English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Is he there

Is he there translate Turkish

12,257 parallel translation
Is he there?
Geliyor mu?
There he is.
İşte orada.
He said there was a dancer here by the name of Lara who was very helpful... Is she here today?
Bana burada Lara adında bir dansçının olduğunu söyledi ve çok yardımcı olmuş bugün burada mı?
Then he was madly in love at 85, and that is proof that there is... there is more love out there.
Onun 85 yaşında çılgınca aşık olduğunu görünce kanıt bulmuş oldum. Dışarıda beni bekleyen aşklar olduğunun kanıtını.
He just moved out there for work.
İş için oraya taşınmıştı.
Huh, this guy might not have any record in the system, but he is out there.
Adamın sistemde kaydı olmayabilir ama dışarıda bir yerde.
Oh, there he is.
- İşte orada.
Yeah, he is in there.
Evet, orada.
That is against his whole policy about how, you know, he'll always be there for us.
Bu onun hep bizim yanımızda olması kuralına ters düşüyor.
I mean, if this is cancer, there's no way he's getting that kidney.
Kanserse böbreği alması mümkün değil.
He won't daily. There's a good chance his meeting with Ali is taking place right now.
Şu anda, Ali'yle görüşmesinin olması için mükemmel bir fırsat var.
So, all right, there he is.
İşte, orada.
Hey, hey, there he is!
İşte burada!
There he is.
Orada.
But if there is someone out there that can hack into those arms, then God knows what all he could do.
Ama o kolları hackleyebilen biri varsa Allah bilir başka neler yapabilir.
You know, it's like a cult over there, and he is their messiah offering up immortality in a can.
Bir çeşit tarikat gibi ve o onlara ölümsüzlüğü sunan bir mesih.
There's an old expression, uh, that says, "Let he who is without sin cast the first stone in a glass house."
Bu durumu anlatan bir söz vardı "aramızda kim günahsızsa, camdan eve taşı ilk o atar."
Oh, there he is.
İşte orada.
Oh, there he is!
İşte burada!
Hey, there he is.
Sonunda buradasın.
Hey, there he is.
Buradasın.
The water the colour it is and knowing that he's got friends around, who could be literally just at the base there.
Çünkü suyun rengi ve etrafta arkadaşlarının olduğunu bilmek... Kim gerçekten orada, zeminde olmak ister ki?
He just got a major job offer in L.A., at the Children's Hospital there.
Los Angeles'ta ki Çocuk Hastanesinden, daha büyük bir iş teklifi aldı.
There he is, the man of the hour.
İşte, günün adamı.
- There he is.
- İşte buradalar.
- There he is.
- İşte bu.
His name is Will but he's four, so my body has had plenty of time to bounce back down there, you know tighten up and...
Adı Will ama dört yaşında yani vücudumun toparlanması ve sıkılaşması için yeterince zaman geçti.
Oh, here he is, right there.
Orada, işte orada.
This is not the only world, there are millions of them, and in every single one he's trying to kill us.
Sadece bu dünya yok, milyonlarcası var ve evrenlerin hepsinde bizi öldürmeye çalışıyor.
You don't understand, there is somebody out there who looks exactly like me, he...
Anlamıyorsunuz, dışarıda bana tıpatıp benzeyen biri var, o...
There is no evidence that he suffered from any emotional disorder which made him unusually susceptible or vulnerable to police pressures.
Sıradan bir insandan farklı olarak polis baskısına boyun eğmesine yol açabilecek duygusal bir rahatsızlığı olduğuna dair bulguya rastlanmadı.
And the search party is out there and he wants to ask them if they would allow us to have the search party come on the property
Arama ekibi orada. Kendilerinden arama ekibini araziye sokup hurdalığı aramak için izin almak istiyor.
And he would therefore have known in October and November of 2005, when the Halbach vehicle is discovered on November 5th, he would've known that there was a source of Steven Avery's blood available in the clerk's office.
Dolayısıyla 2005 yılının Ekim ve Kasım aylarında da Teresa Halbach'in aracı 5 Kasım'da bulunduğunda Mahkeme Kalemi arşivinde Steven Avery'nin kanının bulunduğunu biliyordu.
Is there anybody sitting at this table that thinks that regardless of what procedural chances he still has...
Yapımcıların ricası üzerine, Steven'ın eski avukatları geriye kalan yasal seçeneklerini değerlendirmek üzere bir araya geldi. Bu masada oturanlar arasında usulle ilgili deneyebileceği yollar haricinde gerçekten bir şansı olduğunu düşünen var mı?
I hope the day comes where he's freed, his name is finally cleared and his parents are still there.
Umarım özgürlüğüne kavuştuğu, adının nihayet aklandığı o gün gelir ve umarım o gün anne babası hâlâ hayatta olur.
There he is, hiding in his agent's car.
İşte orada, menajerinin arabasında saklanıyor.
He takes a leap of faith... and this time there is no turning back.
Gözünü karartarak atlıyor ve bu sefer geriye dönmek yok.
He's really an amalgamation of so many characters on the internet who believe that there is not just an alien conspiracy, but a possible conspiracy of men.
Adam hakikaten sadece uzaylı komplolarına değil, muhtemel insan komplolarında da inanan internetteki birçok karakterin karışımı.
There he is!
İşte burada!
There he is.
- İşte geldi.
There he is.
İşte burada.
Oh, there he is!
İşte bu!
- There he is.
- İşte burada.
Is there anyone else present whom he would have had the opportunity to infect?
Halihazırda ısırılmış olma ihtimali olan kimse var mı?
There's a story, and I don't know how true it is, of an assassin so deadly that he eliminated over 30 high-value targets in his short career.
Bir hikaye var. Doğru mu bilmiyorum. Kısa kariyerinde 30'dan fazla hedefi imha etmiş ölümcül bir suikastçı ile ilgili.
Yeah, they say he is out there somewhere, living in the shadows.
Evet, dışarıda bir yerde gölgelerde yaşadığını söyleyenler var.
And I know that the old man that runs the café is kind to his dog and he's cruel to his wife and I know these things because I've been there.
O kafeyi işleten adamın, köpeğine nazik karısınaysa gaddar davrandığını biliyorum. Bunları biliyorum, çünkü orada bulundum.
He ended up having a three-way with a couple of sherpas, so there's still work to be done, because it is a process.
Bir Şerpa çiftiyle üçlü yapmış, yani hala yapılacak iş var, çünkü bu bir süreç.
Man : There he is!
- İşte orada!
- There he is!
- İşte orada!
Thank you! Hey, there he is! Yeah!
Teşekkürler, buradayım işte!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]