
Well, I threw it at him, so I'm pretty sure he got the message.
Ona fırlatmıştım, eminim anlamıştır.
I got his private number from her cellphone the night before, and I called him because he was messing with my wife!
Numarasını Cindy'nin cep telefonundan aldım, ve onu aradım. Çünkü karımla uğraşıyordu.
Well, if Sam got him, he's long gone by now.
Sam ona ulaştıysa çoktan gitmiştir.
He hears the full weight of the charges against him, I got a feeling his story might change.
Suçlamanın ciddiyetini duyduğunda, hikâyesi değişebilir gibime geliyor.
I've got him holed up at the safe house, but I got to get results, or he's gonna run.
Güvenli eve saklayıp, sonuçları görmem gerekiyor, yoksa kaçacak.
He's bringing him in because he saw I got an A-plus in his class.
Onu çağırmış çünkü dersinden A artı aldığımı görmüş.
Sure, he-he was my childhood hero, but... the fact that I got to work with him, side by side, before he... died was... it was... it was a gift.
Çocukluk kahramanımdı tabii ki ama onunla birlikte çalışabilmek ölmeden önce, yan yana çalışabilmek büyük bir hediyeydi.
I never watched him, either, but he seems to be the reason that Sheldon got interested in science.
Ben de hiç izlemedim ama Sheldon'ın bilime yönelme sebebi bu adam gibi duruyor.
Vincent got Judge Westbrook to talk, but... But he had to beast out in front of him to do it.
Vincent, Yargıç Westbrook'un konuşmasını sağladı ama önünde canavara dönüşmesi gerekti.
Before I could grab him, he got onto a private elevator with a few other guests wearing pins.
Onu yakalayamadan yakasında iğne olan birkaç kişiyle birlikte özel asansöre bindi.
Yeah, and he's got him, right?
Aynen. Adamı tutmuş.
That's how social services found him when he got to school.
Durun! Okula gidecek yaşa gelince sosyal hizmetler onu bu hâlde bulmuş.
he got it 62
he got caught 17
he got fired 16
he got up 23
he got scared 18
he got mad 16
he got me 33
he got 53
he got what he deserved 41
he got you 25
he got caught 17
he got fired 16
he got up 23
he got scared 18
he got mad 16
he got me 33
he got 53
he got what he deserved 41
he got you 25
he got angry 18
he got shot 40
he got away 151
he got what he wanted 17
he got lucky 28
he got out 64
got him 471
himself 154
himura 39
him again 23
he got shot 40
he got away 151
he got what he wanted 17
he got lucky 28
he got out 64
got him 471
himself 154
himura 39
him again 23