Move it in translate Turkish
1,310 parallel translation
You and you, take that bookcase, move it in front of that door.
Sen ve sen, şu kitaplığı alın ve kapının önüne taşıyın.
The jets in the whirlpool anticipated my every move when it was working. And $ 3 for a local call?
Ayrıca otelin havuzundaki kaydırağı kullanmak için 3 dolar ödemem gerekti.
now, i don't know what this creature is or why it is doing this, but i do know that it can tesseract through space, and move backwards in time, so that it knows our next move before we even make it.
Bu şeylerin ne olduğunu ve bunu neden yaptıklarını bilmiyorum ama uzayda dört boyutlu küp etkisiyle hareket ediyorlar ve zamanda geri gidiyorlar. Her hareketimizi biz yapmadan önce biliyorlar.
The shift from creatures who move around on four limbs to those that walk about on two is so dramatic that it can only be achieved by an equally dramatic change in the world around them.
Dört ayakları üzerinde yürüyen bu yaratıklardan iki ayak üzerinde yürüyen canlılara dönüşmek o kadar büyük bir değişimdi ki bu ancak çevrelerindeki dünyanın da aynı derecede........ değişmesi ile mümkün olabilirdi.
It's more than the men could have hoped for, and when the rest of the herd has left her, the hunters will move in for the kill.
Hem de onların beklediklerinden de fazla. Sürünün geri kalanı onu terkettiğinde avcılar gidip onu öldürecekler.
- Get in there! Move it!
- Oraya hadi yürü!
If you think it's any better at their house, You can just pack your bags and move in with them.
Pastayı mahvettiler.
Think I just didn't put--move it. Put enough cheese in it.
Sanki hiçbir şey bizi birbirimizden ayıramazdı.
And the US team is still very much alive in the opening round. It was a hell of a move.
New York'ta bir tarih yazılıyor!
In hindsight, I have to say it was not the smartest move to burgle a house belonging to a chap of the temperament of Vince Crush because he was quite excitable and very inventive in his violence.
Sonradan anlaşıldığı üzere, Vince Crush mizacında birinin evini soymak olasılıkla hiç de akıllıca bir hareket değildi çünkü şiddet açısından çabuk telaşa kapılan, oldukça yenilikçi biriydi.
It will take weeks for Pompey to move his troops.
Pompey'in orduları getirmesi haftalar sürecek.
now, if we're in one of the exit room, Like A-Z-Z, it will move us to the perimeter, and we'll have about... 3 seconds to get out.
Eğer çıkış odalarından birinde olursak, mesela A-Z-Z, burada, bizi dışarıya çıkaracak ve kaçmak için 3 saniyemiz olacak.
When two air masses move in opposing directions, it causes the wind to spin, like this.
İki hava kütlesi farklı yönlerde hareket edince bu rüzgarın şu şekilde dönmesine neden olur.
Move it, get the ball in play!
Hadi be, topu oyuna soksanıza!
It's well-balanced in order to make it move like an extension of your arm.
Onu kolunuzun bir uzantısı gibi kullanabilmeniz için dengesi özellikle ayarlandı.
It's only in conscious experience that it seems that we move forward in time.
Zamanda ileri doğru hareket ettiğimiz izlenimi yalnızca zihnimizdedir.
Do you think it was a good idea to move in with Jan?
Jan'a rağmen buraya taşınmamı istediğine emin misin?
It's an office-tel, so people move in and out often.
Burası ofis ve dairelerden oluştuğu için devridaim fazla olur.
I'll give you some months'grace or finish it before you move in.
Size birkaç aylık mühlet tanırım ya da tamirat bitince taşınırsınız.
What if it collapses after people move in?
Ya insanların üzerine çökerse?
So, existence is a certain kind of gift. My existence, or anybody's existence, or that there is anything at all is in the manner of a gift. And, of course, one begins to move further in the direction of what I actually believe about things when we make this move from saying the world is simply given to saying that it has been given to us,
Tabii ki, biri inandığım doğrultuda bir şeyler söylerse, misal, dünyanın bize öylece sunulduğunu söylerse, biri de bu doğrultuda devam edip, bunun bir yaratıcısının olduğunu, tanrı tarafından verildiğini söyler.
Then my cell phone started to vibrate and I made myself move hoping it could fill in this hole in my heart
Kalbimde ufak bir boşluk açıldığı zaman, Onu cep telefonu adabı öğrenerek kapatmaya çalıştım.
- Yes, we do it early in the day ask the women to move there for 5 minutes... it's an emergency
- Evet, biz sabahleyin yaparız. Bir dakika, kadınlar 5 dakikalığına buradan gitsinler, bu acil bir durum.
Well, you just call us up, we'll drive it up to you, move in.
Bizi ararsan hemen geliriz.
Move against her without solid proof, and it could end in a long, bloody fight.
Elimizde sağlam delil olmadan karşısına çıkarsak uzun ve kanlı bir savaş içine girebiliriz.
I can barely move in this dress and we haven't cleared the bathroom yet, so there it is.
Sadece elbisemi çıkartım, ayrıca hala banyoya bakamadık, işte tamam.
Yeah, you move, you lose it in this family.
Evet, taşımak, bu ailede kaybetmek.
It doesn't move, it doesn't go anywhere, it doesn't pop round the back in all the excitement.
Hareket etmiyor. Hiçbir yere gitmiyor. Sırf heyecan olsun diye arkaya falan kaçıyor sayılmaz.
And Nancy said it's really underpriced because the guy lost his job and has to move in with his parents!
Nancy dedi ki, adam işini kaybedip ailesinin evine döndüğü için ucuzmuş!
Is this cart in the best place? - Move it back?
- Geri mi alsak?
But we don't have to leave it right here. We could move it about six inches in any direction.
Herhangi bir tarafa doğru 15 santim kaydırabiliriz.
It's not a good idea to move your son in his condition.
Oğlunuz bu durumdayken hareket ettirmek doğru olmaz.
You must have forgotten it in your big boy move.
Koca adam triplerin yüzünden unutmuş olmalısın.
I never said you could move in with my mom, so get used to it.
Ben de annemin yanına taşınabileceğini hiç söylememiştim, alışsan iyi olur.
Then I'd probably go to jail, but it would be better than having to move in with him and my mom, right?
Elbette, hapse gireceğim. Ama, annemle ve onunla oturmaktan iyidir, değil mi?
Oh, it came already furnished, uh, ready to move in.
Mobilyalar neredeyse yerleşti. Taşınmaya hazır halde...
Actually, he was passed out drunk in the yard but I did take his arms and his legs and move them back and forth and... the paramedics said it was a great snow angel.
Aslında bahçede sızmıştı ama ben ayaklarını ve kollarını tuttum, onları ileri geri sallamaya başladım sağlık görevlileri gördükleri en güzel kardan meleklerden birisi olduğunu söylemişlerdi.
It took me three years to move in and I am not moving out.
Oraya girmem üç yıIımı aldı ve dışarı çıkmıyorum.
You're gonna have to tell her she can't move in. It's no big deal.
Ona beraber kalamayacağınızı söylemen lazım.
It's like my brain is incased in this fluid, and if I move, then the fluid moves, and my brain kills...
Sanki beynim bir sıvının içinde ve hareket edersem sıvı hareket edecek ve beynim ölecek.
And the man was telling me what it's like to move to a point in your life where you've killed a man.
Ve benimle konuşan adam bana, bir adam öldürdüğünde hayatının nasıl bir noktaya geleceğini anlatıyordu.
If we creep around in the dark, it's because we have to, cos there are people out there who also move in the dark.
Karanlıkta sürünerek iş yapıyorsak, buna mecbur olduğumuz için,... çünkü dışarıdaki dünyada karanlıkta iş gören insanlar var.
How come... they know you're police when they hook up with you... and they know you're police when they move in... and they know you're police when they decide to start a family with you... and all that shit is just fine until one day it ain't.
Nasıl oluyor da seninle takıldıklarında polis olduğunu biliyorlar.. ... evine geldiklerinde polis oluğunu biliyorlar ve seninle aile kurmaya karar verdiklerinde polis olduğunu biliyorlar. Bir gün gelene kadar bunların hepsine tamam diyorlar.
You're in our light! Move it!
Gölge yapma.Çek git!
It will take several hours for all of them to pass through the ravine, and in some parts there's only space to move in single file, which leaves them very vulnerable.
Tümünün dar geçitten geçip gitmesi birkaç saatlerini alacak, ve bazı bölümleri yalnızca tek sıra harekete izin veriyor, ki bu da onları çok incitebilir.
It is actually a position the position in which each player will obtain a worse result if it were his time to move than if it were not.
Aslında bir durum. Birine hamle sırası geldiğinde... her iki oyuncunun da en kötü sonucu alması durumu.
So, I put my ass in your face and move it up and down, up and down.
Kıçımı yüzüne koyuyorum. Yukarı, aşağı. Yukarı aşağı.
Even if I did move in with you, we'd still need to get married again first. We made it official.
Peki peki.
You have to move around in order to make it work.
İşe yaraması için durmamalısın.
Okay, we just take everything that's embarrassing... and we move it out of here. So it doesn't look like you live in Neverland Ranch.
Peki, biz bu utanç verici şeyleri toparlayıp buradan çıkaralım ki Ali Baba'nın çiftliği gibi görünmesin.
So you make fun of people who move, who fight against pollution, against exclusion, against violence. Against real things in the real world! It's easy for you to laugh at that.
Şiddete, kirliliğe, ayrımcılığa, gerçek hayatın gerçek zorluklarına karşı savaşan insanlar oldukça sizin böyle tembel tembel yatıp eleştiri yapmanız kolay tabi ki.
move it or lose it 23
move it 2576
move it along 71
move it up 29
move it out 94
move it back 19
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
move it 2576
move it along 71
move it up 29
move it out 94
move it back 19
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152