Permit me translate Turkish
533 parallel translation
Mr. Hull is a guest of your club ; permit me to hold the bank for a few more rounds! "
Bay Hull kulübünüzün misafiri ; "kasanın bir kaç tur daha bende kalmasına müsade ediniz!"
Young Miss Lola, if you permit me to offer this too.
Genç bayan Lola, eğer izin verirseniz bir teklifte bulunacağım.
Permit me, then, to drink to the new boss of the North Side.
O halde, Kuzey kesimin yeni patronunun şerefine içmeme izin ver.
- Permit me to make them to you, sir... and to trust that you will be indulgent.
- Aynı şekilde sizden de özür diliyorum, efendim... ve hoşgörüyle karşılayacağınızı umuyorum.
Permit me, mademoiselle.
İzninizle hanımefendi.
Miss Barkley, permit me to present to you my friend and war brother Lt. Henry. He has just returned back from the front.
Bayan Barkley, izin verirseniz size, dostum ve savaş kardeşim yüzbaşı Henry'yi tanıtmak istiyorum.
- Permit me.
- İzninizle.
Permit me to present Dr. Otternschlag.
İzninizle size Dr. Otternschlag'ı tanıştırayım.
Permit me.
İzin verin.
- If the Baron will permit me.
- Baron izin verirse...
Permit me to present you with the most sensational find since that of Tutankhamen.
İzninizle size Tutakamon'dan bu yana en heyecan verici buluntuyu sunayım.
Permit me to introduce myself.
Kendimi tanıtmama müsaade edin.
Permit me...
İzin verirseniz...
I hope that you will permit me a less superficial acquaintance with you.
Umarım sizi bir miktar daha tanımama müsaade edersiniz.
It isn't pleasant to have betrayed one's king... to have dishonored him in a far country. Nevertheless, unworthy as I am, permit me to present... His Majesty Phillip...
Uzak bir ülkede ihanete uğramış, onuru zedelenmiş bir kral olmak, hoş olmasa da size yine de Majesteleri Philip'i takdim etmeme izin verin.
Permit me.
İzninizle.
If you'll permit me to say so, your lordship, your parents'graves are in a disgraceful condition.
Söylememe izin verirseniz efendim, ailenizin mezarı utanç verici bir durumda.
And he may permit me to select my leading lady.
Kadın başrol oyuncusunu seçmeme izin verebilir.
Now, permit me to withdraw.
Şimdi, izninizle çekileyim.
Will you permit me to communicate with Mr. Lorry of Tellson's Bank who is now in Paris?
Lütfen Tellson's Bankası'ndan şu anda Paris'te olan Bay Lorry ile görüşmeme izin verir misiniz?
If you'll permit me to say so, sir, you were out on quite a bender last night.
Kusura bakmayın ama dün gece sıkı dağıtmışsınız.
In all fairness, you should permit me to remain and explain ourselves.
Doğrusu kalmama ve durumu açıklamamıza izin vermeliydiniz.
" Mr. President of the republic permit me to tell you that your record without blame so far is threatened with a most shameful blot :
" Sayın Cumhurbaşkanı müsaadenizle söylemeliyim ki kayıtlarınızdaki açıklanmamış suçlar utanç verici bir lekeye tehdit oluşturuyor :
Sir Robin, permit me to present to you your host, Sir Guy of Gisbourne and our noble guests. - I'm deeply honored, Your Highness.
Sör Robin, size ev sahibiniz Gisbourne'lu Sör Guy'ı ve asil konuklarımızı tanıştırayım.
I'll give you every opportunity you permit me.
Beni tanımanız için elimden geleni yapacağım.
Permit me, sahib.
Dayı demeyi bırakalım artık Phil de.
Permit me to introduce myself.
Kendimi tanıtmama izin verin.
Permit me to congratulate you, sir.
Sizi tebrik etmeme izin verin efendim.
Permit me to say how much I appreciate
Nezaketinizi ve lütufkarlığınızı -
Now, my dear Miss Elizabeth, permit me to show you some of the priceless art treasures of Lady Catherine's.
Bayan Elizabeth, izin verin de size... Leydi Catherine'in eşsiz sanat eserlerini göstereyim.
Permit me to say that we're all most distressed outside.
Hepimizin de çok endişeli olduğumuzu söylememe izin verin.
Oh, I'm not begging off from any consequences... but you will permit me to doubt your claims as a hunter of big game... if you fail to understand the fascination for a man who's hunted all commoner game... of hunting the biggest game on Earth.
Dünyanın en büyük hayvanı için yapılan avların tümünde başarılı olmuş bir adamın cazibesini anlamıyorsan, yaptığım şey için yalvarmıyorum ama bir büyük hayvan avcısı olarak iddialarına karşı çıkıyorum.
If you'll permit me to say so, sir, the subject is not an interesting one.
Söylemem izin verirseniz efendim, bu konu hiç ilginç değil.
- Lf you'll permit me.
- Eğer izin verirseniz.
If you'll permit me to have a few words with Dr. Kettering...
İzin verirseniz Dr.Kettering ile birkaç şey konuşmak istiyorum.
Would you permit me to show you my plane?
Size uçağımı göstermeme izin verir misiniz?
And Madam Curie, in spite of her acknowledged abilities is if you would permit me to say so young inexperienced, and a woman.
Ve Madam Curie, yeteneklerine rağmen oldukçe genç, tecrübesiz ve bir kadın olduğunu söylememe izin verin.
Permit me.
Müsadenizle.
Permit me.
Müsade edin.
Permit me.
- Ben alırım, madam.
He said, "Permit me."
Dedi ki, "izninizle."
Permit me.
İzin verin. Teşekkür ederim.
I'm sorry. My license does not permit me to serve alcohol out of hours.
Ruhsatım yasal saatler dışında alkol satmama izin vermiyor.
Permit me.
- İzin ver.
Permit me.
İzninizle kendimi tanıtayım.
And I do further solemnly swear that I will permit no concern other than the good of the state to influence me in the exact performance of those duties which herewith I undertake.
Üstlendiğim bu görevlerde canla başla çalışacağıma ve vazifemin devletin çıkarları dışında beni etkilemesine izin vermeyeceğime namusum üzerine yemin ederim.
- Permit Linda? Don't make me laugh.
- Linda'ya izin vermek mi?
Let me see your city permit.
Şehire giriş iznini göreyim.
I shall permit him to find me in the character of a murderous lascar once in his employ and whom I may add is still in jail.
Beni bir zamanlar yanında çalışan halen hapiste olan barbar bir Hintli denizci kılığında bulmasını sağlayacağım.
Will you permit me?
- İzniniz var mı?
Permit me.
Sizi tanıştırayım.