One more translate Turkish
34,372 parallel translation
I can't pretend to be this guy's friend for one more second.
Bir saniye daha bu adamın arkadaşıymışım gibi davranamam.
Let's have one more. Let's go home.
- Hadi birer bardak daha içelim.
Hurry up! We got one more stop on the sadness tour.
Çabuk ol, hüzün turunda bir durak daha var.
One more hill, hurry.
Bir tepe daha, çabuk.
Just... just one more question.
Sadece bir tane daha var.
I have one more thing that just came up.
Yeni ortaya çıkan bir şey var.
Oh, one more thing.
Bir şey daha var.
- Maybe not. But while we are, I think you're gonna need one more chair.
Belki olmayız ama şu an öyleyiz ve bence bir sandalye daha gerekecek.
No, one more.
Dur, son bir şey daha.
Dude, I'm freaked out about my meeting with Michael, and if I spend one more second staring at creepo the clown,
- Michael ile görüşmem konusunda çok stresliyim. Palyaço Ucubik'e biraz daha bakarsam kafayı yiyeceğim.
I promised I'd house-sit one more day, and I have to feed this stupid dog.
Eve bakacağıma söz verdim. Bu aptal köpeği beslemem gerek.
So, one more time.
Şimdi bir kere daha soruyorum.
We did want to talk to you about one more thing.
Sizinle başka bir konu hakkında konuşmak istiyoruz.
And I am telling you that I cannot look at their smug, stupid faces for one more day.
Onların o salak suratlarına bir gün bakmaya daha dayanamayacağım.
Well, there's just one more thing.
Bir şey daha var.
One more thing, Kevin.
Bir şey daha var Kevin.
One more day and he'd break the record.
Bir gün daha geçseydi rekoru kıracaktı.
- Uh, one more thing.
- Bir şey daha.
Like, you might think everything's fine, but I'm not spending one more second in this goddamn place.
Sen her şey yolundaymış gibi düşünebilirsin ama ben bu lanet olası yerde bir saniye daha harcamıyorum.
Just give me one more hour.
Bana bir saat daha verin.
So, let's set the record straight one more time.
Son bir şey daha söyleyeceğim.
Let's go over it one more time.
Son bir kez daha tekrar edelim.
Okay, just one more picture.
Tamam, sadece bir resim daha.
Can I ask you for one more favor?
Senden bir iyilik daha isteyebilir miyim?
But... there's one more.
Ama bir kişi daha var.
♪ He said one more hit ♪ ♪ Ought to do it ♪
Dedi, bir kere daha çeksem kafi gelir
♪ Oh, oh ♪ ♪ He said one more ♪
Dedi ki, bir tane daha
♪ One more job ought to get it ♪
Bir iş daha yapsam halledeceğim
♪ One more for ♪
Bir tane daha
Listen one more time. My client wants 100 % ostrich feathers.
Bak son kez söylüyorum müşterim yüzde yüz devekuşu tüyü istiyor.
You take more than one and that's a cocktail and then you really are in the unknown.
Birden fazla alırsan kokteyl olur ve sonra bilinmezde kalırsın. O bir doktor.
Hmm, I thought the one good thing about you hurting yourself was that we could spend more time together.
Birlikte biraz daha vakit geçirecek olmamızın sakatlanmanın iyi tarafı olduğunu düşünmüştüm.
One or two more of you, maybe.
Sanırım sizden daha fazla kişi bulunuyor.
She's the one that wanted to run another charge cycle to see if she had any more of those dreams.
Başka rüya görecek mi diye şarj platformuna bağlı kalmak isteyen oydu.
- Just one more question.
Bir sorum daha var.
You stay here at Danbury, you do five more years, and if Mike so much as gets a pebble in his shoe, you go back to door number one.
Burada Danbury'de beş yıl daha yatarsın ama Mike'ın ayakkabısından taş bile çıkarsa ilk seçeneğe geri döneriz.
- Your Honor, they opened the door to this when they put her on the stand, and no one is more qualified to answer than his own attorney.
Sayın Hakim, onu kürsüye çıkarttıklarında bu kapıyı onlar açmış oldu. Bu soruya en iyi cevap verebilecek kişi de kendi avukatıdır.
Looks like it's just a more advanced version of the one I have.
Bendekinin daha gelişmiş bir modeli gibi görünüyor.
No one after him ever developed a more efficient way to create massive amounts of energy.
Ondan sonra hiç kimse büyük miktarlarda enerji üretmenin daha efektif bir yolunu bulamadı.
If... if we can get the intakes to the turbines clear of the Zs, then one or more of these turbines might still turn.
Türbinlerin girişini, Z'lerden arındırabilirsek o zaman bu türbinlerden birkaçı hala çalışabilir.
No more sleeping with one eye open, watching for zombies, waiting for loved ones to turn.
Bir gözünüz açık, zombıleri kollayarak, sevdiklerinizin dönüşmesini bekleyerek uyumaya son.
In more than one state, they have been accused of having maggots in the food that they've served.
Birden fazla eyalette sundukları yemeğin içinden kurt çıktığı için şikâyet aldılar.
Historically, when one looks at efforts to create reforms, they inevitably lead to more repression.
Tarihsel olarak reform çabalarına baktığımızda kaçınılmaz olarak daha fazla baskıya yol açtıklarını görüyoruz.
Well, you better think about this move more than you thought about the last one.
Bu hamleni bir önceki hamlenden daha iyi düşünsen iyi edersin.
I'm asking you to pick one that's more important.
Senden daha önemli bir mücadeleye girmeni istiyorum.
More than one?
Birden fazla mı?
Well, this was more than a one-time thing.
Bir seferden öte bir şeydi.
Yeah, if there's more than one EMP device, - it's more than credible.
Evet, birden fazla EMP cihazları varsa gerçek bir tehdit.
We passed at least three much more suitable sites for an execution, and one of them is favored by your gang, Mara Tres.
İnfaz için daha müsait en az üç bölgeyi geçtik..... ve onlardan birisi çeten, Mara Tres tarafından tercih edilen bir yer.
The one who wanted the killer's identity to be revealed... even more than me was... the killer himself.
Katilin kimliğinin ortaya çıkmasını benden daha fazla isteyen kişi katilin kendisiydi.
One day, you'll finally realize you can no more rid yourself of your darkness than I can.
Bir gün anlayacaksın ki karanlığı içinden, tıpkı benim gibi... sen de tamamen atamayacaksın.