I have to leave translate Turkish
3,551 parallel translation
Well, obviously I have to leave the country.
Görünüşe göre ülkeyi terk etmeliyim.
Jane, how many messages do I have to leave you?
Jane, kaç tane mesaj bıraktığımın farkında mısın?
I have to leave now to avoid traffic.
Trafiği engellemek için ayrılmak zorundaydım.
But I have to leave.
Gidebilir miyim? Teslim etmem gereken yemekler var.
I have to leave an hour early.
Bir saat erken çıkmalıyım.
Yes. I have to leave town right away.
Evet, hemen çıkmam gerekiyor.
It's just, uh, I have to leave town,
Sadece... uh, şehri terketmek zorundayım,
I'm so invincible and mesmerizing from where you're standing, what with my new job, touring the covered bridges of greater New England, where I have to leave my kid for two weeks every month and he has to beg someone else to make him bear-head pancakes, and he thinks bagels is a city while I hawk ADD pills.
Yeni işimle birlikte ben New England'ın yollarında gezip hiperaktivite için ilaç dağıtırken, her ay oğlumu iki ay yalnız bırakacağım ve o da ayı kafalı krep yapması için başkalarına yalvaracak ve simidi de şehir sanıyor.
[Sorry, I have to leave without saying goodbye.]
Hoşçakal demeden gitmek zorunda kaldım, özür dilerim.
So you remember I have this reading later, okay? - So I have to leave early?
Söylediğim gibi, okuma yapacağım için erken ayrılmam gerekiyor.
It means that I have to leave my apartment, find a new job, and we all know how hard that is, cut all expenses and borrow money.
Evimden çıkmam, yeni iş bulmam, ki bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz tüm harcamaları kesmem ve borç para almam demek.
If I had known you weren't ready to leave this group, I would never have rung the ceremonial graduation gong.
Gruptan ayrılmaya hazır olmadığını bilseydim seremoni mezuniyeti gongu işine asla adım atmazdım.
Okay, uh, I'm gonna have to ask you to leave.
Sizden dışarı çıkmanızı isteyeceğim.
I have to ask you all to leave.
Üzgünüm çocuklar.
This is a family restaurant. I'm gonna have to ask you all to leave.
Üzgünüm hanımefendi, bu bir aile restoranı.
Erer status has change, but I will need you to leave your purse, your cellphone, any lighters or matches you have...
Durumu değiştirilmiş ama cüzdanınızı, cep telefonunuzu çakmak gibi şeyleri ya da keskin şeyleri bırakmanızı isteyeceğim.
I'm thinking that I know you want to leave, but I have to stay and find out what else they know about that night.
Şunu düşünüyorum, biliyorum gitmek istiyorsun ama ben kalıp o gece hakkında başka ne biliyorlar öğrenmeliyim.
Uh, this is a hard-hat area, so I'm gonna have to ask you to leave.
Buraya kasksız girilmez, sizden ayrılmanızı istiyorum.
If you want to keep attending these graves, I'm going to have to insist that you leave Crickley Hall alone.
Bu mezarlarla ilgilenmekte istiyorsan,... Crickley Malikanesini terk etmen gerekecek.
Well, you can leave if you have to, but I can't.
Gitmeniz gerekiyorsa gidebilirsiniz ama ben gelemem.
But--but we'd have to leave the country and I had to think of my entire family.
Ama ülkeyi terk etmek zorunda kalacaktık ve tüm ailemi düşünmeliydim.
I might have to leave Charming.
Charming'ten ayrılmak zorunda kalabilriim.
I'm not gonna leave. I'm not gonna leave because I don't have to, and also I can't because I have a Groupon for this evening that expires tonight.
Gitmeyeceğim çünkü gerek yok, ayrıca gidemem çünkü bu akşam kullanma tarihi dolan bir kuponum var.
I'll have to take leave from the hospital... and even you have to handle this new stock.
Hastaneden izin almalıyım ve sende yeni stokları işletmelisin.
I mean, from now on, if you want to leave me, you're gonna have to pay me.
Bundan sonra benden ayrılmak istersen bana nafaka vermen gerekecek.
I've had a little emergency at my work, and it has nothing to do with you, but I'm going to have to leave for a minute.
Acil bir işim çıktı ve bunun sizinle bir ilgisi yok ama şimdi buradan gitmeliyim. Sonra görüşürüz.
I leave everything I have to the only person in my life.
Sahip olduğum her şeyi hayatımdaki tek kişiye bıraktım.
I want you to leave a message to the grandchildren you're never gonna meet explaining to them how you would have loved to have been a part of their lives, but you can't'cause you're dead.
Asla tanışamayacağın torunlarına hayatlarının bir parçası olmayı çok istediğini, ama yapamadığını çünkü öldüğünü söyleyen bir mesaj yazmanı istiyorum.
But I have a feeling after you get that glove in your hand, you're not gonna want to leave.
Ama elidvenleri eline geçirdikten sonra gitmek istemeyeceğine dair bir his var içimde.
Well, I'm serious, too,'cause if I had done what Gabriel had done, I would at least have the decency to leave.
Ben de ciddiyim, çünkü ben Gabriel'in yaptığını yapsaydım en azından ayrılacak kadar namuslu olurdum.
Why else would I have paid Amira all that money to leave town?
Yoksa neden Amiraya o kadar para ödiyeyim?
I HAVE TO ASK YOU NOT TO LEAVE THE HOUSE.
Sizden evden çıkmamanızı istemek zorundayım.
I have to ask you not to leave the house.
Evden ayrilmamanizi istemek zorundayim.
And I remember years later reminiscing back on that, how she would cry and cry, and we'd be crying, and we'd have to say good-bye and go into the house, and it was like, we didn't want to leave,
Yıllar sonra karşılıklı oturup o günleri konuştuğumuzu da hatırlıyorum. Nasıl durmadan ağladığımızı, vedalaşıp eve nasıl geçtiğimizi. Gitmek istemezdik.
Please leave before I have to hear
Lütfen bir daha "noter" demeden git buradan.
I'd like nothing better than to leave you stewing in your own filth. But after speaking with Tom, I have a proposition for you.
Ben kendi pisliğinizde boğulmanızı tercih ederdim ama Tom'la konuştuktan sonra sizin için bir karara vardım.
That's gonna leave a mark. I will have my revenge, but I need to shut it down for a minute.
İntikamımı alacağım, ancak önce bir dakika kendimi kapamalıyım.
I knew I'd have to leave sooner or later.
Er ya da geç ayrılacağımı biliyordum.
If we do, I'm gonna have to leave the 2nd Mass.
Eğer öyle bir şey olursa, 2. Bölük'ten ayrılmam gerekecek.
Mmm. If my new look leads to phone sex, I'm going to have to ask you to leave the room.
Yeni yüzüm sayesinde sanal sekse yürürsek senden evi terk etmeni isteyebilirim.
I have to go to work. I'm afraid to leave her alone.
İşe gitmem gerek ama onu yalnız bırakmaya korkuyorum.
To Portland, to me, and if she dies, he could quit the force, he could leave, and I have put too much time and effort into him to allow that to happen.
Portland'a, bana... O ölürse işi bırakıp burayı terk edebilir ve bunun olmasına müsaade etmesi için çok fazla zaman ve güç harcadım.
That is, I feel marvellous because we don't have to leave Downton.
Yani muhteşem hissediyorum çünkü Downton'dan ayrılmak zorunda değiliz.
- I'm gonna have to leave soon.
- Gitmem gerekiyor ama.
I have two grown children, and they leave these things here for when they visit, and the suit belongs to my husband, and i've asked Rusty to bring his things in here, but he won't.
İki yetişkin çocuğum var, bunları bana geldiklerinde giymek için bıraktılar. Takım elbise kocamın. Ve Rusty'e eşyalarını buraya koyabilirsin dedim ama koymayacakmış.
Hey, Ray. I'm really sorry about this, but I'm really not feeling well and I think that I may have to leave early.
Ray, özür dilerim ama bugün kötü hissediyorum ve biraz erken ayrılmam gerekecek.
Mr. Bohm, I'm going to have to ask you to leave.
Bay Bohm, gitmenizi istemek zorundayim.
I'm sorry, but I'm gonna have to leave town for a while.
Üzgünüm ama bir süreligine sehir disina çikmam gerekiyor.
If I'd have known it was him, I would've told you to leave him there to rot!
Eğer onun olduğunu bilseydim, size onu orada çürümesi için bırakmanızı söylerdim!
Now, you can go back to the car and you can leave, but I have to stay here and do this.
Siz arabayla buradan ayrılabilirsiniz ama ben kalıp bunu yapmalıyım.
My whole life, I've wanted to leave Clay, and now I have the greatest excuse in the world.
Hayatım boyunca, Clay'i terk etmek istedim, ve şimdi, dünyadaki en büyük gerekçeye sahibim.
i have to leave now 34
i haven't heard from you 21
i haven't seen you in a while 35
i have a gun 76
i have no idea what i'm doing 30
i have a boyfriend 155
i have nothing to do 23
i have no idea 2703
i have to go to school 22
i haven't yet 29
i haven't heard from you 21
i haven't seen you in a while 35
i have a gun 76
i have no idea what i'm doing 30
i have a boyfriend 155
i have nothing to do 23
i have no idea 2703
i have to go to school 22
i haven't yet 29
i have to go now 300
i haven't got it 40
i haven't seen it yet 23
i have a wife 82
i haven't 1248
i have to tell you something 352
i have nothing to do with it 22
i haven't decided yet 126
i have something for you 390
i haven't got time 37
i haven't got it 40
i haven't seen it yet 23
i have a wife 82
i haven't 1248
i have to tell you something 352
i have nothing to do with it 22
i haven't decided yet 126
i have something for you 390
i haven't got time 37