Lucky man translate Turkish
1,475 parallel translation
Ben is a very lucky man.
Ben çok şanslı bir adam.
Tom, you lucky man!
Tom, seni şanslı adam!
You are a lucky, lucky man.
Şanslı bir adamsın.
You're a lucky man.
Şanslı bir adamsın.
You are a lucky man, Rhamon, to have won such fine horses.
Böyle güzel atlar kazandığın için şanslı bir adamsın Rhamon.
George lucky man.
George şanslı adam.
You're a very lucky man.
Sen şanslı bir adamsın.
No, I'm a lucky man.
Hayır, ben şanslı bir adamım.
I think it's safe to say that you're a lucky man.
Şanslı bir adamsın diyebilirim.
- Then you're a lucky man.
- O zaman şanslı bir adammışsın.
He's a lucky man.
Şanslı adam.
- I'm so there. - Jamie's a lucky man.
- Kesinlikle gideceğim.
- You're a lucky man
- Sen çok şanslısın.
You're a very lucky man living with two beautiful women.
Böyle güzel iki kadınla yaşadığın için çok şanslısın.
You're a lucky man.
Sen şanslı bir adamsın.
- Lucky man.
- Şanslı adam.
Balraj, you are a very lucky man.
Balraj, sen çok şanslısın.
You're a lucky man, Nashawn.
Şanslı adamsın, Nashawn.
But you a lucky man!
Ama sen şanslı birisin!
You gonna kiss your lucky man?
Şanslı adamını öpecek misin?
- Try kissing that lucky man again.
- O şanslı adamı tekrar öpmeyi dene.
One for the lucky man!
Şanslı adam için!
And in the meantime, you're a lucky man.
Ve aynı zamanda, sen şanslı bir adamsın.
- You're a lucky man.
- Şanslı adamsın.
You're a lucky man in all, Frank.
Sen de şanslı adamsın Frank.
I'm a lucky man.
Ben şanslı bir erkeğim.
And if you're half as happy with your wife as I've been with mine, you'll be a lucky man.
- Çok teşekkürler. Benim, karımla mutlu olduğumun yarısı kadar... bile mutlu olsan yine de şanslı bir adamsın.
- Who is the lucky man?
Kim bu şanslı adam?
You're a very lucky man.
Çok şanslı bir adamsın.
At the bottom of this elevator, there is a coat-check girl and if we are lucky, one man for checking weapons.
Asansörün altında, bir vestiyer kız var....... ve şanslıysak, silah arayan bir adam.
- Sometimes a man gets lucky.
- Bir adamın şanslı olduğu zamanlar vardır.
Man, you're lucky to be getting in.
Girebildiğine şükret.
What a lucky old man.
Çok şanslı bir yaşlı adam.
Man, they're lucky they didn't hit the baby.
Bebeğin vurulmaması büyük şans.
You're goddamn lucky to have any man feel that strong about you.
Senin için bu kadar güçlü hisleri olan bir adama sahip olduğun için çok şanlısın.
Well, lucky for you, little man, that did not work out.
Peki, sizin için şanslı, işe yaramadı küçük adam,.
Stan, my man, this is your lucky day.
Stan adamım bugün şanslı günün.
No, she definitely said Off the hook Man I am one tall, cute, lucky kid!
hayır, kesinlikle "özgürsün" dedi dostum, ben uzun, tatlı ve şanslı bir çocuğum!
Hey, you're the lucky one, man.
Hey, sen şanslı olansın.
A MAN WITH GANGRENE THINKS HE'S LUCKY IF HE ONLY
Doktor olunca bunu anlarsın.
It's lucky, then, Captain, that you're a gambling man... and no stranger to taking a chance.
Öyleyse Yüzbaşı iyi ki kumarbazsınız ve şansınıza güvenmeye yabancı değilsiniz.
Man, the way I acted tonight, G, I'll be lucky if that woman ever talks to me again.
Dostum, bu gece öyle davrandım ki, G, eğer o kadın benimle tekrar konuşsa dahi şanslı sayılırım.
You're very lucky you're in the joint, my man.
İçeride olduğun için çok şanslısın adamım.
You're lucky you have Clementine, man.
Clementine olduğu için şanslısın adamım.
Man alive, are you lucky.
Çok şanlısın.
- "Give me a man who's lucky."
- "Bana şanslı bir adam verin."
- Lucky Charm's secure. - It's just a water gun, man. - Shut up!
- Bu sadece bir su tabancası.
- Casim, you are a lucky young man.
- Casim, şanslı bir delikanlısın.
You're just lucky I'm worn out, man.
Yorgun olduğum için şanslısın.
You're lucky to have a man like him.
Onun gibi bir erkeğe sahip olduğun için şanslısın.
Oh man, I can almost call myself lucky.
Kendimi şanslı hissetmeliyim.