I looked into it translate Turkish
271 parallel translation
On one wall was a gigantic mirror, and when I looked into it, I didn't see my own face.
Bir duvarda büyük bir ayna vardı, ve aynaya baktığımda, kendi yüzümü göremedim.
I looked into it.
Araştırdım.
No, I looked into it.
Hayır, araştırdım.
I looked into it :
Bunu araştırdım :
I looked into it, studied the papers.
Ben bir baktım, evrakları gözden geçirdim.
I looked into it, and since they've been escorting bombers they haven't lost one to enemy action, sir.
Bununla ilgilendim. Bombardıman uçaklarına eşlik ettiklerinden beri kayıp vermediler.
I looked into it.
Ben o yıllara baktım.
I looked into it more deeply... and I found that apparently what happened... is that he was laid off five years ago... and no one ever told him about it... but through some kind of glitch in the payroll department... he still gets a paycheque.
Biraz daha araştırınca... onun 5 yıl evvel işten çıkarıldığını... ve bu durumu ona kimsenin bildirmediğini... ve maaş servisindeki bir hatadan dolayı... onun halen bu firmadan... maaş aldığını keşfettik.
I looked into it back when he first disappeared.
İlk önce onun kaybolduğu zamanı araştırdım.
But they were out of it so I looked into it and it turns out they don't sell it in Washington anymore.
Orada da bitmişti. Biraz araştırdım. Meğer artık Washington'da satılmıyormuş.
I tell her I looked into it, you're doing a good job, she stops calling.
Ona cinayete göz attığımı, işinizi iyi yaptığınızı söylerim ve sizi bir daha aramaz.
But the more that I looked into it, the less I found.
Ama ne kadar çok aradıysam, o kadar az şey buldum.
I looked into it, and the union allows you to take 6 months off unpaid.
Sendika altı ay ücretsiz izin veriyor.
I looked into it, and the reason why the bank refused to pay $ 270 m ;
İnceledim. Bankanın 270 milyon dolar ödemeyi reddetmesinin nedeni bizim binamızda kural dışılık bulunması değil.
I looked into it for you, Piet.
Senin için araştırdım, Piet.
I saw my guy's surveillance notes, and he followed her... to some law firm on Ventura, so I looked into it.
- Gözlem raporlarına baktım. Ventura'daki bir avukatlık şirketine takip etmiş. Ben de araştırdım.
- No, I ain't looked into it yet.
- Hayır, henüz bakmadım.
If you looked into a magic crystal... and you saw your army destroyed and yourself dead... if you saw that in the future... as I'm sure you're seeing it now... would you continue to flight?
Sihirli bir kristal küreye baksaydınız... ve ordunuzun perişan olduğunu, kendinizin de öldüğünü görseydiniz... gelecekte böyle olacağını görseydiniz... eminim bunu şimdi de görüyorsunuzdur... savaşmaya devam eder miydiniz?
My wife says I oughta have it looked into, so I told her I know this psychiatrist And I figure if I came here like once a week, maybe we could get it ironed out
Karım muayene olmam gerektiğini söylüyor, bu nedenle psikiyatr olarak sizi tanıdığımı söyledim ve buraya haftada bir gelirsem belki bundan kurtulabileceğimi düşünüyorum.
I have looked into their village. I have seen it being done.
Yapıldığını gördüm.
. I think he should have looked into it.
- Bence araştırmalıydı.
I looked into your eyes, I saw it right away.
Gözlerine baktım ve bunu hemen anladım.
Because when I looked into the crate, you know, I didn't see it in there.
Çünkü sandığa baktığımda içinde görememiştim.
" I looked... into that ivory face... and I saw in it... the expression of somber pride... of ruthless power... of craven terror -
# Şu fildişi rengi surata bakıyordum. # O suratta kasvetli bir... #... gurur ifadesi gördüm. # Vahşi bir otorite.
I looked into that, but it needs work.
Onu inceledim, ama eksikleri var.
I've looked into this thing, and a helluva lot of things don't add up about this... what are the cops calling it-a freak accident?
Bu olayı kendi başına inceledim ve bence bu olayla ilgili yerine oturmayan bir sürü şey var. Polisler nasıl diyorlardı, "Garip bir kaza" mı?
I looked into that, uh, Ed, and it appears that you were right.
Baktım ve... Ed, sanırım haklısın.
I have looked into your face, straight into it.
Doğrudan yüzünün içine baktım.
I'm having it looked into.
Şu an yaptırıyorum. Başka bir şey var mı?
I've looked into the future, you know. And believe me, it's quite ridiculous.
Senin geleceğine baktım ve inan bana biraz tuhaftı.
I looked her straight into those big blue eyes. It was you who killed Johnson.
Doğruca onun koca mavi gözlerinin içine baktım Johnson'ı öldüren kişi sendin.
I've looked into it.
Baktım.
I've looked into the research done by Mr. Kitano and I think it has been handled wrongly.
Bay Kitano tarafından yapılan araştırmaya bakıp inceledim. Ve düşüncem, konunun tamamen yanlış ele alınıp yürütüldüğü yönünde.
I said that the man who in 1971 looked into the future and saw that it was named microwave technology, the man who applied Japanese management principles while others kowtowed to the unions, the man who saw the Ma Bell break-up coming from miles away,
1971'de ileriyi görebilen geleceğin mikrodalga teknolojisi olacağını anlayan bir adam diğerleri demode yöntemlere bağlıyken Japon işletme fikirlerini uygulayan bir adam Ma Bell'in tasfiyesini çok önceden tahmin eden bir adam bu adam öyle bir adam olamaz dedim.
Yes, I-I-I know it's a mess, but, you see, it got me scriffy, and then when he looked into my eyes and said, "Chipmunk, I love you"...
Evet, müşkül bir durum olduğunun farkındayım, ama, malum, bir tuhaf oldum. sonra da gözlerimin içine bakıp... "Sincabım, seni seviyorum" deyince de...
First thing in the morning, I'll run you into town and we'll have it looked at.
Yarın ilk iş olarak şehre inip, buna bir çare arayacağım.
I looked into the mirror and it seemed a stranger was staring back at me from behind my own eyes... as if my face was a mask.
Aynaya baktım, ve sanki... kendi gözlerimin arkasında bir yabancı bakıyor gibiydi... yüzüm bir maskeydi sanki.
She stepped into the spin, then I'm not sure but it looked like she got caught in his lederhosen.
Çok kötü. Dönerken bir şey oldu Emin değilim ama eşinin askılarına takıldı.
I looked right into it.
Tam içine doğru baktım.
Lawyer Uchida, how did you come into possession of this video? After hearing her testimony, I hurriedly looked for it.
D-Durun biraz!
I've looked into its eyes, seen it staring back at me.
Onun gözlerinin içine baktım ve onun da gözlerini bana diktiğini gördüm.
But I looked out into the audience, and it was all my kids out there from my class from last year, yeah
Sonra seyirciye baktığımı hatırlıyorum. Oturanların hepsi çocuktu. Geçen yıl ki sınıfımdan.
Because I - don't get angry, please, I see no harm in what I did - I went into your surgery and looked it up.
Çünkü ben - kızma lütfen, yaptığımda bir kötülük görmüyorum - senin muayenehanene gittim ve baktım.
Then one day, it was in the fall, I looked up into the sky and I saw something I'd never seen before.
Sonra bir gün, bir sonbaharda gökyüzüne baktım ve o güne dek hiç görmediğim bir şey gördüm.
That chair looked so big, I thought I'd sink so far into it that nobody would be able to see me.
O sırada o koltuk bana öyle büyük geldi ki,.. ... bu işi şimdiye kadar hiç kimsenin batıramadığı kadar batıracağımı düşündüm.
When we reached the edge of the lake and looked out into the mist I couldn't believe that behind it lay all the wonders that I'd dreamt about.
Gölün kenarına varıp sislere doğru baktığımızda arkada, hayalini kurduğum bütün o mucizelerin olduğuna inanamadım.
I looked into my heart For the shame I must feel for what I've done, But it isn't there.
Kalbimde, bunun için duymam gereken utancı aradım ama orada değildi.
And then when I told them that we looked into it and my wife and I both felt that nothing happened to our son, it got to be a little pushy situation where they told us that we were in denial, and it absolutely happened to our son.
Bize durumu inkar ettiğimizi ve oğlumuzun bunu kesinlikle yaşadığını söylediler.
Surinder, if I'd known that I would've looked into it.
Surinder, bilseydim araştırırdım.
A lot of strange things happened the first day on the boat... and it looked like a confusing puzzle to me... while I was working there... but at the end of the day, somehow everything fell into place... and I knew... I just knew that there was something seriously wrong.
Teknedeki ilk günde bir sürü garip şey yaşandı... ve bana orada çalışırken... kafa karıştırıcı bir yapboz gibi görünmüştü... fakat gün sonunda, bir şekilde her şey yerli yerine oturdu... ve ben... ciddi anlamda ters giden bir şey olduğunu anladım.
I've already looked into it for myself.
Kendim için ona baktım bile.
i looked it up 118
i looked up to you 18
i looked 86
i looked everywhere 87
i looked down 17
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked everywhere for you 19
i looked around 20
i looked up to you 18
i looked 86
i looked everywhere 87
i looked down 17
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked everywhere for you 19
i looked around 20