English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I have a gun

I have a gun translate Turkish

889 parallel translation
If I Hadn't, You Wouldn't Know. Suarez, I Have A Gun, And I Will Not Hesitate To Use It.
Suarez, bir silahım var ve kullanmakta tereddüt etmem.
I have a gun.
Bir silahım var.
I have a gun.
Silahım var.
Lester, I have a gun.
Lester, bir tabancam var.
Lester. I have a gun.
Lester bir tabancam var.
Couldn't I have a gun in my suitcase?
Valizimde bir silahım olamaz mı?
YOU SEE, HARVEY? I HAVE A GUN OF MY OWN.
Bak Harvey, bu benim silahım.
I think I should tell you that I have a gun...
Sanırım sana silahım olduğunu söylemeliyim.
Yeah, I have a gun.
Bir silahım var.
- Did I have a gun?
- Tabancam mı vardı?
I have a gun on you, Harry.
Silahım sana çevrili, Harry.
Oh, I don't have a gun, sir.
Tabancam yok efendim.
I shall have a gun tonight.
Yanıma silah alacağım.
So you let Horn go out to get me and then you ran on ahead... and warned me, so that I'd have time to draw a gun on him.
Horn'a beni öldürmesini söyledin. Sonra da bana gelip... beni uyardın. Ona silah çekebilmem için zamanım vardı.
See, if I woulda had a gun there... why, one of us might have got hurt, and it might have been me.
Eğer silahım olsaydı... ikimizden biri yaralanabilirdi ve bu ben olabilirdim.
Listen, maybe I have lost a few battles ; I've never lost a gun.
Dinle, belki birkaç savaş kaybettim ama asla bir silah kaybetmedim.
- I didn't have a gun. Give me a break.
- Silahım yoktu, bırak beni.
- If I was, I'd have a gun.
- Öyle olsam silahım olurdu.
I don't have one, I would never buy a gun.
Yok bende, asla bir silah almam.
But I'm getting me a private room and private bath in Paris... if I have to get it at the point of a gun.
Ama ben Paris'te kendime özel bir oda ve özel bir banyo tutacağım. Silah zoruyla yapmam gerekse de.
Phone downstairs? I'll call you. Say, do you have a gun?
Seni buradan telefonla ararım.
I'd let you have mine, but you got a gun, Doll?
Sana benimkini vereyim, ama silahın var mı, Doll?
They took my gun away from me. And I've just gotta have a gun.
Silahımı benden zorla aldılar ve bir silahım olmak zorunda.
If I'd had a gun, I'd have blown him in two.
Yanımda bir silah olsaydı, onu delik deşik ederdim.
Well, I suppose I'll have to get a gun from somewhere.
Sanırım bir tabanca bulmalıyım.
I have to beg pennies from people who never fired a gun!
Hayatında silah bile kullanmamış insanlardan para dileniyorum.
I have a horse and a gun I would trade, and a saddle good enough to ride anywhere.
Sana vereck bir atım, bir silahım ve birde idare edecek durumda bir eyerim var.
If that cap pistol was a real gun and I didn't have a gun, he'd be a kind of a god, too. And if I wanted my life, I'd worship the ground he walks on.
Eğer o mantarlı tabanca gerçek olsaydı ve benim bie silahım olmasaydı, o da bir tür Tanrı olurdu ve yaşamamı isteseydim, üzerinde yürüdüğü yere kapanırdım ve ona hayatım için yarım milyon dolar öderdim.
But I don't have a gun.
Fakat silahım yok.
Not when I don't have a gun.
Silahım olmadan.
And I better get you a gun, because we may have a little trouble.
İyisimi sana bir silah vereyim, küçük sorunlarla karşılabiliriz.
" This is a gun I have pointing at you.
" Üstüne silah doğrulttum.
I don't like using a gun, but I can if I have to.
Silah kullanmayı sevmem ancak gerekiyorsa kullanırım.
I don't have a gun, cowboy.
Üzerimde silah yok kovboy.
I don't have a gun, Ringo.
Silahim yok Ringo.
I have a permit to carry this gun.
Bu silahı taşıma iznim var.
I didn't even have a gun.
Bir silahım bile yoktu.
Well, if I use my dirty look, it wouldn't have made much sense to use a toy gun, now, would it?
Şey, kötü görüntümü kullanırsam, oyuncak silah kullanmanın fazla bir anlamı olmazdı, değil mi?
You know, when I found out you were carrying a gun, I could have sworn it was...
Biliyorsun, silah taşıdığını öğrendiğimde... olduğuna yemin edebilirdim.
Besides, I've always wanted to have a gun.
Ayrıca, Hep bir silahım olsun istedim.
I have the necessary weapon, a gun that can't be traced to me.
Gerekli silahım var, bana kadar izlenemeyecek bir silah.
- I don't have a gun.
- Silah taşımam.
Such a good hunter that i not only have a gun but enough bullets to last a lifetime.
Sadece silahı değil ömür boyu yetecek kadar mermisi olan iyi bir avcı.
First, don't you have a gun or a club? Oh, I don't see no need for it.
Bence bir adam barış görevlisiyse barışçıl olmayan bir görünümde dolaşmamalı.
When he came in with me, I let him have a gun of mine.
Burada benimle çalışmaya gelince, ona tabancalarımdan verdim.
- No, I don't have a gun.
- Hayır silahım yok.
The only ones I've ever seen have been through a gun sight.
Onları sadece silahın nişangahında gördüm.
You've got a gun, use it if you have to but remember, I want the boy taken alive.
Silahın var, eğer gerekirse kullan onu ama unutma, adamı sağ istiyorum.
I don't have a gun.
Silahım yok.
I have a machine gun for the general.
Elias için makineli tüfek getirdim bir tane.
No. I don't have a gun, I didn't kill the guard and I didn't take the money.
Hayır. Silahı yanıma almamıştım. Bekçiyi ben öldürmedim ve parayı da ben almadım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]