English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In one word

In one word translate Turkish

524 parallel translation
I'm just going to sum the whole thing up in one word.
Herşeyi tek bir kelimeyle özetleyeceğim.
Blunt and concise, like this one, which in one word renders poor Mariannina's fate :
Bunun gibi basit ve öz... bir kelime zavallı Marianne'nın kaderini ortaya koyuyor.
You can put it in one word.
Tek kelimeyle izah edebilirsiniz.
Demaistre in one word.
Dünyadaki tek şey Demaistre'dir.
Well, I can tell you everything in one word : moneymaker.
Bak, sana tek kelimeyle söyleyeyim : Parababası.
That I can tell you in one word!
Bunu sadece tek bir kelime ile söyleyebilirim!
- I can say it in one word, brother.
- Βunu tek kelimeyle açιklayabilirim, kardeş.
One word from me, and you're in.
Tek sözüm yeter.
Not one word of what he's saying is being printed in that state!
Söylediği hiçbir şey o eyaletteki gazetelerde yazılmamış.
You have talked to me about all your friends in Meryton without saying one malicious word.
Neymiş? Meryton'daki bütün arkadaşlarınızdan bahsettiniz. tek bir kötü kelime kullanmadan.
If this word broken now not only Sioux, but the Cheyenne, the Oglala the Miniconjou, the Blackfeet, the Sans Arcs and every living tribe between mountains and great waters will gather in one last battle.
Eğer bu söz de bozulursa sadece Sioux'lar değil Cheyenne'ler, Oglala'lar Miniconjou'lar, Kara Ayak'lar, Şans Arc'lar dağlarla büyük sular arasındaki bütün kabileler savaşacak.
Here's the news in one luscious word :
İşte tek tatlı kelimelik bir haber :
Father, whose oath in hollow hell is heard, whose act is lightning after thunder-word. A boon! A boon - that I compassion find for one, the most unhappy of mankind.
Boş cehennemdeki ahidleri duyulan hareketleri fırtınada çakan şimşekler gibi olan benim gibi insanlığın en mutsuz insanı için bile ihsanını esirgemeyen babamız.
That's noble of you, of course, but... one means always in English to insult with that word, noble?
Bu çok soylu bir davranış, ama... İnsan bu "soylu" kelimesi ingilizcede daima incitici bir anlam taşır mı?
The seven of clubs might mean a club. Yes, with the word "twenty-one" in it.
Evet, adında 21 de geçen bir klüp.
My wife doesn't think I'd better sum it up in that one word.
Karım herşeyi tek kelime ile özetlemekle iyi yapmayacağımı düşünüyor.
Funny part is, in all that time, I haven't written one word.
İlginç tarafı şu ki, bütün bu zaman boyunca tek kelime bile yazmadım.
Just one word in edgewise.
Bir tek söz söyletmedin.
Did you ever stop to think, Porter, that in over three years... there's one word we've never said to each other, even in fun?
Hiç düşündün mü, üç yıldan fazla bir süredir en keyifli zamanımızda bile, hiç söylemediğimiz bir kelime var.
In my General's days, no one dared say a word.
Benim General'imin zamanında hiç kimse konuşmaya cüret edemezdi.
Do you realize how atrocious it is that a word, one that can't be erased... resulted in Michel's death?
Bir daha asla silemeyeceğim bir sözün Michel'in ölümüne sebep olmasının... bana ne büyük bir acı verdiğini anlayabiliyor musun?
If you say one more word to me about Jeff's hypnotic influence on me...
Jeff'in üzerimdeki etkisiyle ilgili tek bir söz daha edersen...
You know that just one word from me is law here in Gion...
Gion'da ağzımdan çıkan her sözcüğün bir emir olduğunu biliyorsun.
Then Miss Ordway lied to you, Miss Amberly, if that's where you got your story... because there's not one word of truth in it.
O zaman Miss Ordway size yalan söyledi, Miss Amberly, çünkü bir kelimesi bile doğru değil.
I'm going back in there and call the boy to the stand... and if you say one word now or until after the appeal...
Oraya gidip Joe'yu tanık sandalyesine çağıracağım. Eğer temyiz sonrasına kadar bir kelime daha edersen en az on yıl hapse mahkum olursun.
You can wrap up her whole life in that one word.
Sen kızın bütün hayatını şu bir sözcüğe sığdırabilirsin.
If you tell even one word of what Louis Bernard whispered to you in the marketplace, your little boy will be in serious danger.
Eğer Louis Bernard'ın fısıldadıklarından bir kelime bile söylerseniz oğlunuz çok ciddi tehlikeye girecek.
There is word in the caravans of a great one who was driven out of Egypt.
Kervanlarda, Mısır'dan sürülen yüce birinden söz ediliyor.
- One word in three, sometimes.
- Üç kelimeden birini, bazen.
I shall return for a final word in a moment. First, we have come to one of those treacherous crevices that riddle the glacier of television.
Önce, televizyon buzulunu çözen şu hain aralıklardan birine gelmiş bulunuyoruz.
Have you written one word of truth in your life as an author?
Yazarlığın süresince bir tek doğru sözcük yazdın mı?
A year in that room and not one word out of him.
O odada bir yıl kaldı ve tek bir kelime bile etmedi.
You see, he takes a word like "dim" in one line and twists it?
Baksana, "donuk" kelimesini diğer mısrada tersten yazmış.
I know one word and I can put the world in your hand.
Dünyayı avuçlarına koyabileceğim bir kelime olduğunu biliyorum.
One word from me and your revenge and very life will be in danger
Bir tek sözümle intikamın ve hayatın tehlikeye girer.
Well, like, last night, a cop's at the door, one word from you and I'd be in the pokey.
Ne bileyim, dün gece kapıya bir polis gelmişti tek bir kelime etseydin kodese gitmiştim.
And one more word out of you and you'll end this campaign in chains.
Bir kelime daha edersen kendini hapiste bulursun.
That one word, Valkyrie, will mean that Hitler is dead and that there is a new government.
Bu kelime, Valkyrie, Hitler'in öldüğü, ve yeni bir hükümet kurulduğu anlamına gelecek.
One more word and you'll spend 30 days in the hole! - $ 20!
- Bu onlar için değil, aslında... 30 dolar!
One more word and I'll have you put in an asylum.
Sana bir şey daha söyleyeyim, Seni tımarhaneye attıracağım.
" Only one word in the language ends in's-e-d-e'
Dilimizde yalnızca bir kelime's-e-d-e'ile biter.
You know, if anyone were to drop a word of this in Deaddog or Lizard there would be 47 men riding out here by sundown with a claim in one hand and a gun in the other.
Biliyorsundur, eğer Deaddog ya da Lizard'a herhangi birisi buradan bahsederse gün batımına kadar buraya 47 adam gelir bir elinde belge, diğer elide silahla.
One more word in that damn language and shoot both of you.
O dilde bir kelime daha ederseniz ikinizi de öldürürüm. Duydunuz mu?
In the twilight hour, one word, I say. :
Seher vaktinde bir kelime söylüyorum Lütfen, lütfen, asla beni bırakıp gitme
One more word, Mr. Moore, and I'll charge you for contempt in court.
Son bir şey daha Bay Moore, sizi mahkemeye saygısızlıktan dava edeceğim.
All of us were slaves once, in one sense of the word or another.
Bir düşünceye göre ilk başta hepimiz birer köleydik.
"I know that vocês they like histories", it used the word in English. "Therefore I have one good history for vocês."
"Sizleri bilirim arkadaşlar, hep bir haber peşindesinizdir ardından İngilizce olarak" Sizler için bomba gibi bir haberim var. " dedi.
One more word out of you, Anderson... and I'll lock your head in your attaché case.
Ve, Anderson... senin kafanı evrak çantana kilitleyeceğim.
My dear parents... if I left without a word... it was to avoid another one of those discussions... which even the simplest things seem to provoke in our family.
Sevgili ailem oradan tek söz etmeden ayrılmışsam eğer ailemizi huzursuz etmenin en kolay yolu gibi görünen şu tartışmalardan birini daha yaşamayalım diyedir.
One word from you, I'd turn myself in and confess :
Tek sözünle gider, itiraf ederdim :
You adopted him, you married him to my sister, you made him Consul-elect and City Warden without one word to me.
Onu evlatlık edindin, kız kardeşimle evlendirdin sonraki Konsül ve Kent'in Hamisi yaptın, birinden bile bana tek söz etmeden.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]