I mean me translate Turkish
12,903 parallel translation
I mean, that speech you gave me about...
Bana yaptığın o konuşmadan bahsediyorum...
I mean, did you invent Alice just so you could... see me?
Beni görmek için mi Alice karakterini yarattın?
I mean, you ask me, it is the finest city in the country.
Yani bana sorarsanız, ülkedeki en hoş şehir.
I mean, he's been ahead of me every step of the way.
Hep benden bir adım önde gidiyordu.
I mean, you've got to believe me, Gil. I...
Bana inanmak zorundasın, Gil.
I mean, Johnnie's out there trashing me in front of every TV camera he can find.
Johnnie ise dışarıda her bulduğu kamerada beni mahvetmeye çalışıyor.
I mean, are you doing this just to screw with me?
- Bunu, beni alt etmek için mi yapıyorsun?
"He's damaged goods." I mean, I said it and I said it, but you just didn't take me seriously.
Hasarlı biri dedim, söyledim durdum. Ama beni bir türlü ciddiye almadım.
I don't mean in my tender heart it still pains me so. I can still feel what he did in my body standing here right now.
Bu hassas kalbimde acısını duyuyorum değil burada dururken bile bana yaptıklarını vücudumda hissedebiliyorum.
I mean, my boyfriend kind of lived here with me.
Erkek arkadaşımla beraber yaşıyor gibiydik.
I mean, like, where do guys like me live, you know?
Benim gibi adamlar nerede yaşar?
I mean... What do you want me to ask pool guy?
- Havuzcuya ne sormamı istiyorsun?
I know you call me Mean Marge.
- Bana Cadaloz Marge dediğinizi biliyorum.
I mean, you've seen me in my underpants.
Beni iç çamaşırlarımla gördün.
Little guy loves doting on me, although you're gonna need to buy some bigger underwear if we're gonna be sharing, you know what I mean?
Küçük dostum üstüme düşmeyi seviyor, yine de, eğer paylaşacaksak daha büyük iç çamaşırları alman lazım anladın mı demek istediğimi?
I would've doubted me too. I mean, you guys probably haven't noticed anything, but I've been acting pretty unstable lately.
Ben de kendimden şüphelenirdim yani büyük ihtimalle farketmediniz ama son zamanlarda çok dengesizleştim.
I mean, I always tried to give the audience what they wanted and in return they made me ridiculously stinking fucking rich.
Demek istediğim, seyircilere her zaman istediklerini vermişimdir onlar da buna karşılık olarak beni gülünç derecede pis bir zengin yaptılar.
I mean, Jesus. If I was a boy, no one would be telling me to calm down.
Yani, Tanrım, erkek olsaydım kimse bana sakinleşmemi söyleyemezdi.
I mean, they send me out on the worst stuff.
Yani beni en kötü şeylere gönderiyorlar.
But what I'm gonna need for this to work is all of you guys to sign this complaint with me so they know we mean business.
Ama bunun işe yaraması için ihtiyacım olacak şey, hepinizin benimle birlikte bu şikayete imza atması, ki ciddi olduğumuzu anlasınlar.
I mean, what do you want me to do, talk to her?
Ne yapmamı istiyorsunuz? Onunla konuşmamı mı?
I mean, don't get me wrong, he's strong.
Yanlış anlama, güçlü bir herif.
I mean, like, that's an all-time high for me.
Bu tutturduğum en yüksek oran.
I mean, she really had me believing I was the devil or something.
Yani beni gerçekten de şeytan gibi bir şey olduğuma inanmaya zorladı.
No, but the author has already left me behind, I mean...
Hayır ama ben oraları hiç anlamadım bile..
I mean, look at me.
Yani, bana baksana.
I mean, you can't tell me that you feel safe around him.
Yani, o buradayken endişelenmediğini söyleme bana sakın.
I mean, he seemed to be the only one that noticed me come and go.
Yani, gelip gittiğimi fark eden tek kişi oydu sanki.
I mean, can you blame me for wanting to tell the guy I'm gonna vote for that I'm a believer?
Oy vereceğim adama ona inandığımı söylemek istediğim için beni suçlayabilir misiniz?
I mean, they got me working in the mailroom, which, you gotta start somewhere.
Bana posta odasında iş buldular, nihayetinde bir yerden başlamak lazım.
I mean,'cause, like, why were they even at HHM in the first place? Me.
Yani sonuçta ilk başta HHM'e gelme sebepleri neydi ki?
It's kind of like how I carry a little piece of onion around with me to elicit tears, you know, in case someone needs me to feel something about what they said or are doing, you know what I mean?
Olur da birisi, söylediği veya yaptığı bir şeyden dolayı bir şeyler hissetmemi isterse falan diye işte.
I mean, you've turned me into a blubbering fool here, because I've hurt... not just my friend but my brother.
Beni zırıldayan bir şapşala çevirdin. Çünkü sadece dostumu değil aynı zamanda kardeşimi incittim. Kardeşimi incittim.
I mean, you thought it was my husband, Joe, but trust me, honey, he would never dine at the Y that long.
Tabii sen beni kocam Joe sandın ama güven bana o, o kadar uzun süre boşalmadan duramaz.
I mean, look what this place did for me.
Yani buranın benim için yaptıklarına bir baksana.
I mean, don't get me wrong. I don't mind having this place alive with guests.
Beni yanlış anlama burada canlı müşterileri ağırlamakla bir derdim yok.
Yeah, well, I just mean, like, we work together, so she, like, asks me to have lunch or texts me a funny YouTube link or something.
- Sonuçta aynı yerde çalışıyoruz. Yemeğe davet ediyor, komik video linkleri falan yolluyor.
I mean, once he signs it, if they make an arrest, it won't take these guys long to figure out it was me that talked to the Feds.
Yani imzaladığında bir tutuklama yaparlarsa bu adamların, Federallere benim konuştuğumu öğrenmeleri uzun sürmez.
That would mean your daughter holds off, and then I would throw my full weight behind her to replace me when I run for governor.
Bu da kızınızın geride durması ve benim de gelecekte valilik için yarışırken yerime geçmesi için tüm gücümle arkasında durmam anlamına geliyor.
I mean, you started punching me.
Beni yumruklamaya başladın.
But, I mean, she told me that you two made love last night, if that's what you mean.
Dün gece seviştiğinizi bana söyledi. Kastettiğin buysa tabi. Tanrım.
I don't mean to make you uncomfortable, but it would tear me up if I could not see you again.
Seni rahatsız etmek istemezdim, ama seni bir daha görememek beni çok yıpratacak.
I mean, I'd be attracted to other girls, co-workers, friends, some waitress that served me.
Yani, başka kızlardan hoşlanırdım iş arkadaşlarımdan, dostlarımdan, bana servis yapan garson kızdan.
I mean, I figure the world's gonna do that to me one way or another anyway.
Bu kahpe feleğin bana öyle ya da böyle bunu yapacağını biliyorum.
I mean, I went back to the motel, and a jackalope head on the wall started screaming at me.
Yani otele geri döndüm. Ve duvardaki boynuzlu tavşan bana bağırmaya başladı.
I don't mean to get too personal, but this has been a real trying time for me.
Özel hayata pek gitmek istemiyorum ama benim için zorlu bir deneme dönemiydi.
I mean, he'd call me every night, but nothing... physical.
Yani beni her akşam arardı ama fiziksel bir şey olmadı.
You know, I mean, just talk to me.
Konuş işte.
I mean, fuck them for deciding what's too dangerous for me.
Benim için neyin tehlikeli olduğuna karar veremezler.
I mean, they can't stop me getting in the water.
Suya girmemi engelleyemezler.
I mean, I know this isn't totally your thing and you're just looking out for me.
Bunlara sana göre olmadığını ve bana göz kulak olmaya çalıştığını biliyorum.
i mean 97485
i mean it 1883
i meant every word 19
i mean everything 35
i meant no harm 22
i meant 546
i meant to say 40
i meant it 146
i mean you no harm 50
i meant for you 16
i mean it 1883
i meant every word 19
i mean everything 35
i meant no harm 22
i meant 546
i meant to say 40
i meant it 146
i mean you no harm 50
i meant for you 16
i mean no disrespect 26
i meant what i said 95
i meant to tell you 58
i meant no disrespect 29
i meant to call 19
i meant to call you 19
i meant you 39
i mean really 45
i mean yes 37
i mean no harm 17
i meant what i said 95
i meant to tell you 58
i meant no disrespect 29
i meant to call 19
i meant to call you 19
i meant you 39
i mean really 45
i mean yes 37
i mean no harm 17
i meant to ask you 25
i meant to ask 21
i meant me 26
i mean to say 41
i mean now 23
i mean like 23
i mean us 22
i meant that 30
i mean here 25
i mean no 65
i meant to ask 21
i meant me 26
i mean to say 41
i mean now 23
i mean like 23
i mean us 22
i meant that 30
i mean here 25
i mean no 65