It's meant to be translate Turkish
681 parallel translation
As it's meant to be, my dear fellow.
Bir anlamı olmalı sevgili dostum.
If this is meant to be humor it's very ill time.
Eğer bu bir şakaysa ne yeri ne zamanı.
But right then it gave me a nasty feeling to be thinking about them at all... with that briefcase right behind my head that had her father's signature in it... and what that signature meant.
Ama birden bunu düşünmek bile beni rahatsız etti arka koltukta çanta ve babasının imzaladığı başvuruyu hatırlayınca.
It's not meant to be.
- Hoş olmasına gerek yok.
It's meant to be sensational, like the subject.
Konusu gibi sansasyonel olmalı.
You know how much that it's meant to me? Be so proud of you, always.
Seninle gurur duymamın benim için neler ifade ettiğini biliyor musun?
Well, talk like that, sir, must be meant as a joke. I'll be pleased to ignore it.
Efendim şaka yapıyor olmalısınız.
No, I meant it may be necessary for you to come along.
Hayır, yanlış anladın, senin de gelmen gerekebilir.
What's it meant to be?
Ne çizmeye çalıştın?
It's just that some people are meant to be one thing, some another.
Bazıları belli bir şey olurlar, bazıları başka bir şey.
I know I wasn't meant to be a priest, it takes a different kind of a man.
Rahip olmak için yaratılmış olmadığımı biliyorum, bu, farklı türde bir adam olmayı gerektirir.
It's not meant to be a work of art.
Sanat eseri olmak gibi bir amacı yok.
But... it wasn't meant to be.
Ama... olacağı varmış.
Life isn't meant to be dreary, it's meant to be exciting.
Hayat iç karartıcı değil, heyecanlı olmalı.
You're handling Pavlova and you want her to dance just for you? It's a God-given talent. It was meant to be shared with the public.
Bu Tanrı vergisi bir yetenek ve halkla paylaşılması gerekiyor.
And say that's how it's meant to be
Herşeyin olması gerektiği gibi olduğunu bil.
It's meant to be.
Hoşça kal.
Of what it's meant to be, I suppose.
Bunlar ne anlama geliyorsa ondan.
- It's meant to be of the highest security rating, kept in a safe.
Sadece Baronun, projeksiyoncunun ve benim onu görme iznimiz vardı!
It's a weapon built primarily as a bluff, never meant to be used.
Blöf olsun diye yapılmış bir silah, kullanılması için değil.
- It's part of life, it's meant to be lived.
Hayatın bir parçası bu, yaşaman gerekiyor.
- It's meant to be symbolic, Dean.
- Bu sembolik bir durum, Dean.
- I said it's meant to be symbolic.
- Dedim ki bahsettiğin şey sadece sembolik.
That's exactly what it was meant to be.
Tam olarak öyle.
It's meant to be functional.
Bir amacı olmalıydı tabi.
Aye, there's a service crawlway, but it's not meant to be used while the integrator operates.
Bir ara yol var ama entegratör çalışırken kullanılamaz.
I don't doubt that you meant it kind but I'd rather not be acquainted with you any longer, if it's all the same to you.
Kötü bir amacınızın olmadığından da eminim ama sizin için de uygunsa sizinle daha fazla görüşmek istemiyorum.
The way I see it, it's about time we got us a sheriff who can treat that jailhouse scum like they was meant to be.
Benim gördüğüm şekliyle, kendimize bir şerif bulmamızın tam zamanı o hapishane pisliklerine olması gerektiği davranacak birini.
Maybe it's not meant to be enjoyable with women you love.
Belki de bu iş, sevdiğin kadınla yapınca zevkli olmaktan çıkıyor.
What I meant was, whatever it takes to be a cop's wife I'm just not sure I'm making it.
İtiraf etmeli, bir polis eşi için gerekli niteliklerden eminim hiç biri yok bende.
? It's not meant to be funny!
Komiklik olsun diye değil!
- They say it's meant to be terrible.
- Berbat olduğunu söylüyorlar.
- It's meant to be like that.
- Yani bunun gibi!
It's meant to be, Callahan.
Öyle olması gerekiyor Callahan.
Well, your little joke was not funny. It wasn't meant to be funny, sir.
Bu, fidye notu için sözcük ve harflerin kesildiği gazetenin aynı baskısı.
That's what it's meant to be.
Ben de bunu yapıyorum.
It's meant to be a fairy tale.
Bunun bir peri masalı olması gerekiyor.
Well, that's fine. It's meant to be used.
Daha çok burayı kullandığını biliyorum.
It's not meant to be taken literally.
Kelimenin anlamına bakma.
That's the way it was meant to be.
Olması gereken bu şekildedir.
If you trust that if it's meant to be, then it will be again.
Eğer olacağına inanırsan, o zaman tekrar olur.
Whenever you are in doubt that that is God's way the way the world is meant to be think of that and then try to do it His way.
Dünyanın izlemesi gereken yolun Tanrının yolu olduğundan şüpheye düşersen bunu düşün ve dünyanın onun yolundan gitmesi için çabala.
I thought that's the way it was meant to be.
Öyle olmasi gerekiyordu saniyordum.
Excellent! After all, it is St Leonard's Day - there's meant to be some entertainment!
Herşeye rağmen, bugün Aziz Leonardo günü biraz eğlence olması gerekiyor!
It was meant to be a fun kind of holiday, to sort out our marriage, but to be honest, it's been nothing but disaster since we set off.
Ama Diana ile evliliğimiz çözmek için. Eğlenceli bir tatil olması gerekiyordu. Ama dürüst olmak gerekirse, felakete dönüştü.
It's fate. It's meant to be. Nothing's meant to be.
Şu anlama geliyor ki!
It was meant to be.
Olacağı varmış.
It's meant to be stunning.
Güya çok çekici olacaktı.
- It's meant to be.
- Küçük olması gerek.
Well, my lord, I hadn't meant to mention it, but I have been wondering all along why you think Baldrick with a bag on his head is gonna be a dead ringer for Lord Farrow, because he's not!
Lordum, hiç zikretmeyecektim ama, merak ettim durdum neden kafasına çuval geçirilmiş Baldrick'in Lord Farrow'un ölüsüne benzeyeceğini düşünüyorsunuz? Zira, hiç benzemiyor!
- It's not meant to be, my pikelet.
Zaten olması da gerekmiyor, pandispanyam benim.
meant to be 24
to be continued 170
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be continued 170
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be quite honest 33
to be or not to be 51
to be with you 30
to be happy 39
to begin with 126
to be honest with you 224
to be fair 354
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be with you 30
to be happy 39
to begin with 126
to be honest with you 224
to be fair 354
to be free 36
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be sure 151
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be clear 133
to be sure 151
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289