English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It shouldn't

It shouldn't translate Turkish

5,761 parallel translation
and it shouldn't be a problem.
Böylece bir problem olmamış olacak.
So, between that and the phone records, it shouldn't be too hard to get a conviction.
Bu ve telefon kayıtları sayesinde, hüküm giydirmek çok zor olmayacak.
It shouldn't be too hard to find.
- O kadar zor olmamalı.
-... or when he's vomiting because he's sick or when he's vomiting because he had cilantro, which he loves but he shouldn't have because it makes him...
Boş ver Kate, ben iyiyim. Kişniş yiyince kusar, ne kadar sevse de yememeli çünkü midesini bozar...
It shouldn't be overly difficult.
O kadar zor olmamalı.
Shouldn't it be worth saving?
Kurtarılmaya değer bir yer olması gerekmez mi?
This baby... this baby and I are in a constant war, and it shouldn't be like this.
Bu bebekle ben sürekli bir savaş içindeyiz ve bunun böyle olmaması gerek.
But if they ever offer you bisghetti... Um.... you shouldn't eat it.
Ama sana spagetti teklif ederlerse onu yememelisin.
You shouldn't have given it to her.
- Ona vermemeliydin.
You shouldn't have let me kill you over it.
Bunun yüzünden seni öldürmeme izin vermemelisin.
It shouldn't be giving like this.
Böyle olmamalıydı.
Even if it's something you think shouldn't be asked of a princess.
Bir prensesten istenmemesi gereken..
I really shouldn't have slept with you either, but I did, and it was fun.
Gerçekten olmamalıdır ya seninle yattım ama ben yaptım ve eğlenceli oldu.
She shouldn't have let him get away with it.
Karısı onun yaptıklarını yanına kâr bırakmasaydı.
Well, it shouldn't.
Hiç olmamalı.
You shouldn't give up but I can't take it any more.
Pes etmemek gerek fakat artık katlanamıyorum.
Oh, well, it shouldn't.
Ürkmene gerek yok.
Yeah, it shouldn't be a problem.
Evet, sıkıntı olmaz.
I shouldn't have done it.
Yapmamalıydım.
It shouldn't take you long.
Fazla zamanını almayacaktır.
Shouldn't there be... A fair process to determine how it works?
Bunun nasıl yapılacağını belirlemek için adil bir yol olmamalı mı?
I was around somebody that I shouldn't have been at the wrong time. It coulda happened to anyone.
Olmamam gereken zamanda olmamam gereken biriyleydim.
It's... it shouldn't be a secret.
It's... saklayacak değilim.
It shouldn't take me that long.
Beni o kadar uzun süre almamalıydı.
I shouldn't have said it, it was an accident and, uh... yeah, so just kind of clear the air.
- Söylememem gerekirdi. Hatayla oldu. Böyle işte.
You're not over it, and you shouldn't be.
Bırakmadın ve bırakmamalısın da.
Oh, they shouldn't make a fuzz about it.
Bununla ilgili yaygara çıkaramazlar artık.
I know you said I shouldn't take it.
İçmemem gerektiğini söyledin, biliyorum.
I see now why I shouldn't have done it.
Neden içmemem gerektiğini şimdi anladım.
Look, I don't know what your plan is, but you shouldn't have dragged me into it.
Planın ne bilmiyorum ama beni bunun dışında tut.
I shouldn't have taken it out on you.
Senden çıkartmamam gerekirdi.
I know I shouldn't be making those kinds of promises, but I did, and I'll be damned if I'm gonna let you, their uncle and the sheriff of this town, keep me from delivering on it.
Bu tür sözler vermemem gerektigini biliyorum, ama verdim bi kere, eger seni dinlersem ben kötü olucam, ve amcalari, kasabanin serifi beni bunu yapmaktan alikoyacak.
I mean, people do that all the time- - not have sex with people they shouldn't have it with.
Yani, insanlar bunu hep yapıyor birlikte olmamaları gereken insanlarla sevişmeden durabiliyorlar.
It shouldn't be this complicated.
Bu iş bu kadar karmaşık olmamalı.
Well, it shouldn't be.
Olmaması gerek.
He shouldn't have to pay for it, so I will tutor and do whatever I have to until the lease is up.
Bunun ceremesini o çekmemeli. Yani özel ders verip ve ne yapabiliyorsam yapıp kira sözleşmesi bitene kadar devam etmeliyim.
- Well, shouldn't you be - figuring out who did it?
- Kimin yaptığını bulmaya çalışmayacak mısın?
Everything goes well, it shouldn't take more than an hour.
Her şey iyi giderse, bir saatten fazla sürmez.
He offered me water, and I was going to drink it, even though I knew I shouldn't.
Bana su verdi ve ben de içmemem gerektiğini bilsem de içecektim.
It shouldn't be more than a couple of... years.
Birkaç yıldan fazla süreceğini sanmıyorum.
And I'll be honest with you guys. It's one thing to hear a messed-up story involving a kid seeing something he shouldn't have seen from an adult.
Görmemesi gereken bir şeyi gördüğü berbat bir hikâyeyi bir çocuktan duymak çok kötü.
Even during a plague, when it seems Some people believe that a little extra Death shouldn't trouble us.
Veba esnasında bile, bazıları biraz fazladan ölümün bizi sıkıntıya sokmaması gerektiğine inansalar da.
They said it was Meniere's ataxia, but I shouldn't despair, that a cure wasn't that far off.
Meniere's ataxia diye bir şey olduğunu ama umutsuzluğa kapılmamamı, yakın zamanda bir tedavi bulunacağını söylediler.
But we shouldn't just bring it for other people.
Ama başka insanlara ihtiyacımız yok.
It shouldn't feel like these women are being taken away.
Bu kadınları alıp götürüyormuşuz gibi değil.
SHOULDN'T IT BE HUMAN FOOD?
Son olarak köpek mamasına atarız.
It shouldn't be a problem.
- Sorun çıkmaz.
Maybe it was something that you shouldn't do?
"Bu yapmamam gereken bir şey." diye düşünmedin mi?
Y-You're moving back in here? Well, it shouldn't be a problem, right?
- Buraya geri mi dönüyorsun?
I said I shouldn't have done it.
Ne devam edeyim? İtmemem gerekirdi dedim ya.
I shouldn't have played it.
- Keşke dinletmeseydim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]