I probably shouldn't translate Turkish
524 parallel translation
You're probably thinking, "I shouldn't have touched it."
"Hiç dokunmamalıydım" diyorsun değil mi?
I probably shouldn't have come, it was a silly impulse.
Gelmemeliydim, aptalca bir hisse kapıldım.
If he's a temporary, I probably shouldn't know him, sir.
Geçici subaysa zaten tanıyamam.
I probably shouldn't be.
Olmamam gerekir aslında.
I probably shouldn't be here talking with you about this at all.
Belki de burada sizinle bunları konuşmamalıyım.
I probably shouldn't have mentioned it.
Muhtemelen ondan söz etmemem gerekirdi.
I probably shouldn't have bothered you today.
Galiba sizi bugün rahatsız etmemeliydim.
I knew I probably shouldn't say no.
Muhtemelen hayır demem gerektiğini biliyordum.
I probably shouldn't say this... but sometimes I get to thinking I'm making a mistake.
Belki de bunu söylememeliyim ama hata yaptığımı düşünüyorum bazen.
I probably shouldn't mention this because it'll give away secrets that were long kept in television, we have a device, you know, in television, where you can also look out.
Belki de bundan söz etmemeliyim çünkü televizyonda uzun süredir saklanan sırları ele verir, bilirsiniz, televizyonda bir cihazımız var, onunla dışarıya da bakabilirsiniz.
I probably shouldn't even have told you.
Belki de bunu size söylememeliydim.
I probably shouldn't be telling you this...
Muhtemelen bunu sana söylemem gerekir ama...
– Probably washable, I shouldn't be surprised.
- Yıkanabilirler de kesin.
Actually, I-I probably shouldn't go out, because my mother will see me.
Belki de dışarı çıkmamalıyım, annem beni görebilir.
I probably shouldn't, I know I shouldn't, but... at this point, why not?
Yapmamalıyım. Kesinlikle yapmamalıyım. Bu noktada neden olmasın?
I probably shouldn't have told you.
Hiç anlatmamalıydım.
It's so weird, I probably shouldn't talk about it.
Kim inanır ki?
I probably shouldn't be discussing it with you.
Muhtemelen bunu seninle konuşmamam gerekir.
I probably shouldn't say this since he's not here to defend himself, but...
O burada olmadığı için bunu söylememem gerekir aslında, ama...
I probably shouldn't say it.
Belki de söylememeliyim.
I think maybe I slept with someone that I probably shouldn't have.
Galiba yatmamam gereken biriyle yattım.
I probably shouldn't, but...
Muhtemelen yapmamalıyım, ancak...
Oh, dear. I probably shouldn't have brought you here, should I?
Sanırım bu konuyu açmamalıydım, değil mi?
I probably shouldn't have eaten that packet of powdered gravy... I found in the parking lot.
Otoparkta bulduğum o et suyu tozunu yememeliydim.
I probably shouldn't tell you this but you must find the one, true compass.
Muhtemelen sana söylemem gerek ama... Doğru olan tek pusulayı bulmalısın
Probably shouldn't tell you this but I just found out their quarterback will be out on academic probation.
Hayır. Belki de bunu sana söylememeliyim ama duydum ki, oyun kurucuları yaz okulunda olacakmış.
I probably shouldn't say this, but I'm not sure if you realize... how much the other animals are laughing at you for this sheepdog business.
Sanırım söylemesem daha iyi ama, şu koyun gütme işinde, diğer hayvanlar çok gülüyorlar sana.
I probably shouldn't say this, but I'm pretty much totally intimidated by you.
Sanırım bunu söylememem gerekir ama senden azıcık korktum.
I lost my temper, and I probably shouldn't have.
Kendimi kaybettim, olmamalıydı.
You know, I probably shouldn't say this, but Mr. Ficicello feels very strongly about religious backgrounds.
Bunu söylememeliyim, ama Bay Ficicello, dindar insanları çok sever.
I probably shouldn't, but can I ask you a question?
Biraz zamansız olacak ama size bir soru sorabilir miyim?
I should probably leave you alone, shouldn't I?
Herhalde seni rahat bırakmam gerek, değil mi?
You know, I probably shouldn't even tell you this, but I went to Zefram Cochrane High School.
Belkide bunu söylememem lazım ama ben Zefram Cochrane Lisesinde okudum.
I probably shouldn't tell you this.
- Aslında bunu anlatmamalıyım.
What I meant to say is... that you probably shouldn't have killed off Chronic.
Demek istediğim Chronic'i öldürmemeliydin.
I just probably shouldn't date until the world begins to make sense again.
İçimden bir ses, dünya tekrar anlamlı bir hâle gelene dek kimseyle çıkmamam gerektiğini söylüyor.
Now you listen to me because I'm only going to say this once... and I probably shouldn't say it at all.
Şimdi beni iyi dinle çünkü bunu bir kez söyleyeceğim ve büyük ihtimalle de hiç söylememem gerek.
- Well, I probably shouldn't be telling a prospective buyer this, but I am eager to sell so you're going to get a good deal.
Aslında, potansiyel bir alıcıya bunu söylememem gerekir. Ama burayı satmayı çok istiyorum, bu yüzden iyi bir fiyat vereceğim
I probably shouldn't have invited her here.
Belki de onu buraya davet etmemeliydim.
I probably shouldn't be drinking beer. Seeing as I'm so underage and all?
Yaşım tutmuyor, değil mi?
I probably shouldn't be telling you this because of national security but what the heck.
Belki ulusal güvenlik nedeniyle size bunu anlatmamam gerekiyor ama boşverin.
- I probably shouldn't have laid it all out there like that.
- Her şeyi o kadar açık söylememeliydim.
- I... you know, um, we probably shouldn't do this right here.
Bu şeyi muhtemelen burada yapamamalıyız.
I probably shouldn't have opened my mouth, but hell, I've gotta tell you.
Aslında hiç ağzımı açmamam lazım bu konuda. Ama anlatmaya da zorunluyum. Tamamen açık olmak.
If she said anything, which she probably shouldn't have... I hope you didn't believe it.
Eğer bir şey söylediyse, ki söylememesi gerekir, umarım buna inanmamışsındır.
I probably shouldn't.
Sanırım almamalıyım.
- Oh, I probably shouldn't.
- Muhtemelen, daha içmemeliyim.
I probably shouldn't say. Er...
Söylemesem daha iyi.
I've been acting crummy to ya and I probably shouldn't'a said what I said.
Sana karşı çok kötü davranmıştım, ve muhtemelen dediklerimi söylememeliydim.
I know a lot of people who are in prison who probably shouldn't be there.
Biliyorum ki hapishanedeki birçok insan orada olmayı haketmiyor.
I probably shouldn't be doing this.
Aslında bunu yapmamalıydım.
i probably will 23
i probably am 16
shouldn't 30
shouldn't take long 23
shouldn't it 27
shouldn't we 66
shouldn't you be in bed 20
shouldn't he 18
shouldn't you be 18
shouldn't they 16
i probably am 16
shouldn't 30
shouldn't take long 23
shouldn't it 27
shouldn't we 66
shouldn't you be in bed 20
shouldn't he 18
shouldn't you be 18
shouldn't they 16
shouldn't be long 16
shouldn't be a problem 52
shouldn't you 42
shouldn't be 18
shouldn't you be at work 29
shouldn't you be in school 21
shouldn't i 77
i promise 7712
i promise i won't 23
i promise you 1932
shouldn't be a problem 52
shouldn't you 42
shouldn't be 18
shouldn't you be at work 29
shouldn't you be in school 21
shouldn't i 77
i promise 7712
i promise i won't 23
i promise you 1932