On the street translate Turkish
8,334 parallel translation
Will I just get thrown on the street with a measly settlement?
Değersiz bir halde öylece sokağa mı atılacağım?
Should you move against her, you may find no shortage of new enemies on the street.
Ona karşı hamle yaparsan yeni düşmanlar kazanma konusunda sıkıntı çekmeyebilirsin.
Word on the street- -
Dediklerine göre...
Yeah, I got recognized on the street today.
Bugün sokakta beni biri tanıdı.
We saw a guy on the street, balls out, balls out!
Sokakta "Aletler dışarı!" diye bağıran birini gördük.
People stop me on the street, like,
İnsanlar sürekli beni yolda durduruyor.
- I gotta see it on the street! - That's my money!
- Sokakta görmem mi gerekirdi?
We are aware there is dissent on the street.
Dışarıda muhalifler olduğunun farkındayız.
He's not the fastest rising stock analyst on the Street for nothing.
Boşuna piyasadaki en hızlı borsa analisti değil.
No uncle of mine is going to be out on the street, Danny.
Hiçbir amcam sokaklarda kalamaz Danny.
On the street outside of my building.
Evimin oradaki sokakta.
I see him on the street, I see him in the subway,
Her sokakta, her metroda görüyorum.
I feel like there'd be some buzz on the street if we were mid-zombie apocalypse.
Zombi cehennemi olaydı... -... sokaklardan bir şey duyulurdu herhalde.
The explosion was from a car bomb on the street below, about 800 pounds'worth of dynamite.
Patlama içinde yaklaşık 280 kiloluk bomba olan bir arabadan kaynaklanıyordu.
Park it on the street.
Caddeye park et.
- Park it on the street? - Yeah.
- Caddeye mi park edeyim?
- You park it on the street.
- Caddeye park et.
We're in Brooklyn, so we park on the street.
Brooklyn'deyiz, o yüzden caddeye park ediyoruz.
- Fine, we'll say goodbye on the street.
- İyi, o zaman sokakta vedalaşırız.
Do you like to buy things new or do you find things on the street?
Yeni bir şeyler almayı mı yoksa sokaktan bir şeyler bulmayı mı seviyorsun?
He's walking out there on the street right now Laughing about this.
O şimdi sokakta yürüyüp bu duruma gülüyor.
Your mother would have died in that drunk tank and you would have starved on the street.
Annen içkiden ölürdü ve seni de sokaklarda açbilaç terk ederdi.
So you just ran into him on the street?
Ona sokakta mı rastladın? Bu kader olmalı.
Please do not approach me on the street after this event and attempt to talk to me.
Bu eylemden sonra laflamak için yolda yanıma yanaşmaya kalkmayın lütfen.
I found this crazy woman on the street and she won't leave me alone.
Bu deli kadınla yolda karşılaştım. Bir türlü yakamı bırakmıyor.
I ran away when I was 16, slept on the street.
16 yaşında evden kaçtım, sokaklarda yaşadım.
It's one thing to be picked out by some fancy photographer... but what if it's just some random stranger... some guy on the street?
Havalı bir fotoğrafçı tarafından seçilen bir şey. Peki ya bir yabancıysa, sokaktaki bir adamsa?
Where else am I gonna see an alligator run out on the street and eat a cat?
Başka nerede bir timsahın yola fırlayıp bir kediyi yediğini görebilirim ki?
From that day on, I always avoided the street where that clothes store was.
O zamandan beri kıyafet dükkanlarının olduğu sokaklardan uzak dururum.
Do I need to remind you of the way you lived when we met you, you and your snot-nosed son selling flowers on a street corner? !
Sizi ilk bulduğumuzda burnu havada oğlunla sokak köşelerinde nasıl çiçek sattığınız günleri ne çabuk unuttunuz?
We're not even on the beach side of the street.
Sokağın sahil kısmında bile değiliz.
They are expensive, not the cheap stuff one gets on Fashion Street.
Moda sokağından alındıkları için ucuz değil pahalılar.
And you keep that mangy bloody dog of yours on your side of the street.
Ve o lanet olası uyuz köpeğini sokağın sana ait olan tarafında tut.
A childhood pet or the street you grew up on?
Çocukluk hayvanının ismi mi, büyüdüğün sokağın adı mı?
Richie, this is crazy, but Richie actually picked Agustin up off the street when he was on drugs.
Bu çılgınca ama aslında Richie Agustin kafayı bulmuşken onu sokaklardan toplamıştı.
If everything goes right, he'll fly over the street and land on this 1 5-story building here.
Her şey yolunda giderse sokağın üstünden uçup bu 15 katlı binaya inecek.
So, there's a downtown shuttle that leaves every hour on the hour and it's going to drop you right off at the mall on North Milwaukee street.
Şehir merkezine her saat başı giden bir servisimiz var. Servis sizi Kuzey Milwaukee Caddesi'ndeki alışveriş merkezine bırakacaktır.
But if the street wants to invest him with more than we can on our own, I won't fight them about it.
Ama sokaktaki insanlar bizden fazla ona destek olmak isterse onlarla çatışmayacağım.
In the original proposed layout town hall was on this side of Main Street, - Uh-hmm. - They moved it.
Orijinal tasarımda belediye binası ana caddenin bu tarafında değiştirmişler, neden?
He lived alone on a pretty street within walking distance to the courthouse.
Adliyeye yürüme mesafesinde olan bu sevimli sokakta yaşıyordu.
Street to Speyrer, on the end around.
Street'ten Speyrer'a.
And it's Street to Speyrer on the end around.
Street'ten, Speyrer'a.
So, boa constrictors in the street, peacocks on the wall.
Caddede boa yılanı, duvarın üzerinde de tavus kuşları.
♪ Beauty and the Beast 3x01 ♪ The Beast of Wall Street Original Air Date on June 11 2015
Çeviri : Furkan Karaca Onur Üçler İyi seyirler dileriz.
Where they could fuel the 24-hour nightlife with cocaine, and still make sure everybody showed up for work on Wall Street the next morning.
24 saatlik kokain partisi yapıp kafayı bulsalar bile sonraki sabah herkes Wall Street'teki işinin başında olurdu.
- On the street?
- Caddeye?
On the boring street.
O sıkıcı sokakta.
All I'm saying is, if you took Howard Street rather than Maple, we would save three minutes on the drive.
Howard yerine Maple Sokağı'ndan girsek üç dakika daha erkek varırdık dedim sadece.
A number of soldiers took over the Clarke house on Hanover Street, and they're quartered there now.
Bir gurup asker, Clark'ın Hanover Caddesi'ndeki evini ele geçirdiler, şimdi de oraya yerleştiler.
My two clients, frick and frack, the mopheads, were in a simple traffic accident, a minor Fender bender, but maybe they were on the wrong side of the street, or they didn't look both ways.
Müvekkillerim, ikiz kızılbaşlar, geri zekalılar basit bir trafik kazasına karışmışlar, çamurluk eğilmiş o kadar. Belki sokağın yanlış tarafından geçiyorlardı belki de tekrar sola bakmadılar.
Parking signs on the south side of the street were moved to the north side.
Sokağın güney tarafındaki tüm levhalar kuzey tarafına taşınmış.
on the streets 32
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the house 231
on the dot 66
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the internet 51
on the house 231
on the dot 66
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61