Old man translate Turkish
18,578 parallel translation
The old man wants his last chance.
İhtiyar son şans istiyor.
Okay, old man, leave highway 78 at mile marker 114, head north into the desert.
Tamam ihtiyar, 78. otobandan 114. milde ayrıl, kuzeye git, çölün içine.
My old man told me a lot about you.
Benim ihtiyar senin hakkında bir şeyler söylemişti.
My old man said you were crap.
İhtiyar senin pisliğin teki olduğunu söylemişti.
You're here out of pity, as a favor to your old man, so stop busting my balls, and ask the Spaniard what he gave his friend the manager for the info.
Senin ihtiyara bir iyilik olarak sana acıdığım için buradasın. Bu yüzden şaka yapmayı kes ve Spaniard'a sor, bilgi için müdüre ne vermiş.
My old man would be proud of me.
İhtiyar benimle gurur duyardı.
Because with us he was a very tough old man.
Çünkü o çok sert biriydi.
I'm sorry, old man.
Üzgünüm, babalık.
I wonder myself, old man.
Ben de merak ediyorum babalık.
Really, old man, it's nothing very remarkable.
Gerçekten, babalık. Hiç dikkate değer bir şey değil.
You're a straight bat, old man.
En dürüst bir adamsın, babalık.
Luck of the draw, old man.
Şans eseri, babalık.
And the old man.
Bir de şu ihtiyarı.
Well done, old man. Well done.
- Helâl olsun, babalık.
It's with the old man.
Çanta, ihtiyar'da.
As the fella says, old man.
Delikanlının dediği gibi, babalık.
I must leave you, old man.
Seni bırakmalıyım, babalık.
I'm sorry, old man?
- Pardon, babalık?
You won't forget about that game of cards, will you, old man?
Bu kart oyununu boş vermeyeceksin, değil mi babalık?
Mind if I cut in, old man?
Sakıncası yoksa bölebilir miyim, babalık?
Don't'old man'me.
"Babalık" laştırma beni.
And what's that, old man?
Nedir bu, babalık?
Of course you can, old man.
Elbette getirebilirsin, babalık.
Sorry, old man.
Kusura bakma, babalık.
You too, old man...
- Sana da, babalık.
Bixby affected the habit of calling everyone'old man,'but when I saw him again at the house, he didn't say it.
Bixby, herkese "babalık" demeye alışmıştı. Ama onu evinde gördüğümde...
-... nine, eight, nine, my dad used to drop me off at his old man's house in Bear Valley.
-... dokuz, sekiz, dokuz, Babam beni Bear Valley'deki dedemin yanına çok bırakırdı.
Instead of being saddled with a grouchy old man yelling every morning for his mineral oil so his bowels won't get backed up!
Bu huysuz adamla olup... her sabah minerallerini çıkarması... ve bağırsaklarını düzeltmesi yerine!
She had to meet the old man, the Swede's father,
Yaşlı adamla tanışması gerekiyordu, İsveçli'nin babası,
So, the old man was won over.
Öyleyse yaşlı adam kazandı.
A very frail, old man in his 70s, quang duc.
Çok zayıf, yaşlı bir adam 70'li yaşlarında, quang duc.
I'm afraid she was merely listening to an old man's woes.
Korkarım sadece yaşlı bir adamın sıkıntılarını dinliyordu.
The old man's fortune is real.
İhtiyarın serveti gerçek.
Look, as I've already told you, there's a fortune to be made with this island and it starts with finding out where the old man has buried his money.
Bak, söylediğim gibi bu ada bize bir servet kazandıracak ve kazanmak da ; ihtiyarın parasını nereye gömdüğünü bulmakla başlıyor.
The old man's dick!
Yaşlı adamın pisliği!
Hey old man, I know how to read.
Yaşlı adam, nasıl okunacağını biliyorum.
You're up after the old man.
- İhtiyardan sonra sıra sende.
I said I would come back... but he said I had some drinks with an old man.
Sonra gelebileceğimi söyledim... Fakat o, gel yaşlı adamla bir içki iç, dedi.
My old man's a fucking child.
Babam çocuk gibidir.
You just come to see the old man, huh?
İhtiyarı görmeye geldin demek?
Your old man who's not worth a damn.
Ama baban pisliğin teki.
- Your season is over, old man.
- Senin sezonun sona erdi, yaşlı adam.
"for they say an old man is twice a child."
"Onların söylediğine göre yaşlı adam iki katı çoçuk"
The old man didn't have a word about the bitch kicking you out?
Yaşlı adam kaltağın yaptıkları hakkında birşey bilmiyordu, ve sen dışarı atıldın.
I am a very foolish fond old man, fourscore and upward, not an hour more nor less.
Ben çok aptal bir sevimli yaşlı adamım. üç aşağı beş yukarı, bir saat daha fazla değil daha az.
Flirting with the OPA, sticking it to her old man
DGİ'yla flört ediyor, bunu babasına bağlıyordu.
There are also major problems on San Vicente, where we remind you that the collapse of a wall has caused the death of a 75-year-old retired man.
Bulunduğumuz bölge, San Vicente'de büyük sorunlar var. Yıkılan duvar, 75 yaşındaki bir emeklinin ölümüne yol açtı.
Look, man, I don't get on your ass for going to all those dubstep concerts you're way too old for.
Ben senin gitmek için çok yaşlı olduğun elektro konserlerine bir şey diyor muyum?
Look, man, I'm old and I'm faster than you, motherfucker!
Yaşlıyım ama senden daha hızlıyım pislik!
When you look at Michael, you see a sad, old, incontinent man.
Michael'a baktığında, Hüzünlü, yaşlı, idrarını tutamayan bir adam görüyorsun.
This is that rock star life, my man, and I'm slurping it down like a big old fat milkshake.
İşte bu, o rock yıldızı hayatı ve ben bu hayatı harika bir milkshake gibi höpürdetiyorum.