English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Little man

Little man translate Turkish

5,687 parallel translation
What do you make of Cassie's little man?
Cassie'nin oğlanı nasıl sence?
And Auntie Moni made you some sandwiches, little man.
- Moni Teyzen de sana sandviç hazırladı küçük adam.
- There's my brave, little man.
Benim cesur küçük adamım buradaymış.
Big talk from a little man!
- Küçük adamdan büyük laf geldi.
What are you doing in here, little man?
Ne yapiyorsun bakalim burada?
Don't come at me with all your... weird little man logic, OK?
O tuhaf aklınla işime karışayım deme.
What do you need, little man?
Neye ihtiyacın var, küçük adam?
- Break a leg, little man.
- İyi şanslar, küçük adam.
That's right, little man.
Hayır. Evet, küçük adam.
Hey, little man, you've been good this year?
- Selam ufaklık. Bu yıl uslu durdun mu?
- What's up, little man?
Ne haber lan?
It's all you, little man!
Hepsi senin, küçük adam.
You need some company, little man?
Bir misafire mi ihtiyacın var, delikanlı?
Come on, little man.
Haydi cocuklar.
Little man, let's get in the truck. - Come on, Ri.
- Haydi araca girelim.
The other day, just as I was returning to the house with Dora, the little man was at the fort waiting for us. What did you say?
Geçen gün Dora'yla birlikte eve dönerken şu küçük adam kalede bizi bekliyordu.
It's not mine, little man.
O benim değil küçük dostum.
Let me take a look at the little man.
Şu küçük adama bir bakayım.
- You smart little man.
Seni akıllı küçük adam.
Who's this little man?
- Bu küçük adam kim? - Bu Lam.
You picked the wrong night to get in my face, little man.
Karşıma çıkmak için yanlış geceyi seçtin, küçük adam.
You're just a sad little man.
Sen sadece üzgün küçük bir adamsın.
You got a demon, little man, and I don't like your face.
İçinde bir şeytan var küçük adam ve senin yüzünü sevmedim.
Come with me, little man.
Benimle gel, küçük adam.
So you might wanna find somebody a little more stable to be your wire man.
Kendine daha aklı başında bir ortak bulmak isteyebilirsin, adamım.
My father was not a well-educated man, but he did know a little something about the human anatomy.
Babam çok okuyan bir adam değildi ama insan anatomisi hakkında birkaç şey bilirdi.
Maybe you just need a little... You want mouth-to-mouth, man?
Belki de biraz suni teneffüse ihtiyacın vardır.
I'm not saying you did, but I think it's time you and I got to know each other just a little better.
Dokundunuz demiyorum. Sanırım birbirimizi daha yakından tanımanın zamanı geldi.
You're just a sad old man, with a shitty little camera.
Sen, elinde boktan bir kamerayla dolanan, zavallı bir ihtiyarsın.
It took me a little time, but I'm also a man of my word.
Biraz zaman aldı ama ben de sözümün eriyimdir.
It's getting a little too dramatic, man.
Giderek dramatikleşiyor dostum.
And what about his creepy little best man?
Peki ya o ufak, garip sağdıç denen tip?
Look at my little college man.
Benim küçük üniversitelime bakın.
Fucking wetbacks, man, they pay me 7Gs just so that the little ones can be born on this side.
Kahrolası Meksikalı göçmenler, bebekleri Amerika'da doğsun diye bana 7 bin dolar ödüyorlar.
Come on, man, drink a little.
Hadi dostum, içsene biraz.
I mean, even if you're a little older, that's cool, man, because, you know, girls here love older dudes.
Yaşlı olsan bile sorun değil adamım, çünkü kızlar yaşlı adamları severler.
When you were a little girl, you were all, "Oh, daddy, let me touch the dead man's pancreas."
Küçük bir kızken, hep "babacığım, ölü adamın pankreasına dokunmama izin ver." derdi.
I'm freaking out a little, man.
Ben buradan biraz korkmaya başladım dostum.
He's still a fan, man, but he thinks you're a little old for the way they're going.
Senin hala hayranın dostum ama çekecekleri filme sen biraz yaşlı kalıyormuşsun.
And that spirit told me you gonna be a rich man, Little Junior.
İşte bu ruh bana, senin çok zengin bir insan olacağını söyledi.
Every man in this band believes in himself a little more'cause he with James Brown.
Gruptaki herkes James Brown'dan dolayı kendine biraz daha inanıyor.
He's a good man. Just had a little girl a few weeks back.
Birkaç hafta önce kızı oldu.
Man, you really had Leroy snitchin'like a little bitch.
Dostum Leroy'u bir fahişe gibi öttürdün.
Man :... That little freak?
O küçük ucube mi?
Daft little bitch, man.
Sikik küçük bir orospu o, adamım.
Sometimes it's good for a man. A little... a little...
Bazen çok az bir disiplin insana iyi gelir.
Come on, you heard the man, come scan yourself like good little groceries.
Hadi gelin çocuklar adamı duydunuz. Kendinizi mahalle bakkalında ki gibi tarayıcıya sokun.
Give a man a little bit of power.
Azıcık yetkisi olunca ne oldu bak.
Hey, sorry I didn't have one of them little signs, man.
- Evet üzgünüm şu tabelalardan bulamadım.
Great, man. You know, tickets are a little slow'cause of the hair show in town, but don't worry, we're gonna have a big walk-up, dawg.
Saç fuarı nedeniyle bilet satışları biraz ağır gidiyor ama endişelenme büyük çıkış yapacağız kanka.
He ended up having a little box of her stuff, had her last yearbook, tenth grade, not a hint of feeling from the old man, kind of got blinders, but why'd he keep the box, huh?
Kızın eşyalarının yer aldığı bir kutusu vardı. İçinde kızın son yıllığı vardı, onuncu sınıf. Yaşlı adamda duyguyu anımsatan hiçbir şey yoktu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]